Size sadece gerçekten düşündüklerimi yazacağıma söz veriyorum

Size sadece gerçekten düşündüklerimi yazacağıma söz veriyorum
17 Temmuz 2016 17:30

Bugün Türk medayası vıcık vıcık sahtekarlık dolu.

 

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 
Ben size bir yazar olarak ülkemizin kurtuluşu, daha doğrusu bu ülkenin ortadan kalkmaması için birşey vaadedemem.

 
Fakat size şu konuda söz verebilirim…

 
İnanmadığım, gerçekten içimden de düşünmediğim hiçbirşey yazmayacağım yazılarıma.

 
Bu yalancı, sahte ve sonradan lime lime dökülmesi kaçınılmaz olan perdenin bir parçası olmayacağıma söz veriyorum.

 
Şimdi önce Türkiye’nin, benim kanımdan, genimden, kişiliğimden, vatandaşlığımdan, siyasi ve ahlaki değerlerimden vatanımın, bizim vatanımızın Hiroşiması olan 15 Temmmuz gecesinde gözlemlediklerimi anlatacağım…

 

 
Ben ilk olarak saat 21.30 civarında, “Ankara’da silah sesleri” diye bir haber okudum.

 

 
Bunun bir polisiye güvenlik meselesi olabileceğini düşündüm, ki, o saatte henüz hiçbir yere haber gelmemişti olanlara dair.

 

 
Ardından bunun TSK tarafından yapılan bir darbe olduğu haberleri gelmeye başladı.

 

 
O gece sabah 07.30’a kadar saniye saniye mukayelesi haber ve basının tutumunu takip ettim.

 

 

 
Yani hem farklı gazeteler nasıl yorum yapıyorlar hem de aynı gazeteler akan saatler içinde tutumlarını nasıl değiştiriyorlar, bunları da izledim.

 

 
TSK’nın darbe yaptığı şeklinde haberler geldikten sonraki 2-3 saatte basında darbe karşıtı hiçbir söylem yer almadı.

 

 
Olay anlaşılmaya çalışılıyordu ama kimsede darbe karşıtı bir tutum yoktu.

 

 
Hükümete yakın basın da suskundu, yani, darbeye karşı sert söylemler filan yoktu hiçbirinde.

 

 
Öncelikli olarak herkes şunu anlamaya çalışıyordu…

 

 
Bu gerçekten bir darbe miydi, çünkü darbeler genellikle eş zamanlı bir sıkıyönetim uygulaması ile başlar ve sıkıyönetim fiilen her yerde uygulanır.

 

 
Bunda ise, darbeye benzemeyen bir ortam vardı.

 

 
Ki, hayat normal devam ediyordu, aynı anda camdan da devamlı yollara bakıyordum ben de.

 

 

 
Daha sonra, saatleR sonra Binali Yıldırım’ın bunun TSK değil, TSK içinden küçük bir grubun hareketi olduğunu söyledi.

 

 
Erdoğan ve hükümet de ilk saatlerde ne olduğunu anlamadılar.

 

 

 
Erdoğan saklandı ve olayı anlamaya çalıştı.

 

 
Akabinde ama bunun Genelkurmayın merkezi komutasında bir hareket olmadığı anlaşılıp, 1. Ordu Komutanı Erdoğan’ı arayıp, “Ben sizi korurum, derhal Marmaris’ten ayrılıp, İstanbul’a gidin, Ankara’ya gitmeyin, sizi orda koruyamam ama İstanbul’da korurum” dedikten sonra sabaha doğru saat yola çıktı ve saat 04.30 civarında basın toplantısı yaptı.

 

 

 
Bu arada olan şuydu, TSK içinde bir grubun, ki, bunlar kim ne derse desin, en azından çoğunluğu Fethullahçı olamaz, zira söz konusu olan en az 3000 yüksek rütbeli asker, bunların çoğu kurmay, 40 kadarı da general rütbeli ve TSK’da bu kadar çok kurmay asker Fethullahçı olamaz, darbe teşebbüsü idiyse bu darbe eylemi yine TSK tarafından bastırıldı.

 

 
Yani, TSK içinden bir grubun darbe teşebbüsü yine TSK birimleri tarafından TSK’nın en ağır donanımlı ve en vurucu birimleri ile (Özel Kuvvetler mesela) bastırıldı.

 

 
Halkın tutumunun darbeyi bastırdığı hususuna gelince…

 

 
Bu olayın TSK’nın emir komuta zinciri tarafından yapılmadığını ve TSK’nın önemli, hatta tayin edici olacak bölümünün hala ardında olduğunu anlayan hükümet olaydan yaklaşık 4 saat sonra halkı sokağa çağırdı.

 

 
AKP teşkilatları Atatürk Havalimanı’na gitti ama ardından hemen dağıldı.

 

 

 
Tekrar gitmeleri Erdoğan’ın TSK yardımıyla insiyatifi ele aldığını görmelerinden sonra oldu.

 

 
Ki, AKP teşkilatlarının harkete geçirdiği seçmen aileler dışında halk çok sessizdi ve evde sessiz sesiz oturuyordu. Kimse sokağa çıkmadı.
Ben havalimanına yakın oturuyorum, bu bölgede AKP seçmeninin çok olduğu semtlerdeki harketliliği izledim ayrıca TV görüntüleri bu dediklerimi ayan beyan gösterdi.

 

 
Hülasası…

 

 
Bu TSK içinde yüzlerce üst rütbeli kurmayın organizesinde bir darbe teşebbüsü idi.

 

 
Bunu bastıran ise, yine TSK’nın kendisi oldu.

 

 
Size bir örnek…

 

 
Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı oteli basanlar TSK’nın Özel Kuvvetleri’nden bordu berelilerdi.

 

 
Darbe yapmaya çalışan askerleri basTıran da Özel Kuvvetlerdi.

 

 
Yani, her bir birim kendi içinde darbeyi yapan, destekleyen veya hükümetin yanında olan olmak üzere ikiye bölünmüştü.

 

 
Şimdi bugün sormamız gereken ilk soru şudur.. (tabii soru sormanın bir anlamı olmadığını biliyorum aslında)

 

 
TSK’dan darbeye kalkışan bu yaklaşık 3000 askeri attıktan sonra TSK’nın ne gibi bir personeli kalacak? Ne gibi derken hem personel sayısı soruyorum hem de askeri niteliklerini.

 

 
2. soru da şu, Hulusi Akar TSK’yı Erdoğan ile birlikte yeniden kuracak mı? Örneğin yeni personel mi yetiştirilecek, askeri okullar ve askeri akademilerdeki eğitimde yeni bir devlet doktrini oluşturulacak mı?

 

 
Yazıyı sonsuz uzatamam bu nedenle bu bölümü burda bugünlük noktalayıp, iki hususa daha değinmek istiyorum.

 
Birincisi şu…

 
Bu darbeye kalkışanlar yarattıkları sonuç ile bizi faşizmin tam bağrına ittiler.

 
Erdoğan’ı mutlak anlamda güçlendirdiler.

 
İdam cezası gibi aşağılık bir bahsin yeniden bu aziz ve çağdaş demokrasiye bir zamanlar ulaşmış vatanın gündemine girmesine zemin yarattılar.

 

 
TBMM’yi bombalayarak bizi mahvettiler, bu yolla aynı zamanda TSK’yı zayıflattılar.

 

 
Erdoğan’a sokak faşizmi yaratma zemini sundular.

 

 
Bizi tek kelimeyle mahvettiler.

 

 
Benim bağrıma hayatımda sokulan en büyük hançer 15 Temmuz gecesi bu askerler tarafından sokuldu.

 
Ve ben hayatımda ilk kez 15 Temmuz 2016 gecesinden beri Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkıldığını düşündüm.

 

 
Bugünlük son notum da şu ki…

 

 
Yunanistan kendisine kaçan 8 darbeci askeri iade etmez.

 

 
Çünkü tüm AB ülklerinin uymakla kesinlikle yükümlü oldukları Cenevre Konvansiyonu’na göre geri gönderildiğinde idam tehlikesi olanlar ülkelerine iade edilmez.

 

 
Bu arada…

 

 
ABD Fethullah Gülen’İ bundan sonra da iade etmez.

 

 
Bunu yazınca aklıma yabancı basın ve ülkelerin tutumu geldi.

 

 
Ona da çok kısa değineyim…

 

 
AB devletleri ve Avrupa ile ABD basını Erdoğan’ın yeniden insiyatifi eline aldığını anlayana kadar darbe teşebbüsünü tek kelime ile bile kınamadı.

 

 
Obama ve Merkel darbe teşebbüsünü kınamak için nerdeyse gece yarısına kadar bekledi.

 

 
Hatta Avrupa ve ABD basınında, bu darbeyi yapanların ne kadar gayri-profesyonel olduğu gibi şeyler yazıldı.

 

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan