Ya devlet başa ya kuzgun leşe: Devlet gerektiğinde teröristlere yaşam hakkı tanımaz

Ya devlet başa ya kuzgun leşe: Devlet gerektiğinde teröristlere yaşam hakkı tanımaz
9 Ekim 2014 15:00

1979 senesinde kendisi ile yapılan bir röportaj da terörle ilgili olarak sorulan soruya İstiklal Savaşı’nın öncüllerinden ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda söz sahibi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşı ve başbakanı, eski cumhurbaşkanlarından deneyimli devlet adamı rahmetli Celal Bayar ” Terörü ininde kıstırır tepelerdim. Nitekim Dersim’de öyle yaptık. Bir gece de taş taş üstüne koymadık. Adamlar bayrak açmışlar, memleketi yakmak yıkmak istiyorlar. Adamlar dost değil ki, düşman. İngiliz’e, Yunan’a ne yaptıysak onu yapacağız. Bu memleketi biz kolay kurmadık” yanıtını vererek bir devletin nasıl da adam gibi bir devlet olması gerektiğinin tarih kayıtlarına geçecek dersini vermiştir.

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

Evet, işin canalıcı noktası ‘’Bu memleketi biz kolay kurmadık’’ ifadesindedir ki akıllı, yetenekli ve bilge devlet adamları her zaman bu konuda duyarlılıklarını kesintisiz olarak korurlar.

 

Zaten makalenin başlığında da ifade edildiği gibi, beş bin yıllık Türk tarihsel devlet geleneğinin ana felsefesi ‘’Ya devlet başa ya kuzgun leşe’’ hikmetidir.

 

Türkler tarihte bu sözün verdiği heyecanla hiçbir zaman devletsiz kalmamışlardır.

 

Cumhurbaşkanlığı forsunda da ifadesini bulduğu gibi resmi tarihe göre on altı büyük devlet kurmuşlardır ama bu sayı aslında daha fazladır.

 

Peki, Türklerin genlerine işlemiş olan ‘’ Ya devlet başa ya kuzgun leşe ‘’ sözü binlerce yıldır toplumsal bilinçdışımızda nasıl şekillenmiştir?

 

Şöyledir: Devlet ve milletin yaşamına kasteden unsurlar olduğu zaman, bunlar ister dış düşman ister içteki teröristler olsun Türk devletinin o capcanlı ruhu, gereğini hiç çekinmeden yaparak hiçbir kimseye yaşam hakkı tanımaz; mücadele eder kendini kurtarır, metafor yaparak, aksi halde leş yiyici kuşlardan olan kuzgunlara ‘’leş’’ olarak kalır denmek istenmektedir.

 

İşte uçsuz bucaksız engin deneyimi ile rahmetli Celal Bayar’da bunu dile getirmiş ve dış düşmanlarla içteki teröristleri çok haklı olarak aynı kategoriye koyup bir değerlendirme yapmıştır.

 

Zaten ‘’toplum psikolojisi’’ biliminin gereği de budur.

 

Neden?

 

Sokaklara dökülen, devlete kafa tutan, askeri ve emniyet güçlerini katleden, ortalığı yakıp yıkan başıboş hayvan sürüleri halindeki teröristler sağduyudan tamamen uzaktır, kendilerini yönlendiren çete reislerinin etkisiyle hareket etmektedirler.

 

Dolayısıyla, tam olarak hayvansal içgüdü ile yönlenen, yakıp yıkan bu azgınlara zeytindalı uzatsanız da, tüm toplumsal isteklerini karşılasanız da asla devletin düzenine, yasalara uymayacaklardır.

 

Azgın teröristler ancak ve ancak devletin kahredici yüzünden korkarlar.

 

Devletin merhametli yüzü onları iyice azgın hale getirir.

 

İşte bugün Türkiye’nin geldiği nokta budur.

 

Devlet bir elinde vatandaşına yardım sandığı taşırken, diğer elinde zalimler için sopa bulundurur.

 

Eski ABD devlet başkanlarından Roosvelt ‘’Yumuşak konuş ama elinde büyükçe bir sopa bulundur. Böylece daha uzağa gidersin’’ diyerek işi özetlemiştir.

 

Şunu hiçbir yönetici unutmasın ki, teröristler fırsatı elegeçirince önce kendilerini hedef alırlar, sonra da kendilerine karşı çıkan yurtsever yurttaşları katletmeye başlarlar.

 

Bizi yönetenleri defalarca uyarmamıza rağmen hiçbiri tınmadı bile.

 

Bunun en temel nedenleri cahillikleri ile birlikte onlardan aldıkları cesaretle, iktidarlarını devam ettirme karşılığında küresel güçlerin ülkemiz aleyhine olan isteklerini yerine getirmeleridir.

 

İşte bu nedenlerle ülkemizde bugün itibariyle sokakların savaş alanına dönmesinin başmimarı Recep’tir.

 

Bu ibretlik yapıtı ile ömrünün sonuna kadar övünebilir.

 

Kendisi için bedava bir ülke olabilir ve istediği gibi bozdurup bozdurup harcayabilir.

 

Ama bu ülkeyi bizim dedelerimiz kanları ile almış ve bize miras olarak bırakmışlardır.

 

Bu devleti Türkler kurmuşlardır.

 

Herkes Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde ya adam gibi yaşar ya da Devlet gereğini yaparak kendini parçalanmaktan koruyup huzuru sağlar.

 

Bunun yolu nasıl olur?

 

Çok açık söylüyorum; bunun yolu devleti bölüp parçalamak için sokaklara dökülen teröristlere yaşam hakkı tanımamaktan geçer.

 

Sen devlet olarak sokağa dökülen talancı, katil eşkıya sürülerine yaşam hakkı tanırsan bu beyinsizler ilk fırsatta senin yaşamına son vereceklerdir.

 

Katil sürüleri yaşadıkları sürece masum yurttaşları ve güvenlik güçlerini acımasızca katletmeye devam edeceklerdir.

 

Yine İstiklal Harbi kahramanlarımızdan Atatürk’ün yakın arkadaşı, başbakanı ve Türkiye’nin ikinci cumhurbaşkanı engin deneyimli devlet adamı rahmetli İsmet İnönü ‘’Maskaralara bak; bugün ne yapıyorlarsa yarın da onu yapacaklar’’ hikmetini beyan ederek, teröristlerin genel psikolojisini gözler önüne çok açık olarak sermiştir.

 

Ve ‘’Eşkıyanın bu gece ne yapacağı belli olmaz’’ diyerek devlet adamlarına paha biçilmez öğütlerde bulunmuştur.

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenler çok bilgili ve uyanık olmak durumundadırlar.

 

Bizi yönetenlerin insanlara hükmetme ve paraya tapma zaafı olmamalıdır.

 

Bu iki zaaf yüzünden bizi yönetenler emperyalist güçlerin, küresel baronların işbirlikçisi ve taşeronu olmuşlardır.

 

On iki senedir milletçe çektiğimiz belalar ve PKK terörünün azgınlaşarak bugünkü seviyeye çıkmasının nedeni budur.

 

İlkçağ düşünürlerinden Epiktetos ‘’Bir kere sınırı aşan için artık geri dönüş yoktur’’ diyerek bugünkü perişan halimize ne de güzel ışık tutmuştur.

 

BOP Eşbaşkanı Recep küresel güçlerle işbirliği sonucu kendi çıkarlarını önde tuttuğu için hep PKK terörüne bilerek göz yummuştur; onlardan aldığı talimat gereği.

 

İşte Epiktetos’un dediği gibi teröristler bir daha geri dönmemek üzere sınırı aşarak kitleler halinde Türkiye çapında sokaklara dökülmüşlerdir.

 

Bunun çaresi var mı?

 

Evet var.

 

Bu konuda hiç yorum yapmadan ve benimde yüzde yüz katıldığım Yeniçağ gazetesi yazarlarından Servet Avcı’nın 22 Ekim 2012 tarihli köşe yazısında yazdığı ‘’…elbette öldürmek çözüm değildir…ve elbette her ölümün siyasi sosyal maliyeti vardır…Ama caydırıcılığınızı kaybetmenin maliyeti, size, kendi evlatlarınızı ölüm olarak geri getiriyorsa, gereğini yapmaktan başka seçeneğiniz yoktur…Tilki ne kadar kurnaz olursa olsun, avcı da o kadar iz bilsin’’ görüşlerini açıklayarak bugün ne yapmamız gerektiğine dolambaçsız olarak ışık tutmuştur.

 

Ya devlet başa ya kuzgun leşe!

 

[email protected]

 

İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!