Sabır ve dedikodu psikolojisi

Sabır ve dedikodu psikolojisi
30 Mayıs 2014 09:02

Muhterem okuyucularımız! Sohbetimizin konusu, sabır ve dedikodu psikolojisi hakkında olacaktır. Cümle Yüce Türk İslam alemine, sağlık mutluluk, bereket ve hayırlı Cumalar dileyerek yazımıza başlayalım.

 

Safile USUL H&H YORUM

 

Ancak sabredenlere, mükafatları hesapsız olarak ödenecektir. (Kur’an-ı Kerim)
Sabır; selamet ve saadet evinin anahtarı ve her musibetin ilacıdır. Hz. Ali (r.a)
Sabır, genişliğe ulaşmanın anahtarıdır. (Mevlana Hz.)

 

Her yerde sabırsız insanlarla karşılaşırız. Bu insanlar gerek düşüncelerinde, gerekse duygularında ve davranışlarında sabırsızlık faaliyeti gösterirler. Her zaman acele ederler. Kendilerine bir şey sorulduğu zaman, düşünmeden cevap verirler. Düşünmeden fikirlerini bildirirler. Bu bakımdan her zaman yanılırlar. Daima gerçeği olmayan cevap verirler. Gündemi değiştirmek için gerçeği olmayan şeyler söyleme alışkanlıkları vardır. Hemen sinirlenip zor duruma düşerler. Kırılgan olurlar. Araştırma geliştirme (ARGE) kültüründen mahrum olup, yetersizliğini düşünürler. Bu ahlaka sahip önderler; ancak ve ancak yurtdışında ki ve yurtiçinde ki, cüzdan muhasebesini ön planda tutan tüccarlara ve menfaatler müşterektir faaliyetinde olanların uzantısı olmaktan başka bir şey olamaz.

 

Bütün bunlardan başka, inatçı dediğimiz insanların bir çok faaliyetlerinde de aynı özelliklere rastlamaktayız.

 

Sanayi ötesi toplum ülkeleri, hammadde bakımından daha güçlü olabilmeleri için, başka ülkelerde ki karar organı sahibi olan seçilmiş ve atanmış kişilerin sabırsız olanları ile irtibata geçip, tercih ederler. Sabırsız insan, araştırma yapmadan hemen kararını verendir. Onun için sabırsız karar organlarına ve önderlere ulaşmayı tercih ederler. Çünkü verdikleri karar (Attıkları imza)’ dan geri dönüş olamayacağı için tercih edilir. Bu tür faaliyetler de, aile’yi, kurumu ve devleti Allah korusun, kaosa sürükler.

 

Yüce Türk Milleti olarak iyi bilmeliyiz ki, sabırsız olan ve önderlik vasfını taşıyıp, sürekli fikir değiştirenlerin ve bencillik vasfını taşıyanların menfaatler müşterektir kültürünü uygulayarak, kişisel çıkarları için, maddi ve manevi her türlü tavizi vereceğini aklımızdan çıkarmayalım? Dikkat ederseniz! Sabırsız insanların, yaptıkları dini ibadetlerinde dahi sabırsızdırlar.

 

Trabzon ve Elazığ’dan sürekli göç olması ve Şanlıurfa’yı da yavaş yavaş bir göç şehri olduğunu ilave edebiliriz. Ayrıca özvarlığından memnun olmayan insan her şeyden önce kendisinin, bulunduğu yerden kaçıp uzaklaşmak ister. İster; çünkü kendisi ile başbaşa kalmaktan, kendisini olduğu gibi kendisini hatırlatan yerden hoşlanmaz. Elazığ da Keban barajı’nın istimlak bedelleri reel sektöre dönüşmeyip, Elazığ’ı tembelliğe, lüks tüketime ve göçe zorlamıştır. Şanlıurfa’ya gelince: 1970 li yıllarda toprak ağalarının yanında hizmetçilik, şoförlük ve diğer hizmetleri yapanlar, alın teri olmadan birden bire, binlerce dönüm arazi sahibi olup jet hızı ile zengin oldular. Dikkat ederseniz; helal olmayıp, jet hızı ile zengin olanların çocukları ve torunları, mutluluğu değil, sürekli huzursuzluğu yaşıyorlardır. Mutluluğu, helal lokmayı midesine götüren yaşar. Jet hızı ile zengin olanların çocukları ve torunları, sessiz sedasız bu arazileri satmaya ve Şanlıurfa’dan göç etmeye zorlanmışlardır. Zaten sanayi ötesi toplum ülkelerinin amacı da budur…

