Temcit pilavı ve idam

Temcit pilavı ve idam
6 Temmuz 2018 12:22

Genel kabul gören tanıma göre idam; Devlet’in taammüden (tasarlayarak) insan öldürmesidir.

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

 

Çağdaş ceza hukukunda; suçlunun topluma kazandırılması hedeflenir. Oysa ölüm cezası ile tasfiye amaçlanır. Çağdaş hukukun amacı tasfiye olamaz. Ölüm cezasının korkutucu ve caydırıcı etkileri ispatlanmış değildir. Tam tersine, tarihi gelişimine baktığımızda, ölüm cezasını hiç düşünmeden en ağır suçları işleyenlerin çok fazla olduğunu görmekteyiz. Örneğin 19. yüzyılda İngiltere’de hırsızlığın ve yankesiciliğin cezasının ölüm olduğu dönemde, yankesicilerin en çok diğer yankesici meslektaşlarının darağacına çıkarıldığı vakit, olayı seyretmek için toplanan kalabalık arasında sanatlarını icra ettikleri belgelenmiştir. Yine İngiltere’de o dönemde darağacındakilere telkinde bulunan bir din görevlisi, telkinde bulunduğu 167 kişiden 161’inin daha önce aleni bir ölüm cezası infazını seyretmiş olduğunu tespit etmiştir.

 

 

İdam cezasının tarihsel ve sosyolojik boyutuna baktığımız zaman, bu cezanın belli kesimlerce iddia edildiğinin aksine, hiç de caydırıcı olmadığını görürüz. Zira idam cezasının onarılamaz (geri dönülmesi imkansız) niteliği, çağdışı olması, eşitsizlik yaratıcı özelliği, gayri insanî oluşu, yarattığı dehşet duygusu gibi nedenlerle de savunulması mümkün değildir. Ölüm cezası, hatayı onarma olanağı olmayan, ağır ve vahim bir cezadır. Vahşi ve ilkel bir intikam duygusu yaratır. Oysa günümüz ceza siyasetinde, öç alma hedeflenemez.

 

Diktatörlükleri bir tarafa bırakırsak, modern devletlerde devletin ceza verme hakkı, yaşamı sona erdirmeyi kapsamaz. Devlet, kişilerden aldığı yetkileri kullanır. Ancak kişi, hayatını yok etme, öldürme yetkisini hiç kimseye veya devlete devredemez.

 

TBMM, 1922 yılından bu yana, Menemen ve Dersim olaylarının ardından idam edilenler dışında, aralarında 13 milletvekilinin de bulunduğu toplam 532 kişi hakkında verilen idam cezalarını onaylamıştır. Türkiye’de 1984 yılında İlyas Has ve Hıdır Aslan’ın idam cezalarının infazının ardından, dosyası TBMM’de bekleyen hiçbir kişinin idamının infazına karar verilmemiştir. Bundan sonra da verilmesi mümkün değildir.

 

Türkiye, idam cezasını durup dururken kaldırmadı, kaldırmak zorunda kaldı. Türkiye’nin kurucuları arasında yer aldığı Avrupa Konseyi, 1983 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ek 6 nolu protokolü kabul etti. Bu protokole göre, savaş ve yakın savaş halleri dışında, idam cezası yasaklanıyordu. Arkasından 2002 yılı Şubat ayı içerisinde AİHS’ne ek 13 nolu protokolü kabul ederek, ölüm cezasının her koşulda kaldırılmasını düzenledi. Bugün için 47 Avrupa Konseyi üyesinin hiçbirinde idam cezası yoktur.

 

Türkiye, 6 nolu protokolü 2003 yılında, 13 nolu protokolü ise 2005 yılında imzalamıştır. 13 nolu protokolün 3.maddesi ile taraf devletlere “çekince koyma yasağı” getirilmiştir. Anayasa’nın 38.maddesindeki idam cezası yasağı ve 90. maddesindeki “uluslararası sözleşmelerin yasalardan üstünlüğü” ilkesi nedeniyle de idamın yeniden mevzuata konulması mümkün değildir. Yani Türkiye dahil, Avrupa Konseyi’ne üye hiçbir ülke, bundan böyle mevzuatına idam cezasını dahil edemez.

 

AİHM, ölüm cezasının adalet konusundaki bölgesel normlara uygun düşmediğini (Soering/İngiltere davası) ve yaşama hakkı ile bağdaşmadığını (Salman/Türkiye davası) içtihatlarıyla somutlaştırmıştır.

 

Bizim Anayasa Mahkemesi de 1989 tarihinde verdiği kararla, kişinin yaşam hakkının devredilemez ve vazgeçilemez temel bir hak olduğunu, bu haklara karşı olan her türlü engelin kaldırılmasının da devletin ödevi olduğunu belirtmiştir (1989/14-49 sayılı karar).

 

15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminden sonra, iktidar partisinin yandaşları tarafından idam cezası yeniden tartışılmaya başlandı. Ancak popülizmi ve hamaseti bir tarafa bırakırsak ve soğuk kanlı düşünürsek, idam cezası yeniden mevzuatımıza getirilebilir mi? Tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına baktığımız zaman, yanıtımız kesinlikle “hayır”dır.

 

Türkiye, rotasını Batı’dan, Avrupa Konseyi ve AİHM’den Ortadoğu’ya çevirmediği, otoriter veya totaliter bir rejime yönelmediği sürece, temcit pilavı gibi ısıtılan idam cezasının hortlaması mümkün değildir. Bu yöndeki söylemler, popülizm ve hamasetten öteye gitmez…

 

Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı
[email protected]

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü