Ramazan mevsimine veda ederken

Ramazan mevsimine veda ederken
21 Temmuz 2014 10:01

Ey Yüce İslam alemi! Sohbetimiz, Ramazan mevsimine veda ederken:

 

Numan ALADAĞ H&H YORUM

 
İnsan, mahiyet itibariyle maddi ve manevi unsurlardan meydana gelmiştir. İnsanın maddi yönü beden, vücut, ceset denilen dış varlığı; manevi yönü de ruh cevheri meydana getirir.

 

İnsanı meydana getiren bu madde ve mana unsurları daima bakıma, temizliğe, beslenmeye, korunma zaruretine muhtaçtır. Eğer bunlar yapılmazsa sürekli hastalık ve huzursuzluklarla körelir, zayıflar ve yok olur. Maddi olan bedenin bakımı korunması ve özellikle haram yollardan elde edilen zekat ve vergilendirilmemiş kazançlarla, bakımını uzak tutarak; korunması, yemek içmek gibi gıdalarla, kendisi manevi olan ruhun bakımı ve korunması ise; inanç, ibadet ve vicdan sahibi ahlak gibi manevi gıdalarla olur. Beden için kan, dolayısıyla gıda ne kadar gerekli ise, ruh içinde din ve diğer manevi gıdalar da zaruridir (şarttır).

 

Cenab-ı Allah insanın maddi varlığını oluşturan bedenini en üstün yaratarak, onun korunması ve beslenmesi için bir çok nimetler ihsan ederken, manevi yönünü imar etmek üzere de ruh denilen cevheri vermiş ve ruhun korunması ve beslenmesi için de insanın manevi cephesini, ruhi hayatını düzenleyen, besleyen ve onaran dinleri, Peygamberleri göndermiştir.

 

Haram (Rüşvet-Kara para) ile beslenen beden nasıl zayıflamaya, çökmeye ve tedavisi imkansız hastalıklarla yok olmaya mahkum ise, manevi gıda alamayan ruh da öylece körelmeye ve görevini yapamaz hale gelmeye mahkumdur.

 

Bunun içindir ki, İslam dini insanı bir taraftan maddi varlığını devam ettirmek üzere helal rızık temini için çalışarak üretmeye, diğer taraftan da manevi ve ebedi hayatı için İman ve ibadete davet eder.

 

Maddi varlığımızın devam edebilmesi için günün belirli saatlerinde haram olmayan yiyecek ve içeceklerle beslenmeye muhtaç isek, ruhi hayatımızın ıslahı için de devamlı ibadet etmeye mecburuz. Cenab-ı Allah’ın emri olan namaz, oruç, zekat ve diğer ibadetlerin de devamlı bir hikmeti de bu olsa gerektir.

 

Ey Yüce Türk İslam alemi!
Sadakat ve samimiyetle yapılan ibadetler insan ruhunu beslediğini, kuvvetlendirdiğini, parlattığını, yücelttiğini, Allah’a yaklaştırdığını, vicdanlı ve merhametli kul, namusunu-şerefini-Vatanını düşünen vatandaş yapar. Ancak yapılan ibadetlerin mübarek gün ve gecelerin dışında da, devam edilmesi ve hassasiyeti şarttır. Bunun içindir ki, Cenab-ı Allah ”Sana ölüm gelinceye kadar Rabbına ibadet’e (Devam et)” buyurmuştur.

 

Kandillerle başlayıp üç aylarla devam eden mübarek Ramazan mevsimi ile her tarafı kuşatan manevi bir atmosferden geçtik. Bu zaman içerisinde, ilahi emre uyarak, vücudumuzun zekatını vermek için ve Allah’ın rızasını kazanmak için bir ay oruç tuttuk. Farz olan beş vakit namazımıza teravih ve nafile namazlar ekledik. Kuran-ı Kerim okuyarak hatimler yaptık ve okumayı bilmiyorsak okuyanları dinledik. Zekat, Sadaka-i Fıtır ve yaptığımız diğer hayırlarla fakirleri sevindirdik. Günahlarımıza bir daha dönmemek üzere, elde ettiğimiz haram olan kul hakkını sahiplerine ve hazineye (Devlete) iade ederek tövbe-i istiğfar ettik. Yüce Türk İslam aleminin, ülkesiyle milletiyle birlik ve beraberliğini bozmak isteyen, dini duygudan yoksun olanların kendilerini rüşvet ve haram işlerle para kazanmaya odaklayan ihanet şebekelerinin hidayeti için dua ettik.

 

Ramazan mevsiminin orucunu tutmayı bize nasip eden Cenab-ı Allah’ın bu nimetine şükür etmek üzere Mü’minlerin bayramını eda ettik. Ziyaret edilmesi gerekenleri ziyaret ettik. Sadakat ve samimiyetle çalışarak-üreterek elde ettiğimiz helal kazançların daima insana huzur veren, ma’nen rahatlatan, ruhunu besleyen İman tezahürleridir. Bu yaptıklarımız Ramazan mevsiminin bereketiyle kazanılmış iyi hasletlerdir (Yaratılıştan gelen güzel huy). Yüce Türk İslam alemi olarak, Ramazan mevsiminde elde edilen hasletlerimizi aynen devam ettirmektir. Ramazan mevsimine gösterdiğimiz ibadet ve maddi hayırları terk etmek; toprağa bereket veren yağmurun durması, kuraklık demektir. Kuraklık demek de, açlık, susuzluk, oksijensizlik, hastalık, Allah’ın haram kıldığı faaliyetlere yönelmesi ve diğer ahlaksızlıkların meydana gelmesi demek değil midir?

 

Bol ibadetli ve bereketli günlerden sonra ibadetsiz günlere geçilmesi ruhumuzu açlığa terk etmektir ki, çeşitli hastalık, huzursuzluk ve sıkıntıları davet eder. Daima mutluluk için sürekli kulluk gerek, Cenab-ı Allah’ın mülkünde, Allah’ın emri dışına çıkarak sağlık ve mutlu olma imkanı olamaz. Üç aylarda ve Ramazan mevsiminde yaptığımız ibadetlerin çemberini daha da genişleterek devam edelim ki Cenab-ı Alllah’ın rızasına erelim. Dersinize çalışmadan öğretmen size not verir mi? Eğer ki bir öğretmen hatır için dersine çalışmayan öğrencisine not verdiği zaman; hem ülke, hem ailesi hem de öğrenciyi felakete sürüklemek demek değil mi? Buyurun yanlış ise kararı siz verin? Sadakatla ibadetlerimizi yapmadığımız zaman, Cenab-ı Allah’ın dualarımızı kabul edip etmeyeceğine siz karar verin?

 

Okuduğumuz Kur’an-ı Kerimi, yaptığımız ibadet ve duaları, Vatan şehitlerine, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve okuyucularımızın atalarının da ruhlarına hediye eyledik. Mekanları Cennet olsun. Hastalara şifasını veren kullarından eylesin.

 

Kaynakça:
Hindistan İslam aleminin ileri gelen Din adamlarından, Mevlevi Prof. Dr. Seyyid Asaf Ali Hoca’nın sohbet notları.

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun