Seçim adaleti ve güvenliği için önsöz!

Seçim adaleti ve güvenliği için önsöz!
12 Eylül 2017 08:59

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, eski Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk’un, ‘16 Nisan 2017 Halkoylamasına İlişkin Bilimsel Görüş’ ismiyle dört dilde basılan kitabına önsöz yazdı. YSK’nın gözetim ve denetim görevini vahamet boyutunda savsaklamaya başladığını savunan Kılıçdaroğlu, “Seçim adaleti ve özel olarak seçim güvenliğinin önümüzdeki yıllarda da öncelikli konu olarak gündemi işgal edeceği görünüyor” dedi. Kılıçdaroğlu, kitabın önsözünde şunları kaydetti:

 

 

 

Rifat Başaran / Hürriyet

 

 

DEMOKRASİ İÇİN ÖZGÜR SEÇİM

 

 

“Demokrasi için özgür seçimin, özgür seçim için yürürlükteki hukuka dayanan seçim adaletinin somut olarak gerçekleştirilmesi olmazsa olmaz koşuldur. İnsanlık tarihinin bu güne kadar bulabildiği en güvenli yöntem olan ‘gizli oy ve açık sayım’ ilkesi, seçmenin iradesinin baskı olmaksızın sandığa yansımasını ve sandığa yansıyan iradenin olduğu gibi sandıktan çıkmasını güvence altına almayı amaçlar.
Otoriter rejimler, demokrasiyle başları pek hoş olmadığından, doğal olarak seçim adaletinden de hoşlanmaz. Dünyada otoriter rejimlerle seçim hileleri ve seçim güvenliği ihlallerinin birlikte anılması rastlantı değildir. Adaletsiz kampanya ve hileli seçimlerle ortaya çıkan adaletsiz seçimler, otoriter rejimlerce sahte meşruluk aracı olarak kullanılır. Ülkemizde özellikle son 10 yıldır seçim güvenliği ciddi bir sorun haline gelmiştir. Gerek kampanya adaleti, gerekse seçim güvenliği, demokrasiyi ciddi ölçüde tehdit edecek ölçekte bozulmuş, adaletsiz seçimler demokrasiye inancı da yıkmaya başlamıştır.

 

 

MÜHÜRSÜZ ZARF VE OY PUSULALARI

 

 

Seçim adaletinin en önemli güvencesi, seçimlerin ‘bağımsız yargı gözetimi ve denetimi altında’ yapılmasıdır. Anayasa’nın 67 ve 79’uncu maddelerinde seçimlerin yargı gözetimi ve denetimi altında yapılması güvence altına alınmıştır. Ancak özellikle 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra ortaya çıkan süreçte Yüksek Seçim Kurulu (YSK), gözetim ve denetim görevini vahamet boyutunda savsaklamaya başlamıştır. YSK, ilk olarak Anayasa’da tarafsız olması emredilmiş olan Cumhurbaşkanı’nın kampanyalara müdahalelerini denetlememiş, ardından Olağanüstü Hal kanun hükmünde kararnameleri ile seçimlerin yapılmasına olanak tanımış, son olarak da mühürsüz zarf ve oy pusulalarını geçerli sayarak, halk oylamasının meşruluğunu temelden sarsmıştır. Seçim adaleti ve özel olarak seçim güvenliğinin önümüzdeki yıllarda da öncelikli konu olarak gündemi işgal edeceği görünüyor. 16 Nisan halkoylaması tarihe ‘mühürsüz seçim’ adıyla geçmiştir.

 

 

TÜM SEÇMENLERİN HUKUKUNA KORUMA

 

 

Mühürsüz seçimle milletin iradesi gasp edilmiş, tek adam rejimine hukuk dışı anayasal bir zemin yaratılmıştır. Mühürsüz seçime karşı her türlü hukuki mücadeleyi sürdürmeye kararlıyız. Bu sadece ‘hayır’ diyenlerin hukukunu değil, ‘evet’ diyenler de dahil olmak üzere, oy kullanan 49 milyon 798 bin 855 seçmenden, oyu ne yönde olursa olsun, her birinin hukukunu koruma çabasıdır.”