Yatak odasındaki hırsız

Yatak odasındaki hırsız
2 Temmuz 2012 11:58

AKP Hükümetlerinde sırasıyla Yaşar Yakış, Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı görevini üstlendiler.

Hilmi SARAL H&H YORUM

Yaşar Yakış, “Kıbrıs’ta işgalci durumdayız.” vecisesiyle hatırlardadır. Abdullah Gül, ABD Dışişleri Bakanı Powell’le imzaladığı iki sayfa dokuz maddelik anlaşma sayesinde Cumhurbaşkanı yapılmıştır. Davutoğlu ise “Stratejik Derinlik” kitabıyla ABD çıkarlarını ve tezlerini nasıl iyi savunabileceğini gösterdiği için TBMM dışındayken bakan yapılmıştır. Şimdi ise hem milletvekili hem de bakandır.
 
“Komşularla sıfır sorun” diye yola çıkan Dışişleri Bakanımız sorunları sıfırlayamadı ama dostluklarımızı sıfıra indirdi. Bu konuda kardeşi kardeşe düşman edecek kadar yetenekli olduğunu gösterdi. Baksanıza, Başbakanımızı “kardeşim” dediği Esad’la kanlı bıçaklı yaptı. Artık araya CHP Genel Başkanı  Kılıçdaroğlu bile girse Erdoğan’la Esad’ı barıştıramaz. Uçak düşürüldü bir kere…
 
Uludere’de ABD’nin verdiği istihbaratla otuz dört yurttaşımız Başbakan’ın izniyle bombalanıp öldürülünce sıkıntıya düştü Başbakanımız. Her kesimden eleştiri aldı. BOP Eşbaşkanlığı görevi gereği Suriye üzerine gönderilen uçağımızın düşürülmesi de sıkıntıyı artırdı. Yetkililerimiz haklılığımızı anlatıyor ama haklı olduğumuza kendileri de inanmıyor ki hepsi değişik ve çelişik şeyler söylüyorlar. Kime inanacağımızı şaşırdık.
 
Muhalefet partilerimiz de olayı sorgulamaktan çok hükümete destek açıklamaları yapıyorlar. Bizim Suriye ile ne sorunumuz var, uçağımızın Suriye semalarında ne işi vardı, diye sormuyorlar. Yatak odasındaki davetsiz misafir ya hırsız ya namussuzdur. Hırsıza ya da namussuza hoşgörü gösterilmeyeceği bilinmez mi? Bizim hava sahamıza girilince biz bir şey demez miyiz? Ya da giriliyor da bir şey demediğimiz için mi kamuoyunun haberi olmuyor?
 
Bizimkiler haklılığımızı anlatıp dursunlar “müttefikimiz” yine sattı bizi. Wall Street Journal’ın haberine göre ABD’li bir yetkili, uçağımızın Suriye hava sahasında yani yatak odasında vurulduğunu açıkladı.
 
ABD’nin, Başbakanımızı sıkıntıya düşüren eylem ve açıklamaları onun “deliğe süpürülme” vaktinin geldiğinin işareti olarak algılanabilir mi? O deliğe süpürülünce boşluğu kim dolduracak? Doğa boşluk kabul etmez.
 
Başbakanı blöf yapmakla eleştiren Kılıçdaroğlu, “akil adamlar” projesiyle bu boşluğu doldurabileceğini mi gösteriyor? Leyla Zana ile Başbakan’ın görüşmesinden “çözüm çıkarsa destekleriz” açıklaması bu konudaki hevesliliğini mi anlatıyor?
 
Herkesin bildiğini Kılıçdaroğlu da öğrenmeli. İç politikada, Başbakanımız “dediğim dedik, çaldığım düdük” anlayışından hiç taviz vermedi. Aynen bizim memlekette bir aile için söylenen bir sözde anlatıldığı gibi: Hiç ihtiyarlıktan (köylerde arabuluculuk yapan heyetin kararı) ayrılmazlar hep olursa dedikleri.
 
[email protected]