Sadaka ve yetim hakkı

Sadaka ve yetim hakkı
30 Temmuz 2012 10:26

Yıl 1985 Pakistan – Lahor şehri: 400 yıllık Vezirhan Han camisi ile ilgili kısa bir not ile yazımıza başlayalım:

        Tarihte kurulmuş 16 büyük Türk devletlerin’nden biri olarak kabul edilen Babürler tarafından Lahor da inşa edilmiştir.1634 yılında temeli atılmış ve 1641 yılında tamamlanmış. Eğer ALLAH nasip edip, Vezir Han camisini ziyaret ederseniz, camiye döşenen seramikler sizi büyüleyecek ve hayran kalıp, imkan ve zamanınız olduğu müddetçe, ziyaret etme duygunuz artacaktır. Ramazan ve diğer dini günlerde cami muhteşem bir şekilde ışıklandırılıyor.
        Sohbetimiz Vezir  Han Camisin’de iftar ve teravih namazını eda ettikten sonra, Afgan Türklerin’den  hukukçu Dinadamı,  Muhibbi  Medayin  hoca’nın Sadaka ile ilgili sohbetini kısmen Yüce Türk İslam alemi ve Harran ovası halkına sunmayı Cenab-ı Hak nasip etti ve bizlerde sizlerle bu sohbeti paylaşacağız.
 
 
        MUHİBBİ HOCA’NIN SOHBETİ:
        Peygamber Efendimiz S. A. S. bir Hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor:
       ”Yedi şey vardır ki; bunlar sevabı devamlı olan Sadakalardır. Hakkın Rahmetine kavuştuktan (Vefat) sonra dahi, bunların sevabı kabrinde iken kula gelir:
       1- Sadaka, Rabbın gazabını geçirir.  
       2- Sadaka, hataların yakıcı ateşini söndürür.
       3- Sadaka, kaza ve belaları defeder.
       4- Bir su kuyusu açmak..
       5- Bir mescid yapmak..
       6- Bir hurma ağacı (Veya başka ağaç) dikmek..
       7- Ölümden sonra günahlarının bağışlanmasını ALLAH’tan dileyecek bir cocuk bırakmak.”
 
       Biri, Resulullah S. A. S.  Efendimize şöyle dedi:
       Ya Resulellah, babam öldü; ama bana kendisine faydalı olacak bir sadaka (Hayır işi) vasiyet etmedi. Ne yapmalıyım?
       Resulullah S. A. Efendimiz şöyle buyurdu:
       ”Bir vasiyeti olmayabilir. Sen su ihtiyacı olana su vermeye devvam ederek Sadaka et..”
       ”Yol kenarlarına bir hurma ağacı (Veya başka bir ağaç) dikmek, veya yol kenarına bir barınma yeri yaptırmak..”
 
       Muhibbi Hoca: Okuldaki bazı hocalarımız’ ın anlattıklarını hatırımda kalanları kısmen size anlatayım:
       Sabırlı fakir mi daha faziletlidir, yoksa şükreden zengin mi?..
       Denilmiştir ki: Şükreden zengin daha faziletlidir.. Bir Cemaat da şöyle bir iddia da bulunmuştur: Sabırlı fakir daha faziletlidir..
       Sabırlı fakirin daha faziletli olduğu manasında şu Hadis-i şerifi okuyarak belirtmişlerdir:
 
       ”Cennete bir göz attım; gördüm ki: Oradakilerin pek çoğu fakirlerdir.
        Cehenneme de bir göz attım; gördüm ki: Oradakilerin pek çoğu haram’a teşebbüs edenlerdir.”
       ”ALLAH bazı insanlara, fazladan ihsanlar (Mal mülk vermiştir) eylemiştir. Ama onlar, bunda cimrilik ederler. Sanmasınlar ki: Bu cimrilik onlar hakkında hayırlıdır. Onların cimrilik ettikleri alanlar (Faliyetler), kıyamet günü boyunlarına asılacaktır.
 
       Yerin ve semaların mirası ALLAH’ındır. Her ne yapasanız, ALLAH sizin yaptığınızdan haberdardır.”  (3/180)
 
      Numan Aladağ’ın, Sadaka ve Zekat ile ilgili kısaca görüş ve düşünceleri:
     Yüce Türk İslam alemi ve Akçakale halkı olarak; herkes namusu ve şerefiyle, Zekatını, vergisi’ni ve Sadakasını verirse Türkiye de, ne huzursuzluk ne ekonomik sıkıntı ne de yüz kızartıcı faaliyetler olur. Ve ülkemiz O zaman sanayi ötesi bir toplum ülkesi olur. Sanayi ötesi bir toplum ülkesi demek; huzur demektir. Yaşadığınız ülkeyi, çalıştığınız kurumu ve ailenize samimiyetle bağlıysanız; düzenli zekatınızı, verginizi ve sadakanızı verin ki, Cenab-ı Hak, samimiyetle yaptığınız ibadet, hayır ve dualarınızı kabul etsin. İmkanı olup da bunları yapmıyorsa, O insanlar ALLAH’tan korkmayan, bencil düşünceye, anlık düşünceye ve Vatan sevgisi olmayan bir zihniyete haiz olup, nasıl ki karpuzun geni değişti ve tadı bozuldu; bu zihtiyetteki insanların da mutlaka geni değişmiş kimselerdir. Ey Yüce Türk İslam alemi ve Akçakale halkı ! Geni değişmiş olup ve yetim hakkı yiyen insanlar da böyledir.   
 