 

Sanayi toplumu olan ülkelerin, Türkiye de ki uzantıları aracılığı ile Şanlıurfa da modern tarım ve reel sektörün gelişmemesi için ve aileler arası kavgayı tahrik ve teşvik ederek, Şanlıurfa’dan göç ettirip, amaçlarına ulaşarak, böylece protein sorunlarını teminat altına almaktır.

 

Büyük Türk Milleti, Elazığ ve Şanlıurfa halkı olarak, Fırat havzasının bu stratejik önemi taşıdığının farkında mıyız?

 

Bazı illerimizde dedikodu yapanların her şeyden önce tembelliğe odaklanıp, kendisinden memnun olmayan ve bu işlere nasıl bulaştım diye inanan kimselerdir. Bunun için münafıklık yaparak, başkalarını çekiştirir ve gözden düşürmeye çalışır. Kötülediği, başkalarına da aynı işi yaptırdığı zaman rahatlar ve böylece münafıklığını ve tembelliğini de onaylamış oluyorlar. Dedikoducu olanlar, çalışıp üretme ahlakından mahrum oldukları için, dedikodu ve yalan söylemeyi meslek edinmişler.

 

Namuslu, şerefli, çalışkan, ruhunda Vatan sevgisi olan ve Allah’tan korkan bir insan, kişisel çıkarı için, ne dedikodu ne iftira ve ne de yalan söyler.

 

İnsanların, kusur ve kabahatları nispetinde dedikoducu olmalarının gerçek kaynağını burada, psikolojik oluşta, mekanizmada, tabiaat aleminde olduğu gibi ruh dünyasında da mevcut olan bağlı olma durumunu aramak gerekmektedir. Öz varlığından kaçtığı nispette başkalarını yere sermek arzusunu duyar. Küçük insanın en büyük düşmanı ona küçüklüğünü duyuran kimsedir. Eğer ki kusursuz bir insan olsaydık, başkalarının kusur ve kabahatlarını bulup çıkarmaya bu kadar hevesli olmazdık.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin, Ay Yıldızlı bayrağının daima dalgalanması uğruna şahadet şerbeti içen Aziz Vatan şehitlerini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve emeği geçenleri, Soma maden şehitlerini, şükran ve Rahmetle yad edelim. Gazileri Minnetle Analım. Hastalara dua edelim.

 

Cenab-ı Allah, Yüce Türk İslam alemini, haram’dan, dedikodu’dan ve sabırsızlıktan uzak tutan kullarından eylesin.

 

ÖZDEYİŞLER

 

Yiğitlik intikam almak değil, tahammül göstermektir. (William Shakespeare)
Dedikodu, basit ruhlu insanların eğlencesidir. (Pierre Corneille)
İnanılması en zor dedikodular, aptalların belleğinde en uzun kalır. (Alfred de Vigny)
Sabrı olmayanlar, ne kadar fakirlerdir. (William Shakespeare)
Sevinç kapısının anahtarı sabırdır. (W. Jacobs)
Hastalıklardan ve haram işlerden kurtulmak için, cesaretli ve sabırlı olmalıyız. (Numan Aladağ)
Sabırla nezaket birleşince, güç doğar. (Leigh Hunt)

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun