Rüşvet ve kayıtdışı kazanç

Rüşvet ve kayıtdışı kazanç
7 Ocak 2016 16:51

EY İSLAM ALEMİ! Emevi Halifelerinden Ömer İbn-i Abdulaziz: ”Hediye, Resulullah zamanında hediyye idi. Bugün ise rüşvet olmuştur.” demiştir. Bazı devletlerin yıkılış ve gerileme devirlerinde rüşvetin ne derecede yayıldığı ve ne kadar değişik isimler aldığını okurken, Ömer İbn-i Abdulaziz’in sözündeki inceliği takdir etmemek mümkün değildir.

 

 

Numan ALADAĞ H&H YORUM

 

 

Yıl 1978 Ankara: Adalet partisi Cumhuriyet Senatosu grubu Başkanı Elazığ Senatörü Cahit Dalokay’ı TBMM de ki makamında ziyaretim esnasında, 5’ci Cumhurbaşkanı, Tabii Senatör Merhum Cevdet Sunay ve Cumhuriyet Senatosu Milli Savunma komisyonu başkanı, Kayseri Senatörü İbrahim Kirazoğlu ile beraber Dalokay’ın odasına girdiler. Cahit amca müsadenle sonra görüşürüz deyince, Kirazoğlu amca, otur evladım yemek ye sonra git. Sohbet esnasında, Merhum Dalokay dedi paşam paşam; bir ülkede kayıtdışı ekonomi ve haksız kazanç (başta rüşvet) olmak üzere cirit atıyorsa; acilen önlemler alınıp, caydırıcı yasalar çıkarmadığımız zaman, Türkiye sanayi ötesi toplum ülkelerindeki firmaların, ülkemizde bazı bürokrat ve siyasileri yanlış yönlendirme ve tahriklerinden kurtulamaz. Ben bir mühendis bürokrat olarak bu baskılara çok uğradım ve Allah’a çok şükür vicdanen rahatım. Hiç bir zaman, kişisel menfaatları Milli menfaatlara karşı tercih etmedim dedi. Bu açıklamasına, merhum Sunay ve Kirazoğlu da destek vererek acilen kayıtdışı (rüşvet) kazanç ile ilgili caydırıcı yasanın çıkmasını el birliği ile desteklememiz gerekir dediler.

 

Birlik ve bütünlüğünü, anlık düşüncelere odaklanarak bozulmuş bir toplum, ileride telafisi imkansız maddi-manevi zararlarla karşılaşabilir. Gelmiş geçmiş bütün dinler ve bu dinleri insanlığa ulaştıran Cenab-ı Allah’ın elçisi Peygamberler, halkı hem bir tek ‘Allah’a inanca çağırmışlar, hem de toplumun birlik ve beraberliğini sağlamaya çalışmışlardır. İnsanları, haramdan, kinden, hasetten, fitneden, fesattan, hasetten , öfkeden ve bütün düşmanlıklardan uzaklaştırmışlardır. Sevgi, saygı ve din kardeşliği esasına dayanan bir huzur ortamı meydana getirmek için çabalamışlardır.

 

Hüküm ve müeseseleriyle hak ve adaleti gerçekleştirmeyi esas alan İslam dini meşru kazanç yollarını belirtmiş ve her çeşit zulmü yasaklamıştır. Kur’an-ı Kerimde bu hususta şöyle buyruluyor:

 

”Aranızda mallarınızı haksızlıkla yemeyin; bildiğiniz halde günaha girerek insanların mallarından bir kısmını yemek için onu hakimlere aktarmayın. Duanız kabul olmazsa, ne ehemmiyetiniz var”

 

Yüce dinimize göre, yer ve gökteki bütün meşru nimetler insanın faydasına sunulmuştur. Tarım, sanat, ticaret ve sağlık hizmeti gibi mesleklerin hepsi cemiyet için lüzümlu işlerdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de ”Sizin işiniz çeşitlidir.” buyrulurken bu gerçeğe işaret olunmuştur. Toplum hayatı için gerekli olan bu mesleklerin, insanlara faydalı olması hakkaniyet, doğruluk ve Adalet ölçülerine bağlıdır. Hile, aldatma, zulüm, ve iltimasın yaygınlaştığı toplumlarda, fertlerin biribirine güveni kalmaz. Aldatma; açıkgözlülük ve zeka eseri olarak benimsenir. Kuvvetli olanlar amacına erişmek için başta riyakarlık olmak üzere her yolu denemeyi meşru sayar. Menfaat duygusunun her kapıyı açacağı fikri, vicdanlara bir değer hükmü olarak yerleşir. Haklara: Liyakat, çalışarak üretmek ile sahip olunamayacağı zihniyeti ve kanaati yerleşince, o toplumdan huzur, ahenk, hakka saygı ve vicdan muhasebesi gibi faziletleri beklemek uzak bir hayal olur.

 

Toplumda, zulme yol açan gayr-i meşru kazanç şekillerinden biri de rüşvettir. Rüşvet, tabir olarak, karşılığında bir bedel bir hizmet verilmeyerek alınan şey demektir. Rüşvet alan da veren de dinen kötülenmeye ve ayıplanmaya müstehaktır. Zaten yapılması gereken bir işin, bir menfaat karşılığı yapılması veya ehliyetli olmayan kişilerin layık oldukları mevki makamlara getirilmesi rüşvettir.

 

EY YÜCE TÜRK İSLAM ALEMİ!

 

Rüşvet, toplumun en büyük hastalıklarından ve en önemli tehlike habercilerindendir. Rüşvet, haklıyı haksız; doğruyu yalancı liyakatlıyı ehliyetsiz duruma düşürür. Öte yandan ehliyetsiz ve liyakatsız kişiler ehil ve başarılı görülür yasak ve gayri meşru işler normal ve meşru imişcesine işlenir. Adalet ve hakkaniyete riayet edilmeyen toplumlarda; herkes hakkını, kendi kuvvet ve kabiliyetini kullanarak almaya yeltenir. Bu ise, huzursuzluğun, ekonomik ve anarşik terörlerin kökleşmesi demektir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde: ‘‘Rüşvet veren de alan da cehennemliktir.” buyurmak suretiyle bu kötülüğü yasaklamıştır. Başka bir hadis-i şerif de: ”Adalet güzeldir; fakat devlet yöneticilerinde olursa daha güzeldir.” buyuruyor.

 

İslam dinin de, emanetlerin ehline verilmesini emretmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde: ”İş (görev), layık olmayana verildiğinde kıyameti bekleyin.” buyurmuşlardır. İslam, hak ve Adalet kavramı ile bağdaşmayan bir içtimai felaket olan rüşveti, kesin olarak yasaklamış, bu çeşit kazançları haram saymıştır. Hatta rüşvet alanın daha sonra tevbekar olarak verilen maddenin elkonulmasıyla işin bittiğini kabul etmemiş; rüşvet olarak alınanın geri verilmesini gerekli saymıştır.

 

Bugün Allah korkusu ve Vatan sevgisi nedir bilmeyen riyakarlar, Vatanı, ekmek yediği kurumu ve ailesi için en büyük tehlike olduklarının bilincinde midirler acaba? İnsan, huzur, güven ve mutluluğu ancak, fertlerin biribirlerine sevgi, saygı ve din kardeşliği duyguları ile bağlı, yaşama şuuruna varmış, düzenli bir cemiyette duyabilir. Bu itibarla, kişinin hem kulluk görevlerini yapabilmesi, hem de ailesine, milletine ve bütün insanlığa karşı görevlerini sadakat ve samimiyetle yerine getirebilmesi, ancak içinde yaşadığı toplumun Allah korkusu, Vatan sevgisi ahlakına ve ahengine bağlıdır. Birlik ve beraberliğin yerine bencilliğin, bölücülüğün, parçalanmanın, fitne ve ekonomik-anarşik terörün hakim olduğu bir toplumda İslam’ı yaşamak da, yaşatmak da mümkün olabilir mi?

 

Mahatma Gandhi, ”İnsan, ancak kendi hatasını büyüten, başkalarınınkini de küçülten aynada görebilirse, her iki hata hakkında da, haklı bir fikir yürütmeye gücü yetebilir. Dua, sabahın anahtarı, gecenin kilididir.” diyor.

 

Ey Yüce Türk İslam alemi! Yaşamakta bulunduğumuz dünya hayatının fani olduğunu unutmayalım. Haram ve rüşvetten, daima uzak kalarak, sabredip şükredersek ahiret hayatına intikal edip ebedi mutluluk saadete ereceğiz inşallah. Bu da tabii ki, sadakat ve samimiyetle kulluk vazifemizi yerine getirmekle olur.

 

MİLLETVEKİLLERİNİN DİKKATİNE!

 

TBMM’de ki, vicdan sahibi Milletvekilleri, rüşvet ve kayıtdışı kazançların frenlenebilmesi için, caydırıcı kanunların çıkmasına, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Başbabakanına bu konuda yardımcı olmaları gerek miyor mu? Kayıtdışı (Kara para) gelirler frenlenmediği bir ülkede, hem anarşik hem de ekonomik terör cirit atacağını unutmayalım?

 

Cümle Vatan şehitlerini, T. C.’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, Cevdet Sunay’ı, İbrahim Kirazoğlu’nu ve Cahit Dalokay’ı Rahmetle, Gazileri minnetle anar. Hastalara acil şifalar dileriz.

 

KAYNAKÇA: Kur’an-ı Kerim tefsiri ve Hadis-i şerifler: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. Yayın No: 207

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun