Şimdi iyice emin olduk

Şimdi iyice emin olduk
12 Ocak 2013 00:09

MİT, Suriye’de düşürülen uçaktaki iki pilotumuzun ailelerinin avukatı Mehmet Katar’a ve konuya ilişkin soruşturma başlatan Malatya Cumhuriyet savcılarına karşı suç duyurusunda bulundu.

 
Safile USUL H&H YORUM

Ama…
 
Avukat Mehmet Katar’ın iddialarını yalanlamadı.
 
Avukat Mehmet Katar, Suriye’de düşürülen uçağın uçmasını kendi istihbarat sistemlerini canlı hedef üzerinde test edebilmek için MİT’in istediğini ancak uçağın ait olduğu Hava Kuvvetleri 173. Filo’nun bunu riskli bulduğu için MİT’in bu isteğine sıcak durmadığını, fakat MİT’in ısrarcı olması nedeniyle neticede uçuşun gerçekleştiğini açıklamıştı bundan iki hafta kadar önce.
 
MİT şimdi, avukat Katar ile savcıların planlı bir psikolojik harekatın parçası olarak davrandıkları ve savaş kışkırtıcılığı yaptıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuş.
 
Yalanlama, ama, yok.
 
Avukat Katar’ın iddiası yalan olsaydı MİT muhakkak, “Bu bir yalan, böyle birşey olmadı” gibi birşey derdi ama demiyor.
 
MİT, avukatı devlete karşı savaşa tahrik suçunu düzenleyen TCK 304 maddesi kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı savaş açması veya hasmane hareketlerde bulunması için yabancı devlet yetkililerini tahrik etme veya bu amaca yönelik olarak yabancı devlet yetkilileri ile işbirliği yapmakla suçluyor.
 
Katar’ın iddialarına dair ise, hiçbir itiraz yok.
 
Şimdi…
 
Bu suç duyurusunda kullanılan ifadeler bana en fazla Hükümet’i hatırlattı.
 
“Savaşı tahrik etmek, yabancı devlet yetkililerini tahrik etmek, hasmane hareketlerde bulunarak yabancı devletlerin Türkiye’ye karşı savaş açmasını tahrik etmek”
ifadeleri bana sadece Hükümet’i hatırlatıyor.
 
Ama bu avukatı hiç hatırlatmıyor.
 
Bu avukat bana müvekkilinin haklarını savunmak için çok etkin bir çalışma yürüten iyi bir avukatı hatırlatıyor.
 
Yüksek ücreti hak eden, kaliteli ve etkin bir avukatı.
 
Ayrıca adamın eti ne budu ne ki, yabancı devletleri savaşa tahrik edebilsin.
 
Yabancı devletleri savaşa tahrik eden Başbakan ve ona bağlı olarak hareket eden Hükümet yetkilileri.
 
MİT’in bu gerekçesi kara mizaha konu olmalı.
 
Kaldı ki, devlet organlarının sivil vatandaşları ve avukatları böyle ağır ceza maddeleri ile korkutmak gibi bir görev ve yetkileri de yok.
 
Bunlar ağır işlerin maddeleri, böyle kızdıkları avukatlara vs. karşı öcü olarak kullanılacak maddeler değil.
 
Bakalım şimdi yargı ne yapacak ve bu tutuma karşı demokrasiyi mi koruyacak yoksa güç erkinin altında bükülecek ve hukukun boynunu eğecek mi?

 
1 DEĞİL, 2 DEĞİL, 3 DEĞİL, 5 DEĞİL
 
Maden işçileri devamlı ölüyor.
 
Ya düşünün 800 lira için giriyorlar bu işlere, demek ki o kadar çaresizler.
 
Bunların lobisi filan da yok, sahibi de yok.
 
Gerçi Ünal Demirtaş gibi avukatlar var onlarla ilgilenen ama toplumsal olarak maden işçileri az bir grup olduğu için muhtemelen ölüm halkası bunların boynundan hiç inmiyor.
 
Acaba maden işçilerini koruma derneği gibi birşey mi olsa diye geçti aklımdan veya var mı yok mu, bunu da bilmiyorum.
 
En azından bu işçilere bir eğitim verilse ve dense ki, “Şu şu emareleri gördün mü o ocaktan arkana bakmadan kaç.”
 
Çünkü Hükümet bunları ölse de olur, arkadan geleni var olanlar olarak görüyor ve bu durum uzunca bir süre değişeceğe benzemiyor.
 
Bakın, unutamadığım birşey daha var.
 
Şile olayı.
 
Orda ölenlerin ardından Binali Yıldırım, “Tabii, görevleri yapacaklar.” gibi birşey söyledi.
 
Oysa bu ölümlerin sorumlusu dünyanın en kalitesiz sahil kurtarma yönetimi ve Hükümet’in bizzat kendisi.
 
Yani, bunlar herkese, “Ölse de olur” gözüyle bakıyorlar.
 
Yoksa böyle bir laf edebilir mi insan olan, bakan olan.
 
İyi de neden onlar ölse de olur?
 
Sizinki can da, onlarınki patlıcan mı?
 
Onların karısı yok mu, çocuğu yok mu, anası yok mu, babası yok mu?
 
Ya, size yazıklar olsun vallahi.
 
Da, hakikaten bu maden işçilerine sivil toplum odaklı bir yardımda bulunulamaz mı?


Yazarın Son Yazıları:
Gökhan Zan ve ses kaydı
Didik didik bir şey aramışlar
Böyle bir kaza nasıl olur