RTE devleti ahır işletmesi gibi yönetiyor; ülke nüfusu kirlendi

RTE devleti ahır işletmesi gibi yönetiyor; ülke nüfusu kirlendi
23 Eylül 2014 10:32

BOP Eşbaşkanı RTE, IŞİD’in ABD baskısı sonucu serbest bıraktığı Musul Başkonsolosluğu personeline kendilerini nasıl da büyük bir maharetle kurtardıklarını anlatırken çektiği nutkun içinde ‘’Devlet yönetmek bakkal işletmeye benzemez’’ diyerek ülkemizi akıl ve bilimden uzak nasıl bir çirkinlikle yönettiklerini bilinçdışı ile ortaya koymuştur.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Bakın neden?

 

Öncelikle analitik bir düşünce ile tezimizi ortaya koyalım ki, gerçekten devleti bir bakkal gibi işletmiyorlar ama onu bir ahır gibi yönettikleri kesin.

 

Hemen şu tespiti ortaya koyalım, ahır kırsal kesimi daha açık deyimle köylülüğü temsil eder ama bakkal şehirleşmenin en bariz sembolüdür, dolayısı ile uygarlığı temsil eder.

 

Zaten uygarlığın başlangıcı şehirleşmedir.

 

Biz her zaman diyoruz ki, bu adam ülkemizi çadır devletini yönetir gibi yani ahır yöntemiyle yönetmektedir.

 

Şehirciliğin sembolü olan bakkal işletmesinde çok ince kurallar, ödün verilmez kesin çizgiler, düzen ve disiplin vardır.

 

Ülkemizde modern hayvancılığa henüz tam anlamıyla geçemediğimiz için ahır işletmesinde ise kurallar yoktur, her şey rastgele, bilimdışı yapılır.

 

Tabi bu RTE’nin yönettiği bir devlette böyledir; örneğin modern hayvancılıkta hiçbir hayvan sağlık muayenesinden geçmemiş ve aşı vurulmamış ahırlarına koyulmaz.

 

Bu tespiti neden ortaya koyduğumu yazının ilerleyen bölümlerinde belirteceğim.

 

Bu girişten sonra hemen şunu belirtmeliyiz ki, RTE Türkiye’nin bugün geldiği perişan durumun tek sorumlusudur güruhu ile birlikte.

 

IŞİD’i ve diğer dinci terör örgütlerini besleyip büyüten, onlara her türlü silahı veren hangi yönetim?

 

RTE yönetimi değil mi?

 

Evet.

 

RTE kim?

 

Herkes o fotoğrafı çok iyi hatırlar ki, dinci Afganlı teröristbaşı Gülbeddin Hikmetyar’ın ayaklarının dibine büyük bir huşu ile oturan adam.

 

Gün oldu, devran döndü, her kılığa giren RTE Türkiye’nin başbakanı şimdi de cumhurbaşkanı oldu. Kafasındaki dinci düşünceleri bir bir uygulamaya koydu ve sonunda hırsına yenik düşerek ideoloji körlüğü ve cahillikle Türkiye’yi bir bataklığın içine çekti.

 

Şunu bir defa açıklıkla ortaya koyalım; bugün dinci terör örgütleri ile kaynayan Ortadoğu’nun kanlı fotoğrafınıN başsorumlusu küresel güçlerin birinci derecede taşeronu olan RTE’dir.

 

RTE iktidar olma ve onu devam ettirme uğruna ABD ne dediyse onu yapan adam.

 

Kardeşim dediği Suriye devlet başkanı Esad’a iktidarının devamı uğruna bir gün içinde düşman oldu ve Ortadoğu’da tamamen ABD’nin talimatlarını yerine getirdi.

 

Bu nedenle Ortadoğu kangölüne dönüştü.

 

Ülkemizde terör bombaları patladı, bu nedenle yüzlerce yurttaşımız katledildi.

 

Suriye’de en az iki yüz bin insan katledildi.

 

RTE’nin beslediği terör grupları insanları acımasızca katletti, kafalarını kesti; karılarını ve kızlarını cariye kavramı ile seks kölesi yaptı.

 

Irak’ta da aynı şeyler oldu.

 

Demokratik modern bir devlet olan Türkiye’nin bu olaylarla hiçbir ilgisi olmaması gerekirken RTE’nin süfli arzuları yüzünden bugün bu yüzden en zararlı ülke haline geldik.

 

Daha önce Suriye’deki olaylar nedeni ile iki milyon insan ülkemize girdi.

 

Şimdi de yeni oluşan terör olayları ve savaş nedeni ile en az yüz bin insan ülkemize geldi ve bu sayıyı çok aşacağı kesindir.

 

Bu nedenle Türkiye yolgeçen hanı oldu ve bunun çok acı sonuçlarını yakın bir zamandan itibaren milletçe yaşayacağız.

 

Modern bir anlayışla, akıl ve bilime dayalı olarak yönetilen bir devlet hiçbir zaman zorunlu göç sonucunda bu kadar nüfusu ülkesine kabul etmez.

 

Ancak bu göçmenlere bir iyilik yapmayı düşünürlerse bulundukları kendi coğrafyalarında onlara yardım ederler.

 

Eğer akılcı devlet yönetiminde böyle merhamet duygularına dayalı olarak savaştan kaçan yüz binlerce, milyonlarca insanı kabul etme uygulaması olsaydı bu milyonlarca göçmenin bir kısmını da Batılı devletler kendi ülkelerine kabul ederlerdi.

 

Batılı ülkeler ancak kendi çıkarları için bölge ülkelerini böyle terör ve savaş belalarının içine sürükler ama işin yükünü, pisliklerini Türkiye gibi ülkesini ahırı yönetir yöneten cahil piyonlar eliyle milletin boynuna yüklerler.

 

Yahu iki milyondan fazla neidüğü belirsiz bu kadar başka ülkelerin her bakımdan sağlıksız koşullarında yetişmiş insan toplulukları nasıl kabul ediliyor ülkemize?

 

Bunu biri bana lütfen izah etsin.

 

İşte bunun adına ahır yönetim tarzı denir.

 

Belli ki, iki senedir devam eden göç sonucu ülkemize yerleşen neidüğü belirsiz insan topluluklarının sayısı en az üç milyona ulaşacaktır.

 

Bu kadar sağlıksız yabancı şartlarda oluşmuş demografik topluluğun şimdiden çok yoğun bir şekilde kriminal suçlar işlemeye başladığını biliyoruz ama ilerleyen aylar ve yıllarda ülkemizin, milletimizin başına çok büyük belalar açacaktır.

 

Bu kadar neidüğü belirsiz demografik topluluğun Türkiye’ye hiçbir sınır tanımadan kabul edilmesi kültürel, sosyal, ekonomik, kriminal olaylar(Hırsızlık, gasp, kapkaç, ırza tecavüz, adam öldürme ve yaralama vs.), terörizm, toplum sağlığının hızla bozulması vs. konularında çok fazla olumsuz olaylara yol açacağı kesindir.

 

Batılı devletler bu akıl ve bilimdışı bir demografik göçün oluşturduğu insan sürüsünü ülkelerine asla kabul etmezler.

 

Çok az sayıda kabul etseler bile inanın kılı kırk yararcasına hareket ederler.

 

Örneğin bu göç eden topluluklar içinde kendi ülkelerine yararı dokunacak, gereksinim duyacakları meslek sahiplerini, kendi dillerini rahatça konuşanları, sicili temiz olup teröre bulaşmamış olanlar ile kontrol sonucu sağlığı iyi olanları az sayıda insanı kabul ederler.

 

Kısaca kendi çıkarlarına uygun bir politika izlerler bu konuda, her işlerinde olduğu gibi.

 

Bu işi bizde nasıl yapıyorlar?

 

RTE sayesinde tam bir ahır işletme yöntemi yönetimi ile yapılıyor.

 

Biliyorsunuz gündoğu sınırlarımızdan her zaman kaçak hayvan Türkiye’ye girer.

 

Devletin haberi olmadığı, daha doğrusu RTE yönetimi sayesinde göz yumulduğu için bu kaçak hayvan sürüleri hiçbir kontrole tabi değildir; ülkemiz ve insanımız için oluşturacağı maliyet asla gözönüne alınmaz.

 

İşte buna çağdışı ahır işletme yöntemi denir.

 

Aslında tabiî ki modern ahır işletme yöntemleri bilimseldir; dışarıdan gelecek hayvan topluluklarının ekonomik ve sağlık açısından maliyetleri hesap edilip ona göre karar verilir.

 

Hiçbir Batılı ülke ekonomisine ve halkının sağlığına zarar verecek hayvan sürülerini kabul etmez.

 

Tıpkı terör ve savaş sonucu oluşan göç hareketleri ile yabancı insan topluluklarını akılsızca kabul etmediği gibi.

 

RTE Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetirken çağdışı ahır işletme yöntemini sınırsız bir şekilde pervasızca kullanmaktadır.

 

Türkiye’deki ırkçı Kürtçü PKK sempatizanı topluluklarda ülkemiz koşullarına yabancı göçmen topluluklarının sınırsız bir şekilde Türkiye’ye girmesini istiyor ve bu nedenle anarşik olaylar çıkarıp polisi, askeri taşlıyorlar.

 

Bunun nedeni çok açık.

 

Türkiye’deki demografik yapıyı değiştirerek ilerde bir iç savaş çıkarıp daha güçlü bir şekilde ülkeyi bölme yolunda Türk milletine saldırma amacından başka bir şey değildir.

 

Ayrıca çok kısa bir vadede Türkiye’yi çok ağır bir kaos ortamına sürüklemek istiyor bu ırkçı Kürtçü gruplar.

 

RTE’nin Türkiye’yi bir ahır işletme yöntemi ile yönetmesi, hiçbir yasa tanımaması da bölücü ırkçı hainlerin işine gelmektedir.

 

Daha önceki bir makalemde de belirtmiştim, RTE’de bu sıra dışı sağlıksız göç sonucu ülkemize giren insan topluluklarının hepsini çok bilinçli bir şekilde ülkemize kabul etmektedir.

 

Hatta bunu teşvik etmektedir.

 

RTE bunu iki nedenle teşvik etmektedir.

 

Birincisi ülkemizde yüzde doksan gibi büyük ağırlıkta olan Türk nüfusunun oranını düşürmek, diğeri ise sağlıksız insan topluluklarının sayısını artırarak sürekli bir kaos ortamı oluşturmaktır.

 

Çünkü RTE on iki yıllık iktidarı döneminde hep kaostan ve ayırımcılıktan beslendi.

 

Şimdi de sağlıksız göç sonucu ülkemizi işgal eden bu toplulukları, Allah korusun ilerde ülkede bir iç karışıklık çıktığında kendi taraftarı olarak kullanmak istiyor.

 

Böyle olduğunu nereden anlıyoruz?

 

Suriye ve Irak’tan göç eden Arap ve Kürt etnik grupları hiçbir kontrole tabi tutulmadan ülkemize pervasızca sokulmasına rağmen aynı büyük sıkıntıları yaşayan Türkmenler ırkçı duygular ve gelecek hesapları ile IŞİD ölüm makinelerinin emrine verilerek çoğu katlettirilmiştir.

 

Türk tarihi bu aşağılık ihaneti gelecek nesillere bütün detayları ile aktaracaktır.

 

Obama bile Türkmenler’in bu acıklı durumu ile ilgili olarak en son yapılan NATO toplantısı münasebetiyle RTE’ye ‘’Geç kaldınız’’ demiştir.

 

Acaba Obama bunun ırkçı duygular nedeni ile kast-ı mahsusa ile yapıldığını bilmiyor muydu?

 

Ve bu sıra dışı sağlıksız göç sürüsü Türkiye’nin her tarafına RTE’nin ahır işletme yönetimi anlayışına dayalı devlet yönetimi sonucu yurdun her tarafına bilhassa batı il ve ilçelerine dağılmış vaziyette şimdilik gün geçmiyor ki, suç makineleri gibi yüzlerce kriminal olaya neden olmasın.

 

Bu hususta da RTE tarafından medya susturulmuş, ancak çok kısıtlı bir şekilde yurtsever basın tarafından bu olayları öğreniyoruz.

 

Bu göçmen gruplar tarafından imdilik kriminal olaylara yoğun bir şekilde neden olmalarına rağmen, yakında tüm terör grupları tarafından terör olaylarının en önemli terörist toplama odakları olacağı kesindir.

 

Bu nedenle Türkiye’nin durumu gerçekten çok vahimdir.

 

Çok yakında IŞİD’e karşı yapılacak savaş neticesinde yeni göç dalgaları sonucu bu sağlıksız demografik yapı ülke nüfusumuz açısından son derece kirletici olacaktır.

 

Dünya da birçok ülkenin nüfusu üç milyondan bile az.

 

Bunları ekonomik, kültürel,sosyolojik, eğitim, dil, sağlık vs. açısından Türkiye’nin koşullarına adaptasyonu doğacak çocuklarını da düşünürsek en az elli yıl gerekli olduğu ortadadır.

 

1990 senesinde Turgut Özal’ın vurdumduymaz politikaları sonucu da bir milyon insan sınırlarımıza yığıldı ve bunların beş yüz bini hiçbir kontrole tabi tutulmadan ülkemize geçirildi ki, bu bize ekonomik sıkıntı, terör, kriminal olaylar, sosyal bozukluklar, kültürel kirlenme olarak geri döndü ve hızla devam ediyor.

 

Aradan çeyrek asır geçmesine rağmen daha Turgut Özal’ın beş yüz binlik armağanlarını bünyemize adapte edemedik, üç milyon ne idüğü belirsiz insan sürüsünü biz nasıl adapte edeceğiz, nasıl doyuracağız, nasıl eğiteceğiz, hiç düşünüyor musunuz?

 

Başımız tam belada!

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti sayesinde Türk milleti topyekun anagövdeyi oluşturan Türklerle birlikte Kürtler ve diğer etnik gruplar aynı ekonomik, kültürel, sosyolojik, eğitim vs. potasında eriyerek doksan küsür yıl içinde tam bir duygusal birlik oluşturarak her bakımdan birbirlerinin özdeşi olarak huzur içinde yaşıyorlar.

 

Ya şimdi halimiz ne olacak?

 

Türkiye ahır işletme yöntemi ile değil de Batı ülkelerinde olduğu gibi akıl ve bilim ile yönetilseydi bunların hiçbiri olmazdı.

 

Tüm bu ıstırap verici çirkinlikler RTE’nin süfli arzularına uyarlı politikaları sonucu oluşmuştur.

 

Sıra dışı göç sonucu ülkemize giren her açıdan sağlıksız bu üç milyon insanın bir de vatandaşlığa alındığını düşünün, ‘’Yandı gülüm keten helva’’ artık Türkiye, özvatanımız yaşanmaz hale gelir.

 

Ki, yukarıda açıkladığımız çirkin nedenlerden dolayı insanlık katili Öcalan ve elikanlı PKK terör örgütünün de istekleri doğrultusunda RTE’nin bunu yapacağı kesindir.

 

Anlaşma masasına oturan ve en son çıkardıkları yasal güvenceyle bunu garanti altına alan RTE ve partneri PKK terör örgütü bu şekilde kendilerine, yurtseverlere karşı mücadele edecek militan topluyorlar.

 

Yakın bir zamanda basında okuduk ki, on binlerce Arap ve diğer İslam ülkelerindeki neidüğü belirsiz kopuğun yüz binlerce dolar karşılığı Türk vatandaşlığına alınmış.

 

Yani ülkemizin her türlü varlığı para karşılığı satılmış ve satılmaya da devam ediyor.

 

Şimdiye kadar vatanın toprakları, gayrimenkulleri, KİT’ler, bankalar, nehirler, göller vs. satılıyordu; şimdi de İslam dünyasının aşağılık, kalitesiz, sorunlu kopuk insanlarına vatandaşlık satılıyor ki, dedelerinin Özkanları ile alınmış bu topraklardan Türkler sonunda canından bezsin ve ülkelerini bırakarak kaçıp gitsinler.

 

Türk milletinin yeni ve kapsamlı bir istiklal mücadelesine gereksinimi var.

 

Dersimli Kemal ve ülkücülerin iğdişçisi Devlet Bahçeli’den asla bir ümit bekleyemeyiz.

 

Türk milleti gerçek bir liderin etrafında toparlanıp örgütlü olarak kendi işini kendisi halledecektir.

 

Yani hukuka dayalı demokratik tepki eylemlerini her zaman ve hükümetin oluşturduğu irili ufaklı her olumsuz uygulamalarında kullanmalıdır.

 

RTE’nin kişisel ve ailevi çıkarları dışında ‘’Benden sonra tufan’’ bencillik anlayışına karşı başka da çıkar yol yoktur.

 

 

[email protected]

 

 

İbrahim Özdoğan Twitter

 

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!