Vatikan’la Mehmet Görmez’in farkı

Vatikan’la Mehmet Görmez’in farkı
27 Mayıs 2015 17:30

Yayın kestirip, halka doğrudan hitap etmeyi zorunlu gördüğü anlaşılıyor Erdoğan’ın.

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 

Oy kaybetme tehlikesinden dolayı, Lüks Lale Devri yaşamına ortak olarak illa da Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’i ortak etmek istediği için de dün gece Vatikan’da papanın özel uçağı olduğunu, bizim Diyanet İşleri Başkanımızın da, bırakın lüks arabayı, özel uçağının olması gerektiğini söyledi.

 

 

Bize düşen de Vatikan’ı anlatmak oluyor bu durumda.

 

 

Vatikan’ı görmeyenler için anlatıyorum, Vatikan Ankara’dan örnek verirsem…. Ya, bunu yapamayacağım, Ankara’da benim bildiğim bu kadar küçük bir yer yok, İstanbul’dan anlatayım…

 

 

Vatikan İstanbul’da adaların faytonlarının müşteri alıp, indirdiği 300 metrekarelik at istasyonu kadar bir yer.

 

 

Bu kadar, fazlası yok.

 

 

Vatikan ama bir devlet.

 

 

Katolik din devleti.

 

 

Nüfusu yaklaşık 1000 kişi.

 

 

Yazıyla bin.

 

 

O halde niye devlet, neden devlet…

 

 

Sembolik devlet, yani Katolik mezhebinin merkezi bir kilise orası aslında.

 

 

Avrupa’nın sekülerlik yolundaki siyasl mücadelesinde din devletini sıkıştırdığı 300-400 metrekarelik bir yer.

 

 

Zaten vatandaşı bile yok.

 

 

Tamamen sembolik.

 

 

Papa’ya uçak verilmesinin sebebi ise, sembolik de olsa bir devlet başkanı olması.

 

 

Mehmet Görmez ise, devlet başı filan değil.

 

 

Bir bürokrat devlet hiyerarşisinde.

 

 

Kaldı ki, bizde din devleti ve din devletinin başkanı diye bir olay yok.

 

 

Yani, kaçak saray lüksüne dini ve din adamını alet edeceksen, örneği Vatikan’da değil, Araplarda filan ara derim.

 

 

Şöyle milyonlarca nüfusu olan, halkı sokaklarda el kesik, bacak kesik dolaşan ve devlet başkanlarının ellerinde Kuran, bedenlerinde kir ve günah, ruhlarında soysuzluk ve ahlaksızlıkla dolaştığı Arap ülkeleri mesela.

 

 

Sana uyan örnek orda.

 

 

MHP, CHP AS FORVETİ

 

 

Aralarında işbölümü yaptıkları o kadar belli ki…

 

 

Dün o yayın kestirip, halka hitap ederken Melih Gökçek de as forvet olarak, A haber’de kasetten, Kanal 24’de ise, canlı yayındaydı.

 

 

Hatta işi o kadar azıtmışlar ki, Melih Gökçek kameraya doğrudan konuşuyor.

 

 

Oysa basın kurallarına göre demeç veren kişiler kameraya değil, soruyu soran gazeteciye bakarak konuşur.

 

 

Çünkü soruları soran ve bunları gazetecilikle süzen kişidedir kamera kontrolü.

 

 

Soru sorulan doğrudan kameraya bakar ve bakış ve hitap hakimiyeti alırsa bu meydanda konuşan ve basına da hakim muktedir sonucu doğurur.

 

 

Tabii, bunlar, seviyesi çukurda yüzenlerin uyacağı kurallar değil ama biz yine de hatırlatalım.

 

 

Melih Gökçek’in görevi MHP seçmeninde oy koparmak ve de CHP’nin içkici ve PKK’cı ve de DHKPC’ci olduğunu “ispatlamak”, ona o işi vermişler.

 

 

Ankara’da eskiden bira üretilmiş AOÇ’de, Kılıçdaroğlu da bugün bira ile kafa çekiyormuş.

 

 

Kılıçdaroğlu da zerre kadar kafa çekecek bir tip olsa bari; tamamen muhafazakar yapılı birisi Kılıçdaroğlu, yani ailelerde böyle vardır ya, bir kısım erkek, gece çıkıp, eğlenmeyi sever filan, bir kısmı da böyle ciddi, pijamasıyla evinde oturur. Kılıçdaroğlu evde oturan ve hayatta içki miçki ağzına sürmeyecek birisi.

 

 

Ama adam tam bir çamur ve illa Kılıçdaroğlu’na birşey diyecek, yolsuzluk filan gibi şeyleri tutturamayacağı için biradan gidiyor.

 

 

Melih Gökçek ile patron Erdoğan’a soru soran gazeteciler ise, öyle zor durumda ki, çok belli.

 

 

Oğuz Haksever ekranda baskılanmışlığını bedenini ikiye bükerek belli ediyor…

 

 

Yandaş gazeteci kadrosundan işe alınmış olsa dahi, bu kadar seviyesizliği midesinin kaldırmadığı her halinden belli olan Mehmet Acet bir de.

 

 

Safile USUL Twitter

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Eski camlar bardak oldu
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor