Sahtekarla tamahkar

Sahtekarla tamahkar
21 Şubat 2013 09:30

Akan kan dursun, analar ağlamasın, barış ve huzur istiyoruz diyenler el birliği etmiş bizi kandırmaya çalışıyorlar.


Hilmi SARAL H&H YORUM

Kandırmaya çalışıyorlar diyorum çünkü bu istekler bizim, hepimizin istekleridir de onların değil. Bizim isteklerimizi dillendirip kendi bildiklerini ediyorlar.

Kimleri mi kast ediyorum, söyleyeyim: İmralı’yı değil, Abdullah Öcalan’ı; devleti değil AKP hükümetini… Yukarıdaki söylemleri kullanıp görüşme yapanlar bunlar. Bizim adımıza görüşüyorlar da ne görüştüklerini bizden saklıyorlar. Onun için bizi kandırmaya çalışıyorlar. Bizimle ilgili yaşamsal konular bizden saklanılıyorsa siz huylanmaz mısınız? Hani kanserli hastaya hastalığı ile ilgili gerçeklerin söylenmemesi gibi bir şey!..  Gerçeği bilirsek tepkimiz farklı olur diye durum bizden gizleniliyor.

Ne olup bittiğini anlamayalım diye de açılım üzerine açılım yapılıyor; yargı paketi üzerine yargı paketi hazırlanılıyor. Ne var ki, ne oluyorsa, nasıl oluyorsa, PKK’lı , KCK’lI sanıklar  salıverilirken yine üst düzey subaylar tutuklanıyor, DHKP-C’li oldukları iddiasıyla avukatlar göz altına alınıyor.

Avukat olup hukuk mücadelesi vermek, asker olup teröre karşı savaşmak ülkemizde suç haline geldi. Artık itibarlı vatandaş olmak istiyorsanız, askere gitmek, vergi vermek, kurallara uymak gibi kötü alışkanlıklarınız olmamalı(!) Hele hele Atatürk’ü sevmek, bayrağa saygı duyup onu sahiplenmek gibi bir durumunuz varsa polislerin gözüne görünmeyin! Cop kafanıza iner, biber gazı solumak zorunda kalırsınız. Eğer anayasada teslim edilmiş haklarınızı kullanacaksanız Türk Bayrağı ve Atatürk posterleriyle sakın ola sokağa çıkmayınız! Koruyucu olmaları bakımından PKK flaması ve Abdullah Öcalan posterlerinin çok yararlı oldukları tecrübeyle sabittir!

Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almış bir partiyiz diye konuşan Başbakan, Türk kimliğinin silinmesi ve yeni kimliklerin ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. BDP milletvekillerinin aynı haftada Karadeniz gezisi düzenlemesi,  Sinop ve Samsun’da olayların çıkması da ortaya çıkarılmak istenen kimliğin oluşturulması amacına hizmet etmektedir. BOP Eşbaşkanlığı görevi gereği yaratılmak istenen Türk- Kürt rekabeti ve düşmanlığı açılım ve bölünme sürecini hızlandırmaya yöneliktir. Ne var ki halkımızın sağduyusu bu oyunu bozmuştur. Eğer düşünüldüğü gibi olsaydı, halkımız oyuna gelseydi BDP’lileri protesto edenler yüzlerle değil, on binin katlarıyla sayılır olurdu.

Recep Tayyip Erdoğan başkan olacağım hevesine kapılıp kendisine söylenenlere çabuk inanıyor. Başkanlığa tamah edip ülkemizin parçalanması pahasına tehlikeli işlere soyunuyor. Soyunduğu en tehlikeli iş de; Irak’ta,  Suriye’de ve bizde estirmeye çalıştığı “Kürt Baharı” rüzgarıdır.   Kendisine oy verenlerin dışındaki sahtekar güçlerden aldığı görevler hem bizi hem onu sıkıntıya sokmaktadır. Dikkatini çekeriz ki “Arap Baharı” rüzgarlarının estiği ülkelerde karışıklıklar oldu ve ülkeleri yönetenlerin hiç biri makamında kalamadı. Kimi öldürüldü, kimi yargılanıyor. Hala da kargaşa o ülkelerde devam ediyor. 

Ülkemizde estirilen “Kürt Baharı” rüzgarı Sayın Erdoğan’ı önüne katıp sürüklerse, deliğe süpürülmesine gerek kalmadan, tutunacak dal bulmakta zorlanacak, giden kendisi olacaktır.  O gider gitmesine de sonra ne olur diye düşünüyorsanız yanıt Mustafa Kemal Atatürk’ten: Bu memleket tarihte Türk’tü, halde Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.(1923)

Sahtekarla tamahkar tez anlaşırlar ama bize yutturamazlar. Olan yabana pirince giderken evdeki bulgurdan olana olur.

[email protected]