Vatan tehlikede mi?

Vatan tehlikede mi?
2 Ocak 2013 10:40

2012’nin son haftasında Irak Başbakanı Maliki verdiği bir demeçte, “Türkiye Erdoğan’ın ellerinde parçalanacak” dedi.

Hilmi SARAL H&H YORUM

Ülkesi ABD işgaliyle fiilen parçalanmış olan Irak Başbakanının bu sözünü her yurtsever ciddi biçimde düşünmelidir. Aynı tezgahta Suriye’nin parçalanması gündemdedir. Hem Irak’ın, hem Suriye’nin parçalanmasında Başbakan Erdoğan başrollerdedir. 

Irak’ta kurulan “kukla devlet”i tanıyıp Irak merkezi hükümetini devre dışı bırakıp petrol anlaşması imzalayan bizim hükümetimizdir. Bu “kukla devlet”i resmen tanıdığımızın kabulüdür. Suriye’de kurulacak ikinci “kukla devlet”e saygı duyacağımızı da Dışişleri Bakanımız açıklamıştı. Suriye’deki parçalanmanın baş aktörlerinden olan Ahmet Muaz El-Habib’i Urfa’da yanına alıp kürsüye çıkan Erdoğan, Esad’ı kendi ülkesinden kovuyordu. Böylece parçalanma hızlanmış olacak.

Başkalarını vatan sahibi yapmak için elinden geleni ardına koymayan Başbakan Erdoğan, kendi vatanını tehlikeye attığının ayırdında değil midir? Maliki’in gördüğünü kendisi görmemekte midir? Kim bilir? Belki de hayır. Çünkü benimseyip savunduğu ideoloji “millet” ve “vatan“ kavramlarını reddeder. Bir ulusun mensubu, bir vatanın sahibi olmaktan çok bir ümmete mensup olmayı önemserler. Aynı dinden olmak onlar için yeterlidir. Bilmezden gelirler ki en büyük din savaşları aynı dinin mensupları arasında cereyan etmiştir. Dinler tarihinden birazcık haberdar olanlar bu gerçeği bilir.

Belgesellerde izlemişsinizdir: Aslan kendisine bir alan belirler ve bu alanın sınırlarını sidiğiyle çizer. Artık o bölge onun vatanıdır. Orada başka aslanların ve yırtıcıların avlanmasına izin vermez. Sınırların ihlal edilmesi kavga nedenidir.

Bizim yetkililerimizde aslan kadar vatan bilinci yoktur. Baksanıza sınırlarımıza: Kevgire dönmüş! Kuzey Irak’tan,  canı sıkılan teröristler gelip birkaç askerimizi şehit ediyor, yollara mayınlar döşüyor, sevdikleri milletvekilleriyle öpüşüp koklaşıp hasret gideriyor, sonra da gerisin geriye kamplarına dönüyorlar. Suriye’den gelenler ise sanki mülteci olanlar onlar değil de bizim yurttaşlarımızmış gibi dağdan gelip bağdakini kovacak gibi davranıyorlar. Oradan kim gelir, niçin gelir, burada ne yapar hiç merak etmeyiz bile.

Sınırlarımızın bu kadar rahat ihlal ediliyor olması hepimizin canını sıkmakta, olan biteni endişeyle izlemekteyiz. Ne var ki, yetkililerimiz yurt sevgisinin kristalize olmuş biçimi ulusçuluk düşüncesini “tehlikeli” bulmaya başladılar. Hükümet yetkililerimizden Atlantik ötesindeki vaize, Ana Muhalefet Partimiz CHP’nin bazı milletvekillerine kadar olur olmaz kişiler “ulusalcı dalganın” aşılmasından söz eder oldular. Ulusalcı olunmadan yurtsever olunmayacağını bilmezler mi? Bilirler.  Bildikleri için zaten böyle konuşurlar; çünkü yurtsever değillerdir.

Bütün bunları düşününce Maliki’nin açıklamasını çok ama çok önemsiyorum, çünkü:

-Hekim kimdir?
-Başına gelen!
Onlar ülkelerinin parçalandığını yaşayarak öğrendiler.

Görüldüğü üzere “vatanımız” sadece dışarıdan değil içeriden de tehdit almaktadır. Bunu sezen halkımız, 19 Mayıs’ta İstanbul’da , 29 Ekim’de ve  10 Kasım’da Ankara’da, 13 Aralık’ta Silivri’de bu duruma seyirci kalmayacağını göstermiştir.

Antalya’da çekilmiş bir video izledim internette. Dört kedi bir lağım faresini kıstırmış avlamaya çalışıyorlar. Lağım faresi bir başına kedileri püskürtüp kendini kurtarmayı başardı.  
Ünlü Şairimiz Tevfik Fikret, bir şiirinde;
“Vatan senden hayat umar/Sen yaşarsan o canlanır.  
Vatan için ölmek de var/Fakat borcun yaşamaktır”
diyor.
 
Biz de içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmak istiyorsak;  “vatan için ölmeyi göze alarak” lağım faresi kadar cesarete, aslan kadar vatan bilincine gereksinmemiz vardır.  Üstelik, “Muhtaç olduğumuz kuvvet, damarlarımızdaki asıl kanda mevcuttur.”
Tarih bizi bilir ve belli ki yeniden yazılacaktır!