Türk ordusu inşallah uyumuyordur

Türk ordusu inşallah uyumuyordur
24 Aralık 2014 10:15

Dünya tarihinin gelip geçmiş terörist liderlerinden ultra süper seri katil Öcalan’ın en son söylediği ”Anlamlı derin müzakerelere geçme konusunda herhangi bir engel kalmadı” beyanatı gerçekten yürek paralayıcı, kanımızı dondurucu, Türküm diyen herkesi titretici, tarihe şan vermiş koskoca bir millet olarak istiklalimizin artık elden gidici olduğunu gösteren öldürücü sözlerdir.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

 

Yurtseverler olarak bizi kahreden Baslında bu aşağılık sözler değildir.

 

 

Bizi asıl kahreden Yurdumuzu ve üniter Cumhuriyetimizi korumakla görevli olan ”Türk Ordusu”nun Türkiye Cumhuriyeti Devleti yasalarının v erdiği görevleri konusunda iradesinin olup olmadığını bilmeyişimizdir.

 

 

Çünkü gerek bireysel, gerekse kurumsal olarak herhangi bir tehlike irade eksikliği veya yokluğundan gelmektedir.

 

 

”Türk Ordusu”nun, alçak PKK terör örgütü ve onların muhatabı kravatlı teröristlere karşı bir iradesinin olup olmadığını neden sorguluyoruz?

 

 

Nedeni çok basit.

 

 

B.ku sel götürüyor ama ”Türk Ordusu”ndan çıt ses çıkmıyor.

 

 

Hükümetle PKK ve kravatlı teröristler arasındaki görüşmelere tamamen kayıtsız, doğu ile batı arası kadar uzak.

 

 

Son günlerde kravatlı teröristlerin yaptığı açıklamalar gerçekten kan dondurucu türden.

 

 

Bu açıklamalarda ‘’Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’’ üzerindeki çekincelerin kaldırılacağını ve bunun kamuoyunun ikna edilerek seçimden önce açıklanacağını, hasta teröristlerin affedilmesi, başterörist Öcalan’a sekreterya sağlanması, görüşmeler için izleme kurulunun oluşturulmasından tutunda özerklik için değiştirilmesi gereken bazı Anayasa maddelerinin seçimden sonraya bırakılmasına dair her pislik ortalığa saçıldı.

 

 

İşte buna rağmen ‘’Türk Ordusu’’ndan olumlu ya da olumsuz anlamda bir ses çıkmayışı gerçekten tüm yurtseverleri çok derinden üzmektedir.

 

 

Devletler savaşlardan sonra dökülen kanlar üzerine o günkü lider ve üst yöneticilerin yüksek iradeleri ile kurulur.

 

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’de bu şekilde kurulmuştur.

 

 

Atatürk’ün yüksek iradesi ve ifadesiyle ‘’Temeli yüksek Türk kültürü ve kahramanlığı olan’’ bir cumhuriyettir.

 

 

Bu devletin harcında Türk’ün kanı, aklı ve sarsılmaz iradesi vardır.

 

 

Savaşla kurulan bir devleti seçimle yönetime gelen bir hükümet asla temel yapısını değiştirerek başka bir şekle dönüştüremez.

 

 

Bu bağlamda olmak üzere konfederasyonlara, federasyonlara, kantonlara, özerk bölgelere bölemez.

 

 

Bunlardan birini yaptığı taktirde, o hükümetin yöneticileri ağır anayasal suç işlemiş olarak yargılanırlar ve en ağır cezalara çarptırılırlar.

 

 

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu iradenin direktifiyle yukarıda belirttiğimiz gibi temel anatomik yapısı üniter bir cumhuriyet olmasıdır.

 

 

Yine bu cumhuriyetin temel fizyolojik işleyişi ise merkezden yönetilmesi esasına dayanır.

 

 

Kravatlı teröristlerin son yaptıkları açıklamalardan anlıyoruz ki kurucu irade olarak Atatürk ve silah arkadaşlarının kurdukları Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hem anatomik yapısı hem de fizyolojik işleyişi temelden değiştirilip ağır anayasal suç işleniyor.

 

 

‘’Türk Ordusu’’nun en temel iki anayasal görevi vardır.

 

 

Bunlardan biri yurdumuzu işgal ve parçalanmaktan korumak, diğeri ise üniter Cumhuriyeti ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

 

 

Bu konudaki ‘’Türk Ordusu’’nun hiçbir aktivitesi darbe kapsamına girmez.

 

 

‘’Askeri İç Hizmet Kanunu’’ 35.maddesi gayet açıktır.

 

 

Vatanı, Milleti, Cumhuriyeti koruma kollama yolundaki aktivitelerini ‘’darbe’’ olarak lanse edecek olanlar ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün beliğ ifadesiyle ‘’Emellerini müstevlilerin emelleri ile tevhit edenler’’dir; yani kişisel çıkarlarını emperyalistlerin çıkarları ile birleştirenlerdir.

 

 

Hükümet yetkilileri kravatlı teröristlerin bu açıklamalarından sonra kamuoyunun tepkisinden korkarak bir daha bu ‘’çözüm süreci’’ dedikleri aşağılık ‘’ihanet süreci’’ konularının konuşulmaması konusunda baskı yapıyor ama mızrağın çuvala sığmadığı artık bir gerçek üstü gerçektir.

 

 

İşte bu noktada çelişkili olan iş Hükümet yetkililerinin bu görüşmelerle ilgili olarak ağır cürüm işlemelerine, çok pervasız bir şekilde PKK yetkilileri ve kravatlı teröristlerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni özerk parçalara bölmek üzere görüşmelere devam etmesine, yukarıdaki ifadelerden anladığımız kadarı ile bu konuda da epeyce bir ilerleme kaydetmesine rağmen korkmaması ama vazifesi Türk toprakları ile üniter Cumhuriyet yapısını korumak kollamak olan ‘’Türk Ordusu’’nun tırsmış bir korkak gibi sus pus olup kenarda oturmasıdır.

 

 

Hükümet yetkilileri ağır anayasal cürümler işliyor, korkmuyor ama ‘’Türk Ordusu’’ Anayasa ve yasaların kendine verdiği vazifeyi yerine getirmekten korkuyor.

 

 

Bu vahim durum karşısında insanın aklı donuyor.

 

 

Bu konuda benim aklıma iki olasılık geliyor.

 

 

Bunlardan biri, yukarıda açıklamasını yaptığım çerçevede artık ‘’Türk Ordusu’’nun iradesini tamamen kaybetmiş şekilde bu Hükümet’in yaptığı ağır cürümlere tamamen teslim olmuş olarak izliyor.

 

 

İkinci olasılık ise ‘’Türk Ordusu’’ tarihine yakışır bir şekilde yapılan bu ihanetleri yüksek bir strateji ile izlemekte ve zamanlamanın ayarlandığı bir dönemde Türkiye’yi bölenlerle, üniter Cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin enselerine çökeçeği günü beklemektedir.

 

 

Umarım ana ekseni kahramanlık ve soyluluk olan ‘’Türk Ordusu’’ ikinci yol üzerindedir.

 

 

Bundan başkada çıkar yol yoktur.

 

 

Ülke özerk bölgelere ayrıldığı taktirde topraklarımızın tüm yüzeyi çatışma alanı haline gelir.

 

 

Çoğu batıda yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımız rahatlarını kaybeder, yerli ahali tarafından göçe zorlanabilirler.

 

 

Güneydoğuda yaşayan ve özerk bölge olarak ilan edilmesi beklenen topraklarımızda Türkmen kökenli yurttaşlarımıza da ağır hücumlar olur.

 

 

Bu da ülkemizi adım adım içsavaşa götürür.

 

 

Türkiye Allah korusun, kan gölüne döner.

 

 

Yani, kısaca Türkiye bir Irak olur.

 

 

Türkiye bir Suriye olur.

 

 

Zaten PKK’nın Nisan’dan itibaren bir kalkışma yapacağı ve daha sonra da ‘’Birleşmiş Milletler’’i Türk Ordusu Kürtleri katlediyor diye müdahaleye çağıracağı istihbari kaynaklarca dillendiriliyor.

 

 

İçsavaş başladığı anda ülke toprakları bin parçaya bölünmemiş durmaz.

 

 

En sonunda da emperyalistler gelip işgal ederler.

 

 

Tüm bu nedenlerle Ortadoğu bölgesinin en güçlü ordusu olan ‘’Türk Ordusu’’ bu olumsuz olaylar olmadan önlemlerini almalı, çok daha erken davranmalıdır.

 

 

Daha önce defalarca yazdım ama şu gerçeği kısaca bir daha yazmak istiyorum.

 

 

2002 yılında AKP ve onun başı BOP Eşbaşkanı RTE iktidara geldiğinde PKK terörü önceki iktidarların gayretli çalışmaları sonucu sıfır noktasına gerilemişti.

 

 

Ama AKP iktidarı döneminde bilhassa 2005 Ağustos sıcağında ABD işbirlikçisi RTE’nin Diyarbakır meydanında yaptığı konuşmada ‘’Ben Türkiye Cumhuriyeti başbakanı olarak Kürt sorununu tanıyorum’’ demesinden sonra alevlerin üzerine dökülen tonlarca benzin örneğinde olduğu gibi terör aniden fırlamış, her hafta onlarca vatan evladı toprağın kara bağrına verilmiştir.

 

 

Defalarca kendi ağzı ile ve görüntülü olarak ‘’Ben Genişletilmiş Ortadoğu Projesinin’’ Eşbaşkanıyım diyen RTE’nin görevi zaten ABD’nin talimatları doğrultusunda Kürt gerçeğini yaşama geçirmekten ibaret değil miydi?

 

 

Çünkü dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice ‘’BOP’un görevi Ortadoğu bölgesindeki devletleri bölerek 22 yeni ülke oluşturmaktır’’ demiştir ki bu bağlamda RTE’ye de BOP Eşbaşkanlığı görevi verilerek Kürtlerin bölgede ayrı bir devlet kurmak olduğunu sağlamak değil miydi?

 

 

Geldiğimiz nokta itibari ile ABD aslında RTE’nin kalemini kırmıştır.

 

 

Ama RTE son bir ümitle ABD’nin arzusunu yerine getirip arayı düzeltmek için ‘’çözüm süreci’’ dediği ‘’ihanet süreci’’ ile ülkeyi bölgelere ayırma icraatına son hızla devam etmektedir.

 

 

Bu konuda en yakın yardımcıları Ahmet Davutoğlu, Yalçın Akdoğan, Hakan Fidan, Efkan Ala ve Beşir Atalay’dır.

 

 

RTE’nin tüm çirkin işlerini bu dört kişi görmüştür ve görmektedir ki, gelecekte ‘’Yüce Divan’’da birlikte yargılanacaklardır.

 

 

İşte RTE kendi paçalarını ABD’nin pençesinden kurtarmak için Türkiye’yi PKK istekleri doğrultusunda özerk bölgelere ayırmaya çalışıyor.

 

 

Ama radikal bir makyavelist, pragmatist ve oportunist olan RTE buna da güvenmeyerek kendini sağlama almak için diğer bir alternatif önlem olarak Rusya’ya yanaşarak Putin’in desteği ile ‘’Şanghay İşbirliği Örgütü’’ne girmek için çaba gösteriyor.

 

 

Hatta gelen haberler arasında RTE ‘’Şanghay İşbirliği Örgütü Genel Müdürlüğü’’ kurmak üzere danışmanı Binali Yıldırım’a talimat vermiş.

 

 

ABD bunu elbette not etmiş olarak takip ediyordur.

 

 

Ey kahraman ‘’Türk Ordusu’’ binlerce yıldır tarih sahnesinde olan Türk milletinin bugünkü devleti bir kişinin siyasal ikbali ve güvenliği için feda edilebilir mi?

 

 

Ey ‘’Türk Ordusu’’ Doğu Hun İmparatoru Metehan mezarından seni izliyor.

 

 

Batı Hun İmparatoru Attila mezarından seni izliyor.

 

 

Gültekin seni izliyor.

 

 

Bilge Kağan seni izliyor.

 

 

Anadolu fatihi Alparslan seni izliyor.

 

 

Kutalmış oğlu Süleyman seni izliyor.

 

 

Osman Bey seni izliyor.

 

 

Yıldırım Beyazıd seni izliyor.

 

 

Orhan Bey seni izliyor.

 

 

Fatih Sultan Mehmet seni izliyor.

 

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve eserini Türk Ordusu’na emanet ettiği Gazi Mustafa Kemal Atatürk seni izliyor ey Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel.

 

 

Son bir not: Korkusu olanlar sürekli olarak başkalarını korkuturlar ve hastalık derecesinde korkaktırlar; bunlara karşı en etkili ilaç dişlerini göstererek yasalar ile devletin gücünü ortaya koymaktır; hemen inlerine gireceklerine garanti veriyorum.

 

 

İsmet Paşa’nın ifadesiyle ‘’Namuslular namussuzlar kadar cesur olmadıkça memleket kurtulamaz’’ gerçeğini ve ‘’Türk Ordusu’’nun yüksek gücünü hiçbir zaman unutmamak gerekir.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!