      Ey Yüce Türk İslam alemi, ey Akçakale halkı ! ALLAH aşkına, bencil ve anlık düşünce zihniyetine son verelim ki, Cenab-ı ALLAH bizlere huzur ve bereket versin. Yetim hakkı yiyerek, evlerinin badanası dökülmüş, yeniden beyazlaştırmak için, her türlü badana çeşidini denemelerine rağmen bir türlü duvarlarını beyazlaştıramıyorlar. Son çare olarak Hacc ve Ümreye gidip o Kutsal yerde badanayı
 getirirsek belki duvarlarımız beyazlaşır hayallerini kuruyorlar. (Yedikleri yetim hakkı unutulsun hayali) Bu münafıklık değil de nedir? Samimiyetle Türküm, Müslümanım ve Akçakale’liyim diyebilenlere, yetim hakkı yemek yakışmaz. Müslüman isen samimi olacaksın,  Vatanperver isen samimi olacaksın. Lafla olmaz. Akçakale, bir zamanlar Türkiye’nin en çok Milli benliği olan bir ilçe idi, şimdi ise yetim hakkı yiyenler cirit atıyor. Vah Akçakale vah: Bu duruma mı düşecektin? Tescilli yetim hakkı yiyenler iyi bilmelidirler ki; Cenab-ı Hak,  O münafıkların karşılığını veriyor ve ileride çocuklarına da torunlarına da verecektir. Yetim hakkı yemeye teşebbüs etmesi, belge ile tescillenen insanlar, Hacc’a ve Ümreye gitmekle kimi kandıracaklar kimi? O insanlara Müslümandır diyebilirmisiniz? Bu faliyetler, Akçakale halkıma mal edilemez. Herkes bunun bilincinde olmalıdır ki; Akçakale halkı her zaman Milli benliği olan kale gibi bir ilçedir.
 
    Damar Sertliği için, Lahor’dan çok ama, çok etkili ve pratik bir reçete:
     Damar sertliğini önlemek için, 350 – 400 gram çiğ patatesi yıkayıp, katı meyvesuyu makinasından suyunu çıkarıp, bir su bardağına koyup,yarı yarıya su iave ederek, bal ile tadlandırıp sabahları kahvaltıdan 30 dakika önce içilir. Bu uygulama 40 yaşından itibaren yapılmalıdır. Bu işleme üç ay devam edilip, 30 gün ara verilip tekrar 2 ay devam edilirse, damar sertliğinin iyileşmesine hayret edeceksiniz.
    Not: 1- Şeker hastaları doktoruna danışarak kullanmalıdır. 2- Tedavide ki etkinlik süresi insan tabiatına göre değişebilir.
    
    Cenab-ı ALLAH, Yüce Türk İslam alemini ve Akçakale halkını, bu mübarak günlerde yaptığı ibadetleri, verdiği sadaka ve zekatları kabul etsin dileklerimizle, ALLAH’ın İnayeti üzerinize olsun.
 
    Vatan şehitlerini, T.C.’nin kurucusu M. K. ATATÜRK’ü ve nesli tükenmiş müslümanları Rahmetle, Gazileri minnetle anar. Hastalara acil şifalar dileriz.
 
   İftarda okunacak Dua:  ”Allah’ım! Senin için oruç tuttum. Sana inandım, sana güvendim. Ve senin verdiğin rızıkla iftar ettim.” (Ebu Davut)
    Kapıdan çıkarken okunacak Dua: ”Bismillahi tevekkeltü alallahi la hevle ve la kuvvete illa bilhi.”
    Manası: ”Allahım ism-i şerifiyle ona dayandım, ona güvendim. Havl ü kuvvet ancak Yüce olan Allah’ın yardımıyladır.”
    Bu duayı evden dışarı çıkarken, okuyarak çıkarsa, üç melek ona müjdelemeye gelir:
    Birincisi: ”Ey insan, her işinde yeterli derecede istediğine kavuştun”. der.
    İkincisi: ”Sen, görünür görünmez bütün belalardan emin oldun.”
    Üçüncüsü: ”Sen Rabbinin yoluna gitmek üzere hidayet olundun.” diyerek kendisini o melekler sevindirecekler. Ayrıca o melekler o kimse için devamlı istiğfarda bulunacaklardır.
    Camiye girince Kur’an okunmuyor ve vaaz verilmiyorsa, Salatü Selam getirilmelidir. Çünkü Resullullah ona bol şefaat edecektir. Bütün Rahmet kapılarını açan ALLAH, ona camide çok Rahmetler saçacaktır.
 
   Kaynakça: Sohbet ve dualar. Muhibbi Medayin  (Hukçu Dinadamı) Lahor.
   Mustafa Tombalak Trakya yağ sanayi yayınları. Nisan 1990
   Numan Aladağ’ın yurtdışı gezi, kaynak kişilerle sohbet notları ve düşünceleri.
 


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun