Sen ‘ol’duğunu ne kadar söylersen söyle… Hiç bir zaman tam olamazsın.

Sen ‘ol’duğunu ne kadar söylersen söyle… Hiç bir zaman tam olamazsın.
19 Nisan 2013 20:34

Ekip Tiyatro oyuncularının, oyunlarını da oyunculuklarını da, ruhlarından yansıttıkları enerjiyi de çok seviyorum. O yüzden, fırsat buldukça oyunlarını seyrediyorum ve sizlere aktarmaya çalışıyorum.

Dolly Karlıyol TOSUN H&H YORUM

Ekip oyuncularından olan değerli arkadaşım Murat Engiz beni
Hayal Perdesin de sahnelenen “Kara Sohbet” oyununa çağırdığı zaman çok sevindim
ve tabii ki koşa koşa gittim.

 

Bu arada sohbetin karası akımı olurmuş demeyin Vallahi de Billahi de oluyor.

 

Hayatımızda daima sohbet edecek çok kişi buluruz ama ya insanın
kendi ile yaptığı sohbetler. Bence en zoru odur.

 

Çünkü başkalarını dinlemek veya başkalarına kendi içindeki
saklı gizlenmişlikleri anlatmamak çok daha kolay olabiliyor ama peki ya
kendinden gizlenmek veya kendine samimi olmamak işte orda devreye kalp giriyor
ruh giriyor ve “Hop” burda dur ve bir daha düşün bakalım diyor. Çünkü Ekip kadrosunun
da dediği gibi “Sen ‘ol’duğunu ne kadar söylersen söyle… Hiç bir zaman tam
olamazsın.”

 

 

Ben bunu çok yaşadım ve o yüzden oyunu seyrederken de, içimden
güldüm. Hatta belki bazen en bunalımlı sahnede bile güldüm. Çünkü kendimi
gördüm ve dışarıdan ne kadar garip durduğumu fark ettim.

 

İşte Ekibin işlerini bu yüzden de seviyorum bana beni anlatıyor.
Ben ne kadar bir şeylerden kaçsam da evren bana kaçtıklarımı göstermek için
elinden geleni yapıyor. İşte bu sefer de EKİP oyuncuları ile yaptı
.

 

Sen ‘ol’ duğunu ne kadar söylersen söyle… Hiçbir zaman tam olamazsın. Bu gerçeğin farkında olmayan milyonlarcasından biri,  Jérome  Angust, sırasını beklediği odada teklifsizce yanına  yaklaşan Textor Texel’le konuşmaya hiç mi hiç niyetli değildir. Ne yazık ki, karşısındaki yabancı, onun niyetini pek de önemser görünmemektedir. Angust’ ün kendini bir müddet sonra içinde bulduğu, başlangıçta fazlasıyla önemsiz ve zararsız görünen sohbet koyulaştıkça, rengi de değişir.Gerçekle yüzleşmek hem de bir yabancının karşısında ne kadar mümkün olabilir? “Gerçek” e ulaşmak bir insana neler vaat edebilir?”

Gerisini onlardan dinleyelim:

-Oyun olarak neden Kara Sohbeti seçtiniz?

Murat Engiz : Kara Sohbet  benim bitirme projemdi. Okul adına üç defa sahneledikten sonra, EKİP  tiyatrosundan arkadaşlarıma sunum yaptım. Beraber sahnelemeye karar verdik. Ayça Seymen Şimşek de yönetti.

- Kitaptan oyuna uyarlayan kim?

Ayça Seymen : Ben uyarladım. Roman daha farklıydı aslında. Olay bir havaalanında ve sadece Angust ve Texel arasında geçiyordu. Ben hem romanın anlattığı ‘yüzleşme’ meselesini hem de uyarlarken düşündüğüm ‘bekleme’ meselesini anlatmayı seçtim.

- Ekip nasıl bir araya geldi?

M.E : Herşey 2010 yılında Haliç Üniversitesi’nde öğrenciyken başladı .  SAMUEL BECKETT ‘in  ‘OYUN SONU’  bizi bir araya getirdi.Cem(Uslu) yönetti ,bizler oynadık. Oyun olumlu eleştiriler alınca da profesyonel anlamda sahnelemeye karar verdik. Sonrasında LARGO DESOLATO, PARTİ ve KARA SOHBET geldi.

-Rol dağılımları nasıl oldu?

A.S : Oyun Murat’ın bitirme projesi olduğundan farklı bir haliyle birkaç kez oynandı. Murat yönetmişti ve Onur Soyal ile birlikte oynamışlardı. Ben o dönem sadece metin üzerindeki değişiklerle ilgili fikrimi söylemiştim. Daha sonra yazın oyunu yeniden ele almaya, EKİP adıyla çalışmaya karar verdik. O zaman Ender de bize eklendi. Ceyda, Özlem, Erdi ve Can EKİP’e yeni katılan arkadaşlar. çalışırken birbirimizi daha iyi tanırız diye diğer roller de uygunlukları gözetilerek onların oldu.


- Sizce insanlar Kara Sohbeti neden izlemeli?

 
A.S : Kara Sohbet tür olarak psikolojik bir kara komedi. Kendisiyle ilgili bir şeyler duymak isteyen insanlar izleyebilir oyunu. Bazı insanlar kendileriyle ilgili şeyler duymaktan hoşlanmazlar bunu tiyatro yoluyla yaşamak isteyenler yine de buyursun gelsin.

- Textor Textel karakteri gayet saplantılı ve fütursuz davranışları olan biri ve çoğumuzu huzursuz edebilecek bir karakter. Bu role nasıl hazırlandın. Bu role hazırlanırken, kendi içinde de bu karaktere benzeyen taraflar fark ettin mi?

M.E : Öncelikle Textor Texteli  oluştururken , fiziğimin olabildiğinden daha rahat olmasını fakat dışarıdan bakıldığında sorunlu hastalıklı bir tip olarak görünmesini istedim. Tik edinme  bana bu konuda baya yardımcı oldu. Fiziksel olarak edindiğim her durum karakterin söylediği söze etki etti oyuncu olarak da farklı yorumlayış tarzları keşfetmiş oldum. O yüzden her oyun benim için yeni bir deneme havası olarak geçiyor. Tabi yönetmen olarak Ayça bundan hiç memnun değil(gülüyor).Ayrıca FREUD ağabeyimizin “zihin oluşumu ” açıklamasında ki  İD kısmı bu karakteri oluştururken acayip kafamı açtı. Textor Textel benim normal bir insan olarak yapamadığım herşeyi yapıyor. Tecavüz ediyor, kedi maması yiyor hatta öldürüyor. İşin  en ilginç tarafıysa  bu yaptıklarını bir hikayeci bir filozof   edasıyla  anlatıp  savunması, bu da izlerken  seyircilerin yüzünde acı arada kalmış bir gülümseme oluşturuyor.  Çünkü ister istemez  az da olsa Texel e hak veriyor. Benim  her zaman kalıplara ve duvarlara karşı bir alerjim olmuştur. Ahlak olsun ,yasa olsun, yaşayış koşulları olsun  ben bunların yorumlanabileceğine inanıyorum . Az da olsa Texel ile bağ kurabiliyorsam bu düşünce vesile olmuştur. Monoton geçen  zaman diliminden sıyrılmak her zaman ilgi çekici ve tehlikeli olabilir önemli olan oluşabilecek her türlü sonuca katlanmak. Bu da açıkçası g.t ister (gülüyor)

- Jerome August karakteri gayet sakin, içine kapanık ve gerçeklerden kaçan biri. Bu karakterde ki gibi hepimizin kendimizden/gerçeklerden kaçan bir tarafını öne çıkarıyor diyebilir miyiz. Sizce bu konuda ne söylemek istersiniz?

E.S :  Gerçeklerden kaçmak aslında hepimizin sık sık yaptığı bi şey. Bu biraz da kendi görme biçimimizin bize yardım etmesiyle oluyor. Yani kendimizle ilgili var olan gerçeği işimize geldiği gibi yorumlayıp görüyoruz. Bu kimimizde çok güçlüyken, kimimizin nadiren sığındığı bir şey.
        
Gerçeklerden kaçmak Jerome Angust için bir saplantı haline dönüşmüş durumda. O kadar ki var olan gerçeği unutabilmek için kafasında farklı bir gerçeklik yaratıp ona inanıyor. Buna mutlaka akıl sağlığının içinde bulunduğu durumda oldukça yardım ediyor.

Oyunda zaten bunu çok net bir şekilde görebiliyoruz. Toplum içinde iyi bir işe sahip olan, herkes tarafından kabul görmüş, kendine iyi bir yer edinmiş takım elbiseli bir adamın oyunun başından sonuna kadar ne derece değiştiğini görüyoruz. bu değişime ise Angust’un gerçeklerle belki de ilk defa yüzleşmesi ile geliniyor. Evet o içimizden biri .


- Oyunda dikkatimi çeken, bekleme odasında kimsenin kimse ile göz teması bile kurmaması ve iletişimin sıfır olması. Bu bilerek mi kurgulandı. Aslında maalesef şu anda Türk insanının da giderek birbirinden uzaklaşmasına atıfta bulunulmuş gibi geldi. Siz bu konuda ne söylemek istersiniz?

A.S : Ben oyunu uyarlarken ‘bekleyenler’i tam da bu bahsettiğiniz iletişimsizlik ve yabancılaşma düşüncesi yüzünden ekledim. İzleyenlerinden ‘bekleyenler’ gereksiz olmuş bir amaca hizmet etmiyor diye zaman zaman tepki alsam da vazgeçmeyeceğim tiplemeler onlar. Özellikle işlenmiş ve gerçeğin ta kendisi olan insanlar, hepsinin dışarıdan örneklerle oluşturduk.Modern toplumun getirisi bu ve ne yazık ki kaçınılmaz galiba.

- Aşağıdaki kelimelerin sizlere çağrıştırdıkları nelerdir?

Kara Sohbet:

M.E : Ölüm

A.S :
Yüzleşme

Tanrı:
M.E : İnanç
A.S : Varlık

Saplantı:

M.E : Şiddet
A.S : Zorluk

Gerçeklerden kaçmak:

M.E : Dönme dolap
A.S : İmkansızlık


İletişim:

A.S : Anlam

Kendini tanımak:

M.E : Yalan
A.S : Zamansızlık

Amêlie Nothomb’un “Cosmétique de l’ennemi” adlı romanından
Çeviren: Seda Güney
Uyarlayan ve Yöneten: Ayça Seymen Şimşek
Reji Asistanı: Ceyda Yücesan
Dekor, Kostüm, Işık, Makyaj: EKİP
Afiş, Broşür: Gizem Hız
Stüdyo Fotoğrafları: Burak Bulut Yıldırım © Burak Bulut Fotoğraf Atölyesi
Sahne Fotoğrafları ve Tanıtım Filmi: Onat Esenman

OYNAYANLAR

TEXTOR TEXEL: Murat Engiz
JÉRÔME ANGUST: Ender Sakallı
KADIN: Ceyda Yücesan
BEKLEYENLER: Özlem Ulukan, Erdi Eroğlu, Can Esendal.

EKİP’in diğer oyunları:

27 NİSAN CUMARTESİ – LARGO DESOLATO – 20.00 / SAHNE HAL

28 NİSAN PAZAR – PARTİ – 18.00 / SAHNE HAL

4 MAYIS CUMARTESİ – LARGO DESOLATO – 20.00 / SAHNE HAL

5 MAYIS PAZAR – PARTİ – 18.00 / SAHNE HAL

10 MAYIS CUMA – KARA SOHBET – 20.00 (Sezonun Son Oyunu!) / HAYAL PERDESİ

18 MAYIS CUMARTESİ – LARGO DESOLATO – 20.00 / SAHNE HAL

19 MAYIS PAZAR – PARTİ – 18.00 (Sezonun Son Oyunu!) / SAHNE HAL

25 MAYIS CUMARTESİ – LARGO DESOLATO – 20.00 (Son Oyun!) / SAHNE HAL


Yazarın Son Yazıları:
DEPRESYON! Varlığımız yaşama programlıdır, ölüme değil…
Homeopati ile derinden şifa ‘Şeker toplarından, hücrelere mesaj var!’
Bana sıkça sorulan sorular!