Ünlü yönetmenden İnce’ye açık mektup! Yürü ve lider ol

Ünlü yönetmenden İnce’ye açık mektup! Yürü ve lider ol
26 Haziran 2018 13:21

24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçim sonuçlarının açıklamasının ardından Toplumun birçok kesiminde umut yaratan CHP adayı Muharrem İnce’ye destek ve teşekkür mesajları yağıyor.

 

 

O mesajlardan biri de ünlü yönetmen Sami Dündar’dan geldi.

 

Ünlü yönetmen İnce’ye yazdığı mektupta şöyle seslendi:

 

 

“Sevgili Muharrem İnce
Gücü defalarca test edilmiş bir rakibin karşısına çıkmak elbette ki yürek ister. Boyuna posuna bakmadan koca koca adamlara diklenen delikanlılar daima taktir görmüştür. Bunlar güzel şeyler, romantik şeyler.

 

Peki, rakibini analiz ettin mi?
Karşında; devletin her kademesinde etkin, kontrol altında tuttuğu çok sayıda sivil Toplum Kuruluşuna sahip, liderine ölesiye bağlı milyonlarca taraftarı olan, medyayı ve her türlü iletişim araçlarını son limitlerine kadar kullanmayı çok iyi bilen, hitabeti kuvvetli, rakiplerine karşı acımasız, uluslararası politik arenada kendinden söz ettirmeyi başaran, gündemi her daim belirleyen, her türden manipülasyona karşı kontur manipülasyon üretebilen, ilk gençlik yıllarından bu yana sadece siyasetle hayatını sürdüren, kitlelerinin nabzını deneyimleri sayesinde çok iyi analiz edebilen, her türden akıl birikimini çevresine alıp onları sömürebilen, büyük ekiplerle çalışıp onları zekası ve kararlılığıyla hayranlık derecesinde kendine bağlayabilen, her zaman A ve Z planlarını birlikte masada tutan, hedeflerini iyi anlatan, kararlı, dirençli, çalışkan ve en önemlisi de ideoloji üreten bir adam var.

 

Ya senin neyin var?
Bağlı bulunduğun partide beş benzemez yapının bitmeyen kavgaları, başarısızlıkları ve pasif tutumları ile ünlenen genel başkanlar, fikri karmaşa, her tülü manipülasyona açık bir yönetim yapısı, güvensiz ve disiplinsiz bir seçmen kitlesi, güçlü rakibe karşı inandırıcı olmayan söylemlerle savrulan vekiller, vizyonsuz bir yönetim…

 

Neyin olmalıydı?
Defalarca yenilmiş kendi seçmeni tarafından dahi güvenilmeyen bir başkanla meydanlara çıkmak ayağına sıktığın ilk kurşundu. Öncelikle ekibin olmalıydı. Ekibin; güçlü bir devleti yönetebilecek inandırıcılıkta olmalıydı. Mevcut yapının yerine alternatif yönetim önerilerini iyi anlatabilen, deneyimli, kararlı, prezantabl, bilgili, muteber kişilerden oluşan geniş kapsamlı bir ekibi seçmenin karşısına çıkartmalıydın. “Tek adam” diye eleştirdiğin rakibin karşısına tek başına çıkmamalıydın. Dayak yiyeceğini bile bile mahallenin erkine diklenmek yerine arkadaşlarını, abilerini ve mahallenin ileri gelenlerini yanına alarak kafa tutmalıydın diyorum mesela. Mustafa Kemal’i örnek vererek, oy toplamak sadece romantik bir hayalden ibarettir. Eğer onu örnek alman gerekseydi aynen rakibinin yaptığı gibi yapman gerekirdi. Çok iyi örgütlenmeliydin. Peşinde kararlı bir kitleyle hareket etmeliydin. İki güzel laf söyleyip sandıklara güvenmenin modası çoktan geçti. Alışverişe çıkarken insanlar vitrinleri gezer ama ihtiyacı olanı alır. Sen onların ihtiyaçlarını karşılayacak bir alternatif sunmadın ki! Çağı yakalamak yerine eski yöntemlerle sloganlar ürettin. Kitleler artık lafa değil işe bakıyor! Güce bakıyor! Ne yaptığın bir iş var, ne de güçlü bir kurumun! Çok yetenekli bir terzi belki de dünyanın en iyi gömleklerini makul fiyatlarla yapıyor olabilir ama nedense insanlar pahalı markaları tercih ediyor. Bu gerçeği yadsıyarak siyaset yapılabilir mi? Evet, seni sevdiler. Bunu başardın. İyi bir terzisin. Lakin markayı tercih ettiler. Sevmekle sorumluluk vermenin aynı şey olmadığını anlamış olmalısın.

 

Seçmeni kandırmak da neyin nesi?
Partisine oy vermek için hazırlanan seçmene nasıl olur da “git şu partiye ver de meclise girsinler” diyebilirsin? Milletvekillerini bir başka parti seçime girsin diye nasıl olur da kiralayabilirsin? Bu demokrasi filan değil. Adı bile konulamayacak bir saçmalık sadece. Kendi söylemlerini, kendi ideolojini kitlelerin bilincine aktarıp onların seni, sadece seni desteklemesini isteyebilirsin. Bundan başka doğru yok! Frankenstein yaratmanın ne alemi var! Meclise girmesini sağladığın o partiler, hadi ona yaptıklarını sana yapsınlar bakalım? Mesela hepsi istifa edip senin partine geçsinler.

 

Sevgili Muharrem İnce.
Ben mevcut siyasi partilerin hiç birine karşı ilgi duyan, yakınlık hisseden biri değilim. Evet, bu seçimde sana oy verdim. Tek sebebim sendin. Samimiyetine, heyecanına, çocuk ruhuna pirim verdim. Ama inan ki aklımda hep şu vardı; “ya seçimi kazanırsa?” Bu büyüklükteki bir ülkeyi yönetebilecek kadrolara sahip olmadığını biliyorum. Eğer kazansaydın seni, baş edemeyeceğin kadar büyük bir kaos bekleyecekti.

 

Bu sonuç bence senin için iyi oldu.
Hatırlarsan rakibin, yetiştiği partiyi terk edip yeni bir parti kurdu ve tamamen kendi ideolojisini kabul eden yol arkadaşlarıyla hareket etti. Eski partisinde kalsaydı başaramazdı belki de. Orada kontrol edemediği erkler vardı. Onları ikna etmekle vakit kaybedeceğine sağlam, inançlı ve kararlı bir kadroyla yola koyuldu ve başardı… Ekip olmak en iyi şeydir. Yalnız adamlar sadece sevilir. Sen henüz yalnız bir adamsın ve kısa sürede sevildin. Buna iyi bir başlangıç diyebiliriz. Kendine güçlü yol arkadaşları edinerek yola çıkmak için vaktin var. Bir an önce kendi manifestonu yaz ve sana inanan profesyonelleri yanına al. Ama unutma! Liderini eleştiren ekiplerle asla çalışma! Demokrasi halka uygulanan bir yönetim şeklidir. Siyasi partilerin disiplinli bir yapısı, liderine bağlı kadroları olmalıdır. Kapitalizmin gerçeği her şeyin bir şirket gibi yönetilmesi gerektiğidir. Rakibin bir patron. Sen de patron olmak zorundasın. Yoksa yönetici vasfı ile emekliliğine kadar kulvar değiştirme şansın olmayacak.

 

Yiğidi öldürse de hakkını yemeyen bir anlayışı taşıyan halk katmanlarının karşına çıktın. Rakibine yeni ufuklar yeni öneriler getirdin. Meydanlara farklı bir coşku kattın. Seçim vaatlerindeki bazı maddeler rakibin tarafından da benimsendi. Geniş bir yelpazede beğeni topladın. Kazanamadın…

 

Naçizane tavsiyem şudur;
Acele etme! İyi düşün. Bir sonraki adımında ya kaybolup gideceksin, ya da yeni bir marka olarak geri döneceksin.

Sevgilerimle.
Sami Dündar”