Sona gelindi, artık kurtuluşları yok; yurtseverler uyanık olmalı

Sona gelindi, artık kurtuluşları yok; yurtseverler uyanık olmalı
30 Kasım 2017 09:38

Makalenin başlığını çok bilinçli ve aşağıda açıklayacağım nedenden dolayı seçtim.

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Reza Zarrab’ın ABD yargısında iki gün önce başladığı suçları itiraf önsözü ile bile AKP’nin birkısım kodamanları için daha şimdiden dehşet sahneleri ile dolu kıyametin kopmaya başladığını hep birlikte izlemeye başladık, bundan sonraki itirafları gerçek bir kıyamet gibi olacak ve Türkiye siyaseti altüst olarak yeniden dizayn edilecektir, öyle ki bu siyasi tavsiye devinimi tüm muhalefeti bile kapsayacaktır.

 

 

Bildiğiniz gibi AKP’nin birkısım önde gelen kodamanları ve onların yakınları 15 senedir halkın ensesinde boza pişirmekte, haksız ve etikdışı yollarla elde ettikleri servetlerin kaynaklarını, onca sunulan belge ve tapelere rağmen halkın karşısında yüzleri kızarmadan alenen yadsıyarak yolsuzluklarının üzerine oturmakta, yeni yolsuzluklar, yeni hortumlamalar, yeni karaparalar için zemin hazırlamaktaydılar.Bugüne kadar bunda da maalesef çok başarılı oldular.

 

 

Neden başarılı oldular yadsıma yöntemiyle halkın önemli bir kesimini, milyonlarca insanı kandırıp aldatarak?

 

 

Eğri oturup doğru konuşarak değil, doğru oturup doğru konuşarak bunu kısaca açıklayacağım.

 

 

Seçmenimizin çoğu dinsel duygu ve dinsel davranışlarla oylarını kullanır ve dindar olarak algılanmış, imam hatip kökenli siyasilere gözlerini yumarak oy verirler.Aynı zamanda bu siyasilerin günahlardan uzak, melek yaratılışında insanlar olduklarına inanırlar.Öyle ki, bunların harama uçkur çözdüklerini görseler bile bu davranışının mutlaka bir hikmeti olduğunu kabul ederler.Sahte din bataklığı işte böyle foseptik çukuru bir bataklıktır ve maalesef eğitim ve kültürden uzak milyonlarca insan bu bataklıkta debelenir, olan devlet ve millete olur.-Gel de Aysun Kayacı’nın oy kullanma konusundaki düşüncesini anma-

 

 

Örneğin 17/25 Aralık 2013 tarihinde dünya siyasi tarihinin en büyük, en soysuz, en alçak hırsızlıkları meydana çıkarılmış ama yüzlerinin derileri manda derilerinden daha kalın olan AKP’nin birkısım önde gelen kodamanları yukarıda açıkladığım nedenden dolayı, yani birkısım halkın cahilliğinden yararlanarak suratları zerre kadar kızarmadan yadsıma yöntemini kullanarak, bu arada küresel soygunu ortaya koyan savcı, hakim ve polis şeflerini görevden alarak, sürgün ederek, hapislere tıkarak zeytinyağı gibi üste çıkmışlar ve her geçen gün boyutlarını artırarak yeni soygunlara yönelmişlerdir.Ve bu soygunlar hiç hız kesmemiştir ki, bugünkü ekonomik sıkıntılarımızın nedeni de bu hırsızlık ekonomisidir.

 

 

Yadsıma propaganda yöntemi bir Hitler-Goebbels yöntemidir, onlarda işledikleri her türlü suçu halkın karşısında şiddetle yadsırlar, sonra da hayali suçlar icat ederek muhaliflerinin üzerlerine atarlardı ki, bunlarda aynısını yapıyorlar.

 

 

Ve bugüne kadar irili ufaklı birkısım AKP kodamanları ve yakınları ile ilgili ortaya konulan tüm belgeleri hep yadsıma yöntemini kullanarak üzerlerine almadılar.

 

 

Ama şimdi çok farklı bir noktaya geldik.

 

 

Kılıçdaroğlu’nun son olarak ortaya koyduğu belgelerden sonra AKP’nin birkısım kodamanları kapana sıkıştı.

 

 

Bunun üç nedeni var; biricisi cahil halkında kendilerini din yoluyla kandıran siyasilere karşı bir inanma eşiği var ve bu eşik geldiğimiz nokta itibariyle hemen hemen aşıldı ki, bunun en etkili nedeni ABD’de görülen Reza Zarrab ve onunla ilintili kişilerin davası bu süreci hızlandırdı, milyonlar nefesini tutmuş önümüzdeki pazartesini bekliyor.İkincisi bu suçların belgelerin sağlamlığı itibariyle üzerlerinin örtülmeyecek cinsten olması.Üçüncüsü de ABD’de doğrudan doğruya görülen ve AKP’nin birkısım kodamanlarını da ilgilendiren Reza Zarrab davası.

 

 

AKP’nin çıkarcı şarlatanlarından başka cahiliyle aydınıyla ABD mahkemelerinin adil yargılama yapacağına Türk halkı yürekten inanıyor ve bu adil yargılanmanın Türk milletini ve Türkiye’yi küresel soygunculardan kurtaracağına güven duyuyor.

 

 

Bu gerçekleri AKP’nin kodamanları çok iyi biliyor ve sona geldiklerinin de ayırdındalar.

 

 

Çünkü bu yargılama sonunda AKP’nin birkısım kodamanları hakkında ağır kararlar alabilirler.İşte bu nedenle sona gelinmiştir ve adaletten kaçışları olmayacaktır.

 

 

Türk milletine sığınmaya çalışacaklar ama kişisel öçler affedilir ama milli öçler asla affedilmez, gereği yapılmak üzere suçlular adalete teslim edilir.

 

 

İşte bu noktada suçlular kendilerini kurtarmak için halkı bazı maceralara sürüklemeye çalışabilirler, Türk aydını yurtseverler devletini ve ulusunun birliğini beraberliğini her durumda korur.

 

 

Son çırpınışlar hiçbir suçluyu kurtaramaz.

 

 

YİNE TÜRK VE TÜRKÇE DÜŞMANLIĞI

 

 

Kamuoyunun yakından tanık olduğu gibi yakın zamanda askerde yapılan yemek duası Türkçe aleyhine, Arapça lehine olarak değiştirildi.

 

 

Askerlik yapan her Türk erkeği yemek duasını çok iyi bilir ama ben özellikle kadın okurlarım için kısaca anlatmak istiyorum.

 

 

Askerler kendi birliklerin yemekhanelerinde tüm öğünleri birlikte yerler ve yemeğe başlamadan önce mutlaka bir yemek duası yapılır.

 

 

Tüm askerlere yemekleri dağıtıldıktan sonra orada bulunan en kıdemli asker ‘’dikkat’’ komutu çeker ve bütün askerler ayağa kalkarak:

 

 

‘’Kıdemli asker:Tanrımız’a hamdolsun…

Tüm askerler hep beraber:Tanrımız’a hamdolsun…

Kıdemli asker:Milletimiz Varolsun…

Tüm askerler hep beraber:Milletimiz Varolsun…

Yemekhanede bulunan en üst rütbeli komutan:Afiyet olsun…

Tüm askerler hep beraber:Sağoool…’’ diyerek oturup yemeklerini yerler.

 

 

Kısaca askeri disiplin gereği yapılan bu yemek duasından giderayak adamın biri çok rahatsız olmuş olacak ki, özbeöz Türkçe olan ‘’Tanrı’’ kaldırılarak, Arapça olan ‘’Allah’’ sözcüğü getirildi ki, Arap sevdalılığının ta kendisi.Adam Arapça’yı resmi dil olarak getirmek için yapmadığı manevra yok.

 

 

Şimdi ben de kısaca bu konuyu irdelemek istiyorum.

 

 

Öncelikle, askerde yapılan bu dua ile yiğitlerimize moral bir takviye yapılmakla birlikte, aynı zamanda önlerine gelen onca nimetin millet tarafından tedarik edildiğine dair bir bilinç yerleştirilerek vatan ve millet savunmasında kendilerinden milli bir özveri isteniyor.

 

 

Şu bilgiyi hemen peşinen kaydedelim ki, tek olan bir yüce yaratıcıyı kastettikten sonra siz adına ne derseniz deyin aynı kapıya çıkar.

 

 

Bu nedenle siz buna ister Allah, isterseniz Tanrı deyiniz hiç fark etmez.

 

 

Ama Türk düşmanlığından kaynaklanan Türkçe düşmanlığı din kullanılarak hep yapılmış ve bugüne kadar bu soysuz düşmanlık gelmiştir.

 

 

Bakın size çok ilginç bir şey anlatacağım.

 

 

Çok eskiden beri medresenin softa mollaları, din tüccarları Allah yerine ‘’Yezdan’’ ve ‘’Hüda’’ sözcüklerini kullandıkları ve bunların kullanılabileceğine dair fetvalar verdikleri halde, ‘’Tanrı’’ sözcüğünün önüne Türk ve Türkçe düşmanlıklarından dolayı şeytan fetvası seti çekmişler ve bu adın ancak putlar için kullanılacağını söylemişlerdir.

 

 

Bakın, bu medrese mollası softaların üçkağıtçılıklarını şöyle açıklayacağım:

 

 

‘’Yezdan’’ sözcüğü ateşe tapan Zerdüştler’in iyilik ilahınının adıdır, hatta kötülük ilahının adı ise ‘’Ehreme’’dir.

 

 

‘’Hüda’’ sözcüğü de Farslılar’ın putperestlik zamanında ilahlarına verdikleri addır ama bu softa zavallılar bunu da şeytan fetvaları ile temize çıkardılar.-bence bir mahsuru yok, niyet yüce bir yaratıcıyı amaçlıyorsa-

 

 

Aynı zamanda Kürtler’de zaman zaman ‘’Allah’’ yerine ‘’Hüda’’ sözcüğünü kullanırlar.

 

 

Şimdi gelelim ‘’Allah’’ sözcüğün etimolojik kökenine.

 

 

Herkesin bildiği gibi İslam gelmeden önce Kabe yerleşkesi içinde 360 put vardı ve bu putlar değişik aşiretlerin ilahlarıydı.Örneğin bu putlar arasında Lat, Uzza, Menat, El-İlah önde gelenlerdi.Hatta Araplar zaman zaman kendi aşiretlerine ait putlara göre çocuklarına adlar veriyorlardı.Abduluzza(Uzza’nın kulu), Abdulmenat(Menat’ın kulu), Abdullah(El-İlah’ın kulu) vs.

 

 

Herkesin çok iyi bildiği gibi Hz.Muhammed’in babasının adı Abdullah’tı ve etimolojik kökeni yukarıda verdiğim bilgiye göreydi.Hz.Muhammed’in de kabilesi olan Kureyş’in İslamiyet’ten önceki manevi dayanağı El-İlah, Arapça kurala göre kısaltılmış şekliyle ‘’Allah’dı.İşte İslamiyet geldikten sonra Yüce Tanrı’ya Allah demiştir Araplar.

 

 

Şimdi Tanrı sözcüğünü irdeleyelim.

 

 

Yukarıda açıkladığım gibi tek ve yüce olan bir yaratıcıyı ifade eden tüm sözcüklerin etimolojik kökeninde putçuluk geçmişi olduğu halde sadece ‘’Tanrı’’ sözcüğünün etimolojik olarak putçu bir geçmişi yoktur.Çünkü Türkler Müslüman olmadan önce de çok güçlü bir imanla tek ve yüce olan ‘Tanrı’ya inanıyorlardı ve Orta Asya dönemlerinde bu yüce ve tek güce ‘’Gök Tengri’’ derlerdi.Ayrıca Türkler’in bu soylu inancının esasını iki unsur oluşturuyordu:Bunlardan biri Tanrı’nın güç ve iradesinin evrende varolan her şeyi kapsadığını ve bu yolla kendisini açıkça hissettirdiğine inanıyorlardı.İşte bu inanç daha sonra İslam mutasavvıfı Muhyettin-i Arabi’nin ‘’Vahdet-i Vücut-Tanrı’nın güç ve iradesinin tüm yaratıklarda olması’’ inancıyla, yine bir Arap İslam mutasavvıfı olan Hallaç-ı Mansur’un ‘’Enel-Hak-Ben Hak’ım, Tanrı’yım’’ inançsal ilkesi ve bu yüzden devrin medrese yobaz mollalarınca katledilmesi olayları Türkler’in baştan beri inandıkları tek ve yüce Tanrı inancına dayanmaktadır.Türkler’in ‘’Gök Tengri’’ inancının ikinci ana unsuru, tüm insanlara, tüm canlılara, tüm bitkilere, çevreye hep iyilik yapmak esasına dayanmaktadır.Ayrıca burada bir bilgiyi daha belirtelim, Türkler hiçbir zaman Şaman dinine girmemişlerdir.

 

 

Türk mutasavvıflar ‘’Tanrı’’ sözcüğünü şiirlerinde hep kullanmışlardır.

 

 

Örneğin Ahmet Yesevi’nin şiirlerinden bir dörtlük:

 

 

‘’Derviş olsan, taat kıl sen, kılman riya;

Her köşede taat kıl sen Tanrı’sı şahit

Sahte derviş nereye varsa ve dara,

Adil padişah taatine isyan kılar.’’

 

 

Yunus Emre’de Tanrı sözcüğü kullanımı:

 

 

‘’Müslüman diyen kişi,

Doğrudur başını kaldır.

Tanrı buyruğu tutulsan

Nefis düşmanından öldür.’’

 

 

Ayrıca Türkler sadece ‘’Tanrı’’ sözcüğünü değil, bazen onun yerine ‘’Çalap’’ı da kullanırlardı.

 

 

Yunus Emre’den yine bir örnek:

 

‘’Kendi özün beğenenler olur,

Asi kulları Çalab’ın nesi olur?’’

 

 

Yine halkımızın çok yakından bildiği gibi, Orhan Gazi zamanında yaşamış olan Süleyman Çelebi’nin yazdığı ‘’Mevlit’’de Tanrı sözcüğü zaman zaman ‘’Allah’’ yerine kullanılır.

 

 

Arap kültür emperyalizmi sosyal kültürel yaşantımızı öyle tutsak hale getirmiş ki, onun yerli uşakları Türklük ve Türkçe’yi yok etmek için milimetrik hesaplar ve çalışmalar yapıyorlar.

 

 

Elbet Arap kültür emperyalizminin yerli uşakları yönetimden uzaklaştıkları an her şey eskimez eskisi gibi yerlerine konulacaktır ve Türk ulusu için parlak zamandilimi çok yakındır.

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!