Türkiye’nin dört bir yanına yayılan Gezi Eylemleri 7 yaşında

Türkiye’nin dört bir yanına yayılan Gezi Eylemleri 7 yaşında
31 Mayıs 2020 09:16

Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesiyle başlayan ve tüm yurda yayılan Gezi Direnişi’nin üzerinden 7 yıl geçti. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve en kitlesel eylemi Gezi’de, toplumun ezilen ve ötekileştirilen kesimlerinin talepleri meydanlara taşındı. Kısa bir sürede Türkiye’nin dört bir yanına yayılan eylem, Türkiye tarihine Gezi Direnişi olarak geçti. Direniş sırasında 10’u aşkın kişi yaşamını yitirirken 36 yurttaş ise gözünü kaybetti.

 

 

SEYHAN AVŞAR / ZEHRA ÖZDİLEK – Cumhuriyet

 

 

Gezi Direnişi’nde hayatını kaybeden isimlerin ailelerinin adalet arayışı sonuçsuz kaldı. Faillerin tamamı, tutuksuz yargılanırken davaların çoğu “güvenlik” gerekçesiyle başka kentlerde görüldü. Bazı failler beraat ederken bazılarına ise ödül gibi cezalar verildi. Üzerinden geçen 7 yıla karşın çocuklarını kaybeden ailelerin acısı ilk günkü gibi. Hukuki mücadelelerini son nefeslerine kadar sürdüreceklerini söyleyen acılı aileler, gazetemize konuştu.

27 MAYIS Gece saat 22.00 sıralarında iş makineleri Topçu Kışlası için Gezi Parkı’na girdi. Bir duvar yıkıldı. 5 ağaç yerinden söküldü. Ağaçların yerinden söküldüğünü duyan Taksim Platformu üyeleri ve aktivist gençler parkı korumak için Gezi Parkı etrafında toplandı. 50 kişi parkta çadır kurarak nöbet tuttu.

28 MAYIS Haberi duyan yurttaşlar da Taksim’e geldi. 13.00 sıralarında polis biber gazı ile müdahale etti. Gezi’nin simge fotoğraflarından “Kırmızılı kadın” karesi o gün çekildi. Grup parktan zorla çıkarılırken iş makineleri parka girerek ağaçları sökmeye devam etti.

 

ÇADIRLAR SÖKÜLDÜ, BİNLER TAKSİM’E AKTI

 

29 MAYIS Gençler Gezi Parkı’nı terk etmedi. Çadırlar kurulmaya başlandı. Parktan, “Taksim bizim İstanbul bizim” sloganları yükselmeye başladı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ne yaparsanız yapın bu ağaçları dikeceğiz” diyerek parktaki gençlere tepki gösterdi.

30 MAYIS Gezi Parkı’nda 3 gündür nöbet tutan gençlere saat 05.00 sıralarında polis müdahale etti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi zabıtaları gençlerin çadırlarını yaktı. Eylemcilerin dağıtılmasıyla iş makineleri yeniden parka girdi. Binlerce kişi o gün Taksim’e aktı.

31 MAYIS Polisin ikinci baskınında eylemcilere TOMA’dan su sıkılarak biber gazı atıldı. Direniş katlanarak büyüdü. Polis plastik mermi kullandı.

2 HAZİRAN Gece bir araya gelen yurttaşlar birçok kentte yürüyüş yaptı. Erdoğan ilk kez o gün Gezi direnişçilerine “çapulcu” dedi. Birçok şehirde polisin eylemcilere yönelik sert müdahaleleri oldu.

 

BERKİN ELVAN’IN BABASI: ONURLU MÜCADELE

 

Gezi Direnişi sırasında hayatını kaybedenlerden biri de15 yaşındaki Berkin Elvan’dı. Elvan, 16 Haziran gecesi İstanbul Okmeydanı’ndaki evinden ekmek almak için çıktı. Ancak evi ile ekmek fırını arasında polisin attığı gaz fişeğiyle başından vuruldu. 15 yaşına komada giren Elvan, 269 gün direndi. 11 Mart 2014’te ise yaşamını yitirdi. Berkin Elvan’ı vuran polisin yargılandığı dava ise sürüyor. Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan, “Bizim için her şey çok zor. Tarifi yok. Gezi çok onurlu bir mücadele. Ülkemizde yaşanan hukuksuzluk ve adaletsizlik sonucu Gezi Direnişi meydana geldi. Bizim çocuğumuzu da haksızca, kasten, bilerek öldürdüler. O yüzden Gezi anmaları bizim için çok zor. Bizler Gezi’yi yaşatmak için elimizden geleni yapacağız” dedi.

 

EMEL KORKMAZ: ALİ İSMAİL YAŞAYACAK

 

19 yaşındaki Anadolu Üniversitesi öğrencisi Ali İsmail Korkmaz, Gezi Direnişi sırasında 3 Haziran 2013 gecesi sivil ve polis kişilerce sokak ortasında darp edildi. 38 gün komada kalan 19 yaşındaki Korkmaz, 10 Temmuz 2013’te hayatını kaybetti. Korkmaz’ın öldürülmesine ilişkin davada 1’i polis 5 tutuklu ve 3 tutuksuz polis olmak üzere 8 sanık yargılandı. Sanıklara ödül gibi cezalar verildi. 7 yıl önce çok büyük acı yaşadıklarını söyleyen anne Emel Korkmaz, “Evladımız en acı şekilde elimizden alındı. Yaşamımız bakış açımız, her şeyimiz değişti. Haklı bir direnişte unutulmayacak bir yıldı. Hâlâ aynı günü yaşıyoruz. Alişimi kaybettikten sonra yaşama sevincimi kaybettim. Kanadım kırıldı. Katledilerek aramızdan alındı” dedi.

 

AĞABEY ADNAN CÖMERT: CEZASIZLIK ÖDÜLLERİ

 

Abdullah Cömert, Hatay’daki protestolarda başına isabet eden biber gazı kapsülüyle yaşamını yitirdi. Balıkesir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, sanık polis Ahmet Kuş, 6 yıl 10 ay 15 gün cezasına çarptırıldı. Ceza, Yargıtay tarafından onandı. Sanık polis tutuklandı ancak infaz paketiyle tahliye edildi. Kardeşini kaybettikten sonra hayatlarının çok değiştiğini belirten Adnan Cömert, “Annem hastalığından dolayı konuşamaz hale geldi. Hukuksuzluğu, adaletsizliği gördük yaşadık. Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Kardeşimin katili, af ile beraber tahliye edildi. Adalete kimse güvenmiyor. Psikolojimiz bozuldu. Ama biz içimiz bir nebze rahatlasın diye hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz. Anayasa Mahkemesi taleplerimizi reddederse AİHM’ye gideceğiz” diye konuştu.

 

ANNE EMSAL ATAKAN: SADECE ADALET İSTİYORUM

 

Görgü tanıklarının ifadesine göre 22 yaşındaki Ahmet Atakan, Hatay Armutlu’daki eylemde polis tarafından kafasından gaz fişeğiyle vurulup çatıdan düşerek öldü. Anne Emsal Atakan, 7 yıl boyunca adalet aradıklarını söyleyerek “Maalesef oğlumun davası bile açılmadı. Acı şeyler yaşadık. Çocuklarımızın mezarına gidip sarılıyoruz. Kucaklayamıyoruz, öpemiyoruz bundan daha büyük bir acı olamaz. Adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı. “Gezi Parkı’nı kazandık ama çocuklarımızı kaybettik” diyen anne Atakan şunları söyledi: “Hayat sevincimizi, mutluluğumuzu, her şeyimizi elimizden aldılar. Ahmet benim oğlumdu, arkadaşımdı yoldaşımdı. Haksızlığa hiç gelemezdi. Anneler Günü’nün, bayramın bizim için artık bir önemi kalmadı. Eski hayatımızı yaşayamıyoruz. Ben sadece adalet istiyorum.”

 

BABA AYVALITAŞ: MEHMETİM ASKERE GİDECEKTİ

 

Mehmet Ayvalıtaş, eylemler sırasında Ümraniye’de TEM Otoyolu üzerindeki yürüyüşte kendisine çarpan otomobil nedeniyle yaşamını yitirdi. Ayvalıtaş’a çarparak ölümüne neden oldukları gerekçesi ile yargılanan sanıklar beraat etti. Baba Ali Ayvalıtaş, “Allah hiç kimseye böyle acı vermesin. 7 yıldır evlat acısı çekiyorum. Oğlumun öldürülmesinden sonra 8 damarım tıkandı. Operasyonlar geçirdim. Eşim, oğlumdan 6 ay sonra kalp krizi geçirdi. Mehmetim askere gidecekti. Halen onu askere salacağımı sanıyorum. Biz ne yaşıyorsak, ne çekiyorsak gerçektir. Hep içime atta ata yaşıyorum” dedi.

 

ETHEM’İN ANNESİ: KÜSMÜŞ SANKİ…

 

Ethem Sarısülük, Gezi Direnişi’nde Ankara’da polis Ahmet Şahbaz tarafından başından vuruldu. Ağır yaralanan Sarısülük, 14 gün yoğun bakımda kaldı. 12 Haziran 2013’te beyin ölümü gerçekleşen Sarısülük, 14 Haziran’da yaşamını yitirdi. Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfi Sarısülük, oğlunun ölümünün ardından buruk kaldığını belirterek “Köydeyim, oğlumun mezarına gidiyorum. Oğlum bana küsmüş sanki konuşmuyor. Benim içim, kalbim yaralı. O benle konuşmuyor ben de insanlarla konuşmuyorum. Açıyorum bayramlarda yavrumun kıyafetlerini kokluyorum ama bana derdini söyleyemiyor. Ben yavrumu babasız büyüttüm. Ona hem anne baba oldum. Elin ekmeğiyle, suyuyla büyüttüm yavrularımı. Benim yavrum yerde yatıyor ama katil geziyor. Aslında katil tek suçlu değil. ‘Emri ben verdim’ diyen kişi suçlu” diye konuştu.

 

KAHRAMAN: GEZİ KARARTILAMAZ ‘HAYKIRMAYA DEVAM EDECEĞİZ’

 

Gezi davasında yargılanan isimlerden Tayfun Kahraman, yerel mahkemede beraat ettiklerini ancak karara yapılan itirazla haklarındaki davanın sürdürülmeye çalışıldığına dikkat çekerek “Beraber yargılandığımız Osman Kavala hâlâ cezaevinde. Üzerinden 7 yıl geçtikten sonra hâlâ Gezi’yi kriminalize etmeye çalışmak, Gezi’nin ak yüzünü karartmak bizler için kabul edilir bir şey değil. Orada ne lider ne de bir baş vardı. Bizler bir meslek odasının yöneticileri olarak oradaydık. Taksim’de yapılmak istenen projeye karşı hukuki yürütenler olarak var olmaya devam ettik” dedi. Kahraman özetle şunları söyledi: “ ‘Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek bunu yaparken de cebir ve zor kullanmak’ iddiasıyla yargılanmaya başladık. Ortada bir cebir veya şiddet unsuru yokken sadece söz ve itirazlarımız dile getirdiğimiz için yargılama ile karşı karşıya kaldık. Gezi en demokratik hak arayışı talebidir. Bizi her ne kadar karalanmaya çalışılıp Yeni bir tarih yazılmak istense de Gezi hâlâ aktır, beyazdır ve karartılamaz.”

 

AVUKAT TURGUT KAZAN: DAVAYA DÖNÜŞMESİ HUKUK DIŞIDIR, AYIPTIR

 

Gezi davası avukatlarından Turgut Kazan, Gezi Direnişi’nin bir tepki hareketi olduğunu belirterek “Tepki anayasal, temel bir haktır. Bana göre Türkiye’nin demokrasi içinde değerlendirilebilecek ilginç, olağanüstü güzel bir insan hakları kullanımıydı. Tabii sonuçta polis şiddetiyle bir şeyler büyüdü. Şiddet kullanılarak bazı şiddetler davet edildi. Şiddet bölümlerini bir kenara bırakırsak gençlerin ne kadar kararlı, dirençli ve yaratıcı olduklarını yeni bir davranış biçimi ortaya koydu. Yangının siyasi iktidarın kolluk güçleriyle birlikte hareket eden bir arka bahçesi ya da muhalifleri ezmek için kullanılan bir güç olarak kullanılması dönemi başlamadan önce Gezi’nin ana davası beraat ile sonuçlandı. Bugün ve o günlerde de görevde olan başsavcı ve diğer savcılar kararı temyiz etmedi. Zaten hukukun zerresi varsa bir ülkede kesinleşme kararından sonra Gezi’yi davaya dönüştürmek hukuk dışıdır, ayıptır” dedi.