RTE isterse şeriati ve halifeliğini hemen kolayca ilan edebilir

RTE isterse şeriati ve halifeliğini hemen kolayca ilan edebilir
7 Ocak 2015 10:42

Yine bu köşede yayımladığım bundan bir önceki yazımda ‘Şunu kimse unutmasın bizim rakibimiz RTE çok kolay yutulacak bir lokma değildir; çünkü ABD onun önüne ”Yasa ve kural dinlemeden istediğin gibi ilerle, projelerini ortaya koy; Türk toplumu ve onun oluşturduğu kurumlar tarihsel gerçeklerin ışığında değerlendirdiğimiz de sana isyan etmeyecektir” sosyolojik gerçeğini ortaya koymuştur.’ İfadelerine ilaveten ‘Siyasetle uğraşan herkes bu gerçeği zihninin bir köşesinde bulundurmalıdır’ ve ‘Bu bizim acı gerçeğimizdir’ tümcelerini de eklemiştim.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Yazımı uzatmadan bu gerçeklere dayalı olarak bir iddia da çok rahatlıkla bulunabiliriz.

 

 

Nedir bu iddia?

 

 

RTE isterse hiçbir engelle karşılaşmadan ve çok rahatlıkla hem de bir gecede şeriat yönetimini ve halifeliğini ilan edebilir.

 

 

Bir sabah kalkarız ki üzerimize şeriat güneşi doğmuş ve halifelik yönetimi elbisesini giymişiz.

 

 

Padişahlık yönetimine geçişle birlikte tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi yönetim babadan oğula geçeceği kesinleşmiş olur.

 

 

Şimdi gayriresmi durumda olan Bilal’in veliahtlığı derhal resmiyet kazanır.

 

 

Ama kardeşler arasında yine Osmanlı’da olduğu gibi bir mücadele veya vuruşma olur mu onu şimdiden tahmin edemeyiz.

 

 

Bakın, Türk Mimarlar Odası’nın(TMO) ortaya çıkardığı gerçeğe göre Ak Saray’da para kasası olarak kullanılmak üzere çelikten güvenlikli odalar yapılmış.

 

 

Şimdi size bir soru sorayım.

 

 

Demokratik bir ülkede bankalar dışında devlet yönetiminin herhangi bir biriminde devasa büyüklükte güvenlikli çelikten kasa odalar yapılır mı?

 

 

Yapılmaz değil mi?

 

 

Bu tür para kasaları hangi yönetimlerde olur?

 

 

Tabii ki babadan oğula geçen sultanlık yönetimlerinde olur.

 

 

Peki, mademki RTE seçimle gelen bir cumhurbaşkanı ise sanki o sarayda sülalesi boyunca ebediyen kalacakmış gibi neden etkinlikte bulunuyor.

 

 

Hemen bir yalın soru daha soralım.

 

 

RTE’nin cumhurbaşkanlığı dönemi bittiğinde o devasa kasalarda saklanacak paralar kendisi ile birlikte mi gidecek yoksa sarayda mı kalacak?

 

 

Bunun yanıtı belli ama RTE kafasındakini gerçekleştirinceye kadar susar.

 

 

Tüm bunlara Türk milleti olarak demokratik hukuksal sokak hareketleri ile eğer kılımız kıpırdarsa ben hiçbir şey bilmiyorum.

 

 

Nereden mi biliyorum bunu?

 

 

Türk milletinin şimdiye kadar RTE’nin kanunsuz olarak yaptığı işler nedeniyle edilgen tepkilerinden biliyorum.

 

 

İçinde nokta kadar etkenlik olmayan edilgen tepkilerden biliyorum.

 

 

Gerçeğe dayalı filmin şeridini şöyle geriye doğru sarıp başa dönüp bugüne kadar gelelim.

 

 

RTE başbakanlığı döneminde neler yaptı, hangi tepkileri aldı?

 

 

Mersin’de köylüye ‘’Ananı al git’’ sözleri ile küfretti 2007 seçimlerinde yüzde otuz dört olan oyu yüzde kırk yediye ulaştı.

 

 

Sıfır noktasına gelmiş PKK terörünü Diyarbakır meydanında ‘’Ben Türkiye Cumhuriyeti başbakanı olarak Kürt gerçeğini tanıyorum’’ diyerek teröristleri kudurtarak Türkiye’yi bölünme noktasına getirdi.

 

 

Alçak PKK terör örgütü lideri ve yetkilileri ile koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni anlaşma masasına oturtarak yine terörü kudurttu, Güneydoğumuzun fiili olarak elimizden çıkmasına neden oldu.

 

 

PKK terör örgütü Güneydoğu’da güvenliği ele aldı, polis gücü oluşturdu, müdahale etmedi ve kimseyi ettirmedi.

 

 

PKK terör örgütü mahkemeler kurdu, müdahale etmedi ve ettirmedi.

 

 

PKK terör örgütü vergi topluyor, müdahale etmedi ve ettirmedi.

 

 

PKK terör örgütü hapishane kurdu, müdahale etmedi ve ettirmedi.

 

 

PKK terör örgütü asker topluyor, oğlunu asker yapmak istemeyen ailelerden bedelli askerlik parası alıyor, müdahale etmediği gibi kimseyi de ettirmedi.

 

 

PKK teröristleri askerimizi, güvenlik güçlerimizi şehit etti yine de bu hainlerin güvenlik güçlerimiz kanalı ile toptan yok edilmesine izin vermedi.

 

 

Suriye’ye alçak dinci teröristleri her bakımdan destek vererek en az iki yüz bin insanın katledilmesine, iki milyon insanın ülkemize olmak üzere milyonlarca zavallının başka ülkelere sığınarak sefil hayat sürmesine sebep oldu ki bunu ilerde uluslararası ceza mahkemesinin konusu olacağı kesine yakındır.

 

 

Çocuklarının düzinelerce gemicikleri, düzinelerce villalar, şu an bile gerçek rakamını bilmemizin mümkün olmadığı taşınmazlar, paralar, işyerleri, pırlanta dükkanları, vakıf yolu ile Türkiye’nin kaymağını höpürdetmeler, 17-25 Aralık meridyeninin ortaya çıkardığı rezillikler vs. yine de millette tıs ses yok, bilakis ödül olarak 30 Mart yerel seçim zaferi.

 

 

Türk ordusunun en alt rütbeden en üst rütbeye kadar astsubay, subay ve generallerinin RTE’nin savcılığında(Ben Ergenekon’un savcısıyım dediğini anımsayalım) kodese tıkılarak silahlı kuvvetlerimizin mefluç edilmesi ki bunların içinde Güneydoğu’da PKK teröristlerine ağır darbeler indirmiş yiğitler oldukça çok.

 

 

Ve Türk ordusuna yapılan bu ağır operasyona karşı bu yazının tezine uygun olarak 2007’den itibaren ki tutuklamaların başladığı tarihtir; gelen dört genelkurmay başkanının korkup tırsması, tutuklamalara hiçbir tepki vermemesidir.

 

 

Bu genelkurmay başkanlarından ilki 27 Nisan 2007 e-bildirisi ile sahte kahramanlık yapmaya kalktı; önüne dosya konulunca yalancı pehlivan gibi saklandı; AKP’nin oylarını çoğaltarak demokrasimizin ırzına tecavüz ettirdi.RTE’nin darbecilikten dolayı yargılatmadığı bu sahte kahraman bir iktidar değişikliğinde muhakkak yargılanacaktır.

 

 

Bundan sonra gelen ikinci genelkurmay başkanı nam-ı diğer 26.sı, Türk ordusunun ırzı namusu sayılan ‘’Kozmik Odası’’nın didik didik edilmesine izin verdi, hatta kanuna aykırı olarak refakatinde görev belgesi olan astsubay olmasına rağmen askeri mühimmatın yüklü olduğu kamyonun polis tarafından alıkonulmasına, aranmasına, emniyet müdürlüğü bahçesine çekilmesine bile engel olamayarak en büyük korkaklığı yaptı ve askeri personelin kodeslere tıkılmasına göz yumdu.

 

 

Bunlardan üçüncüsü de tam bir acizlik içinde bir yıllık genelkurmay başkanlığından sonra korku belasından görevi bırakıp kaçtı.

 

 

Şimdi görevde olan dördüncüsü Türkiye bölünürken olan rezaletleri tam bir teslimiyet içinde topuk selamı ile izliyor.

 

 

Devam edelim.

 

 

Devletin kurumlarından TC ibareleri kaldırılırken bireysel olarak yurtseverlerden başka toplu bir şekilde kimse demokratik tepkisini göstermedi.

 

 

Milli Bayram törenleri yasaklanırken yine milletçe demokratik hukuksal tepkimizi gösteremedik.

 

 

RTE hiçbir kanun kural tanımadı, önüne çıkan herkesi, her şeyi silindir gibi ezdi ilerledi.

 

 

Çünkü yukarıda belirttiğim gibi Türk milletinin sosyolojik gerçeği bunu gerektiriyordu.

 

 

Kendinin siyasal ve yasal güvence altına almak için kişiye özel kanunlar çıkarttı.

 

 

Yasaları uygulayan ve ucu kendisine kadar uzanan savcı ve yargıçları görevden aldı, oraya buraya sürdürdü, emrine girenleri yüksek makamlara getirdi.

 

 

Cumhurbaşkanı oldu, Anayasa ve yasaları çiğnemeye devam etti.

 

 

Başbakanlığı yürütmeye devam etti.

 

 

AKP kongresine katıldı, partinin genel başkanını tayin etti.

 

 

Kaçak bir binayı cumhurbaşkanlığı sarayı olarak ilan etti, mahkeme kararlarını dinlemedi, bilakis ‘’Güçleri yetiyorsa engel olsunlar’’ sözü ile Anayasa ve yasaları çiğneyerek herkese, her kuruma, her yetkiliye meydan okudu.

 

 

Herkesin bildiği gibi tüm bunlar ‘’Yüce Divan’’ın kapsamına giren çok ağır suçlardır.

 

 

Elbette ki bu yazılanlar RTE’nin işlediği prototip cürümlerdir.

 

 

Yoksa çetelesi tutulduğu taktirde bu cürümlerin geçen on iki yıllık sürede detayları ile birlikte yüz binlerce sayfaya ulaşacağı kesindir.

 

 

RTE tüm bu yasadışı işleri yiğitliği dolayısıyla değil, önüne konan sosyolojik gerçekle yapıyor.

 

 

Nedir bu sosyolojik gerçek?

 

 

Türk milletinin tarihsel gerçeklerin ışığında değerlendirdiğimizde, devleti yönetenlere karşı genetik olarak demokratik hukuksal tepkisinin olmamasıdır.

 

 

Ve RTE durmadan ilerliyor.

 

 

Ülke fiilen ikiye bölündü RTE sayesinde.

 

 

Devletin anayasal yönetimi fiilen değişti.

 

 

Başkanlık sistemi uygulanıyor, hatta krallık rejimi desek daha uygun olur.

 

 

RTE doğrudan hükümeti yönetiyor.

 

 

RTE doğrudan TBMM’yi yönetiyor.

 

 

RTE doğrudan Adliye’yi yönetiyor.

 

 

Ortaçağ’da ki krallar bile bu kadar her şeye karışmıyordu.

 

 

Osmanlı padişahları bile bu kadar idari işlere ve mahkemelere karışmıyordu.

 

 

Adamın zihniyeti bu.

 

 

O nedenle bir 23 Nisan bayramında makamına oturan çocuğa ‘’Yetki sende, istersen asarsın, istersen kesersin’’ demiş.

 

 

Bir de dünkü yabancı büyükelçilere konuşmasında ‘’Dünyanın hiçbir ülkesinde basında bu kadar medya özgürlüğü yok, hangi ülkede başbakana, cumhurbaşkanına hakaret edildi?’’ dedi ki tamamen gerçek dışı olduğunu dünyayı takip edenler biliyor.

 

 

Buna bağlı olarak da okurlarıma ‘’Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir cumhurbaşkanı, bir başbakan anayasayı ve yasaları bu kadar silindir gibi ezerek ilerledi?’’ sorusunu sormak istiyorum.

 

 

İleri demokratik ülkelerde RTE’nin işlediği yasa dışı cürümlerin binde birini bir cumhurbaşkanı veya başbakan işlese halk derhal demokratik yollardan onu görevden uzaklaştırır veya kendisi istifa eder.

 

 

Yukarıda belirttiğimiz gibi RTE’nin böyle bir engeli ve korkusu yok.

 

 

Allah ‘’Yürü ya kulum’’ demiş.

 

 

Cahil kitleler diktatörlere sahte kudret kazandırırlar.

 

 

Tüm bu gerçeklerin ışığında hemen hükmümüzü koyalım.

 

 

RTE istediği zaman şeriat ile birlikte padişah-halifelik yönetimini ilan etse bile hiç kimse ve devletin hiçbir kurumu karşısına asla çıkmaz.

 

 

Şimdiye kadar olanlardan bunu en basit mantıksal yöntemle çıkaramamak akıl dışılık olur.

 

 

Belki bir sabah uyanırız ki milletçe nur topu gibi ikiz çocuğumuz olmuş!

 

 

Şeriata dayalı halife-padişah yönetimi ile birlikte Kürdistan federasyonu.

 

 

Biri bir kucağımızda, diğeri öbüründe.

 

 

RTE’nin önünde hiçbir engel yok, her şeyi yasa kural dinlemeden, dere tepe demeden tank gibi ezip geçiyor.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!