Tarihini iyi anlatan kimse yok

Tarihini iyi anlatan kimse yok
4 Ekim 2020 13:59

Epey önceden hatta Kürt kökenli bir arkadaşım bana bir kaset vermişti.

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 

Baktım ki, üstünde Zeynep Hanlarova yazıyor.

 

Dinledim. Bağımlı yapan cinsten Azeri türküler.

 

Sonra ama uzun yıllar oldu ve unuttum.

 

Unutmak aslında yoktur, sadece geriye iteler hafıza.

 

Yoksa unutmaz beyin.

 

Hiçbir şeyi unutmaz. (patalojik süreçler hariç tabii)

 

Bu sabah aklıma geldi Zeynep Hanlarova; Azerbaycan’da olduğu için kalbimiz ve Google’a Zeynep Hanlarova yazdım.

 

1936 doğumluymuş ve hala hayatta, buna çok sevindim.

 

Kraliçe bir kadın. Müthiş duygulu olmasının yanı sıra müthiş neşeli ve pozitif.

 

Bu arada şunu da gördüm, Zeynep Hanlarova Yeşilçam tarihinde de yeri olan birisi, Türkan Şoray’ın bir filminin Bakü galasında o da varmış mesela 1970 başlarında, sonra eski Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ona yılın devlet sanatçısı ünvanını takdim etmiş.

 

Türkan Şoray hatta Zeynep Hanlarova’yı 2012’de Bakü’de ziyaret etmiş. Bu ziyaretinde Zeynep Hanlarova sinemamızın sultanına pırlanta bir yüzük hediye etmiş. İkisi birbirini çok iyi anlamış bence kraliçe kadınlar olarak.

 

Zeynep Hanlarova’nın, “Sen benimsen Karabağ” diye bir türküsü de vardı, o zaman o kasette onu da dinlemiştim. Bugün onu tekrar dinledim.

 

Birkaç gündür de Karabağ’ın tarihi ile ilgili okumaya çalışıyorum ama anlaşılır ve gerçekten aydınlatıcı bir şey bulamadım.

 

Yani, anlamaya çalıştığım nokta şuydu, Karabağ Azerbaycan toprağı olduğu halde, neden ağırlıklı olarak Ermeni nüfusa sahip.

 

Birkaç gündür aklımda İlber Ortaylı buna ne der diye geçiyordu, onu aramayı bile düşündüm.

 

Baktım bu sabah bu konuda yazmış köşesinde.

 

Dikkatlice okudum.

 

O da çok açık yazmamış. Subtil, yani alt anlamlı ifadeler var.

 

Ancak yine de yazdıklarından ve diğer bazı okuduklarımdan şu sonucu çıkardım…

 

Karabağ Azerbaycan’ın eskiden beri, merkeze uzak, dağlık ve yerleşime çok uygun olmayan bir bölgesi.

 

Ve, 19. Yüzyıl başlarında Osmanlı’da yaşayan Ermenilerin bir kısmı geri dönmüş Kafkaslar’a ve Karabağ’a yerleşmiş.

 

Belki de boş alan olduğu içindir.

 

Ve, o zamanlar bu konu çok dikkat çekmemiş ancak yıllar içinde Ermeni nüfus orda artmış.

 

Bunlar benim çıkarımlarım ancak bu konuda detaylı ve kolay anlaşılır bir şekilde tarihçiler bunu bize anlatmalı.

 

Şurası açık ki, benim kalbim Azerbaycandır. Bu şuna benzer bir de, kendi anne-babanız ve çocuğunuzu nasıl farklı severseniz, bu da öyle bir şey.

 

Azerbaycan’ın topraklarına kavuşmasını da çok istiyorum.

 

ALİYEV’LE BİR ANI

 

Aliyev’in son zamanlardaki duruşu ve sözleri çok etkileyici.

 

Yalın ve net konuşuyor.

 

Onunla 2005’de Varşova’da tanışmıştım.

 

O günlerde ona bir sempatim var mıydı derseniz, hayır, öyle denemez.

 

Azerbaycan’da demokrasi sorunları vardı, ondan olmalı.

 

O Davutoğlu ile konuşurken (Avrupa Konseyi binasında) ben de katılmıştım aralarına.

 

Sonra şöyle bir şey oldu…

 

Ben Varşova’da Erdoğan’ın kaldığı Sofia otelinde kalıyordum.

 

Öğlen otele uğradım sonra öğleden sonraki oturuma katılmak için çıktım yola ama taksi bulamadım.

 

Varşova iyi organize bir şehir değil ve yaşam kalitesi de çok yüksek değil zaten.

 

Taksi bulamadım ve mecburen yürüdüm Konsey binasına kadar.

 

Oturumun olduğu salonun kapısına geldim.

 

Kapıdaki polis, “Kapılar kapandı, açamayız” dedi.

 

Ben de polise dedim ki, “Ben Varşova’ya gezmeye gelmedim, görevim var burada ve bunun için benim bütün masraflarım da karşılanıyor, işimi yapmak zorundayım, kapıyı açacaksınız bana”

 

Polis, “Madem göreviniz var, neden geciktiniz o zaman” deyince de, “Şehrinizde doğru dürüst bir taksi sistemi olmadığını hiç tahmin edemedim.” dedim.

 

Biraz daha sürtüştük polisle ve tabii kapıyı açtı bana.

 

İşte polis tam kapıyı açarken, ilerde bir yerde yanında korumaları ile duran Aliyev’i seçtim.

 

Uzaktan gülümseyerek beni izliyordu, elini kaldırdı ve selam verdi bana.

 

Yüzünde incelikli bir humor duygusu da vardı.

 

Ben de tabii gülümsedim ve selam verdim elimle.

 

Bugün, yani tam söylemek gerekirse Azerbaycan harekete geçtiğinden beri, yaklaşık bir hafta diyelim, Aliyev’in tutumundaki bir şeyi seçtim.

 

Ve, seçtiğim şey onun kalbinin açıklığı ve samimiyeti oldu. Kişilikli olduğunu da seçtim. Bunu ben Varşova’da da görmüş ama tam seçememiştim aslında.

 

Sadece humoru dikkatimi çekmişti.

 

Oysa humorunun ötesinde de büyük kaliteleri varmış.

 

Neyse, şunu da diyeceğim ki…

 

Biz kimseyle savaş istemiyoruz, hiçbir insan, hiçbir canlı ölmesin ama Azerbaycan haklıdır.

 

Sadece şu Karabağ tarihini biraz bize anlatın anlaşılır biçimde. Kendim okuyayım desem, kaynak yok. Veya ben bulamıyorum.

 

 

Safile USUL Twitter

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan