Yaratılanı Yaratandan ötürü seviyoruz

Yaratılanı Yaratandan ötürü seviyoruz
28 Ekim 2013 09:49

Başlık başbakandan aşırma.

 

Hilmi SARAL H&H YORUM

 

Olsun o da zaten Yunus Emre’den aşırdı onu. Sadece aşırmadı, bir de değiştirdi; bilimsel adıyla tahrif etti. Sözün aslı Yunus’un şu dörtlüğündedir:

 

Elif okuduk ötürü/Pazar eyledik götürü/ Yaradılanı hoş gör/ Yaratandan ötürü.

 

Yunus Emre bu dörtlükte bütün yaratılmışlara sevgi ve hoş görüyle yaklaşılması gerektiğini, hepsinin bir yaratılış hikmetinin olduğunu, yaratanın amaçsız iş yapmayacağını vurguluyor.

 

Başbakan buradaki bir dizeyi kendine göre değiştirerek çok başka şeyler söylüyor. Şimdi onun Van’daki konuşmasında dediklerine bakalım: “Biz sizi Allah için seviyoruz. Biz sizi Kürt olduğunuz, Türk olduğunuz için değil, sadece yaratandan ötürü seviyoruz. Bizim kültürümüzde, AK Parti iktidar anlayışında millete efendilik yoktur, millete hizmetkar olmak vardır. Biz milletin hizmetkarıyız, efendisi değiliz. Onun için Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla. Çerkez’iyle, Gürcü’süyle, Abaza!sıyla, Roman’ıyla, Boşnak’ıyla kim olursa olsun hepsi kardeşimizdir. Yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz.”

 

İlk bakışta ne hoşgörülü, ne sevecen, ne demokrat düşünceler gibi görünüyor. Yunus Emre’den aşırılıp tahrif edilen dize de bu düşünceleri kuvvetlendiriyor gibi duruyor. Bakalım gerçekte öyle mi?

 

Yunus Emre’nin sözünde bütün yaratılmışlar söz konusudur. Ağaçlardan otlara, sineklerden atlara, derelerden tepelere kadar aklınıza gelebilecek “bütün yaratılmışlar.” Oysa başbakan sadece çeşitli insan guruplarını anıyor. Anıyor ama onları kendileri oldukları için değil; Allah tarafından yaratılmış oldukları için seviyor. O zaman, bu mantıkla başbakan bunları ne kadar seviyor diye düşünürsek, sinek kadar, böcek kadar, şeytan kadar,….. insanları da seviyor sonucuna ulaşırız. Zaten öyle olmasaydı insanların sokak ortasında kedi yavrusu gibi dövülerek öldürülmesinden rahatsızlık duyardı. Başbakanın gözünde insanların bir böcekten, bir solucandan daha fazla değeri yok anlaşılan. Böyle olunca başbakan Yunus’un dizesi yerine Aşık Veysel’in “Güzelliğin on para etmez/ Bu bendeki aşk olmasa” dizelerini kullansa amacını daha doğru anlatır gibime geliyor! Öyle ya sevilende hiçbir değer yok, seven onu değerlendirmiş oluyor; o da yaratanın hatırı için…

 

Hele şu “hizmetçilik” durumu yok mu hem şaşırtıyor, hem de kıskandırıyor beni. Şaşırtıyor çünkü dünyanın neresinde hizmetçiler efendilerinden daha zengindirler? Kıskandırıyor, ben de bunlar gibi hizmetçi olmak istiyorum!

 

Padişahımız efendimizin kulu olmaktan cumhuriyetin yurttaşı olmaya ulaştığımızın 90. yılını kutlayacağımız bu haftada insanları herhangi bir şey kadar sevdiğini ilan eden bir başbakan tarafından yıllarca yönetiliyor olmamızın ayıbı hepimizi utandırmalı, cumhuriyetimizin kazanımlarını yeniden ve acil olarak yaşama geçirilmesini sağlamalıyız.

 

Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet payidar kalacağını bu aymazlara göstermeliyiz. Önümüzdeki yerel seçimleri iyi değerlendirmeli, bunu bir fırsata dönüştürmeliyiz. Bunun ilk yolu cumhuriyeti koruma kaygısı taşıyan partilerin örgütlerinin görüşlerini yansıtan adayları belirlemesidir. Örgütler kendilerini temsil etmeyen ve kendilerine dayatılan adayları seçmiyorlar. İstanbul Beylikdüzü’nde son iki yerel seçimde CHP belediye meclis üyelerinin çoğunu kazanmış olmasına rağmen başkanlığı başka partilere kaptırmıştır. Bunun ikinci yolu gösterilen adayların parti tabanı dışında kalan seçmenden de oy alabilecek özelliklerinin olmasıdır. İnsanlar kendileri ile ortak yanları olduğuna inandıkları adayları tercih ediyorlar. Belediye meclisi üyelikleri için, bölgesel, etnik, kültürel, sosyal ve mesleki dağılım gözetilmeli, herkes “benim meclis üyem” diyebileceği birini bulabilmelidir.

 

Unutmamamız gerekir ki bu seçimler ülkemizin ve cumhuriyetimizin “oy”la kurtarılabileceği son seçimler olabilir.