Tozların kalkması ile gelen “Tatbikat Kurultayı” analizi

Tozların kalkması ile gelen “Tatbikat Kurultayı” analizi
11 Şubat 2018 08:27

Gerçekleştirilen Cumhuriyet Halk Partisi kurultayında Kılıçdaroğlu koltuğunu korudu ama kurultay arkasında pek çok soru işareti ve çelişkileri ve geleceğe dair bir “bilinmezi” bırakarak sonuçlandı…

 

Celal Eren Çelik / Medya Siyaset

 

Ortalıktaki toz duman kalkmışken biraz daha sağlıklı değerlendirme yapmak artık mümkün gözüküyor…

 

 

Öncelikle bu kurultay taban ile delegasyon yapısının beklenti ve isteklerinin çeliştiği ve parti içi hegemon/belirleyici güç olan delegasyon yapısının bu çelişki ve beklenti çarpışmasından zaferle ayrıldığı bir kurultaydı.

Cumhuriyet Halk Partisi bu kurultayı gerçekleştirmeden önce ortada %23-25 bandına takılı kalmış, yerel ve genel seçimler, 2 referandum ile 1 Cumhurbaşkanlığı yarışından mağlup çıkan toplamda üst üste 8 seçim yenilgisi yaşamış bir parti ve bu partinin adeta “seçim kaybetme rekortmeni” Genel Başkanı tablosu durmaktaydı.

 

 

Aslında gelişmiş demokratik ülkelerde zaten ilk ciddi seçim başarısızlığında bırakılacak koltuğun ısrarla bırakılmaması ile birlikte gelen temel çelişki burada başladı çünkü 8 kez üst üste seçim kaybeden Genel Başkan bir kez daha delegelerinin karşısına Genel Başkan Adayı olarak çıktı.

İkinci çelişkili durum ise genel başkanlık için toplanan imza sayıları ile alınan oyların netleşmesi ile kendisini gösterdi.
Bu tabloda Genel Başkan Kılıçdaroğlu 1081 kurultay delegesinin imzası ile aday gösterilirken İnce 165 kurultay delegesinin imzasını toplayarak aday oldu.

 

 

Ancak seçim sonuçları netleştiğinde Kılıçdaroğlu’nun 790 oy alırken Muharrem İnce ise 447 oyla kurultayı kaybetti.

Bu da ortaya Kılıçdaroğlu’na adaylık için açık olarak imza veren 291 delegenin Genel Başkan Başkanlık seçimi için “kapalı” yapılan oylamada Kılıçdaroğlu’na oy vermediğini gösterdi. Keza Muharrem İnce’ye açık imza olarak verilen 165 delege imzasına rağmen İnce gizli yapılan başkanlık seçiminde oyunu 447’e çıkardı.Bu da Kemal Kılıçdaroğlu’na imza veren ama oy vermeyen delegelerin oyunun tamamına yakının oylarını İnce’ye kaydırdıklarını gösterdi.

 

 

Bu bağlamda İnce’nin seçim öncesi dile getirdiği imza toplama konusunda baskı kurulduğu iddiası daha da güçlenmiş oldu…

Üçüncü çelişki noktası ise genel kamuoyu ve parti tabanı üzerinde ciddi biçimde hissedilen “Değişim ve Kılıçdaroğlu’nun görev’den ayrılması” psikoloji,talep ve beklentisinin salona da yansımasına rağmen delegede karşılık bulamasıydı.

 

 

Bu da parti tabanının iktidarı, parti delegelerinin ise kişisel menfaat yahut siyasi ikballerini düşündükleri gerçeğini bizlere gösterdi.

Dördüncü çelişki başlığı ise aday gösterildiği delege sayısından çok fazlasın oyunu almayı başaran Muharrem İnce’nin, 2. Güm PM listeleri için yaşanan savaşta 20-25 isminin delerek PM’ye girmesi beklenirken bu isimlerden hiç birisinin PM’ye girememiş oluşudur.

 

 

Yani İnce delegasyonun en azından belirli kısmına kendi liderliğini inandırırken arkasındaki kadroya delegenin güvenmesini sağlayamamıştır. Bu hem bir liderlik hem de bir alt yapı eksiğidir.
Kurultay’da alınan sonuç ile aslında hiç bir şey değişmemiş gibi gözükse de şahsi kanaatimizce Kılıçdaroğlu kendisine yüklenen “Partiyi dönüştürme misyonunu” %100 yerine getiremediği için, kendisi için artık “geri sayım başlamıştır”.

Yine kanaatimizce bu kurultay ve kurultayca oluşturulan PM gibi parti kurulları ve PM içerisinden çıkacak MYK, CHP’yi Türkiye’nin kaderinin belirleneceği 2019 yılındaki seçime götürecek kadrolar ve kurullar olamayacaktır.

 

 

Çok uzun olmayan bir süre zarfında CHP’nin yeni bir olağanüstü kongreye gideceğini düşünmekteyiz.

Gerçekleştirilen kurultayda Muharrem İnce aslında bir önceki kurultaya göre parti içerisindeki gücünü koruyup korumadığını test etmiş ve bu testten de başarı ile çıkmıştır.

Görünen odur ki parti için “Gelenekçi” muhalif kanadın bundan böyle üzerinde birleşeceği aday Muharrem İnce olacaktır.İnce liderlik konusunda yetersiz olsa da kamuoyu nazarında bir karşılığı ve “Beklenti psikolojisinin” karşılayıcısı olduğu bir gerçekliktir.

 

 

Ancak Kılıçdaroğlu için aynı şeyleri söylemek pek de mümkün değildir.

Göreve geldiğindeki o muhteşem rüzgarın estirildiği ilk 8-10 aylık süre hariç liderliği hep tartışılan Kılıçdaroğlu kendisi için Adalet Yürüyüşü ile birlikte “Genel Başkanlıktan Liderliğe geçiş yaptı” tanımlamasını bu kurultayda test etmiş ancak 1081 delegenin imzasını alıp bu oylarda verdiği 291 fire ile “Lider olamadığını” göstermiştir.

 

 

Ve Kılıçdaroğlu’nun partinin asli sürükleyici kitlesi olan tabanın %25-30’luk aktif kesimindeki “Değişim” talebine uzun süre direnmesi mümkün değildir.

Bu nedenle kendisine bir dayanak arayan Kılıçdaroğlu 10 ARALIK HAREKETİ ile ittifaka gitse de bunun siyasal hayatında yaptığı en büyük hata olduğunu kısa süre içerisinde görecektir.

 

 

Ezcümle; belki bir CHP kurultayı geride kalmıştır ancak kurultay dalgalı suyu durultmak yerine yeni bir kurultayın kısa süre sonra toplanmasına gebe,sorun ve çelişkilerle dolu bir kurultay olarak CHP tarihinde yerini almıştır…

Ve naçizane kanaatimiz bu kurultayın gerek Kılıçdaroğlu gerekse İnce açısından güçlerini test ettikleri bir “TATBİKAT KURULTAYI” olduğu ve asıl hesaplaşmanın çok da uzun süre sonra olmayacak OLAĞANÜSTÜ KURULTAY’da gerçekleştirileceğidir.

Ancak unutulmamalıdır ki Kılıçdaroğlu ve İnce ile birlikte hesap yapan bir de “3. Grup” vardır ve o grubun tavrı da bir sonraki kongrenin belirleyici etkenlerinden birisi olacaktır…