Özge Mumcu ile ”Direnen Diriliş” üzerine

Özge Mumcu ile ”Direnen Diriliş” üzerine
25 Kasım 2013 07:00

T 24 yazarı ve um:ag ( Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı) Yönetim Kurulu Üyesi Özge Mumcu ile um;ag’dan çıkan ”Direnen Diriliş” isimli kitap üzerine söyleşirken Gezi Parkı protestolarından Barış Atay’a kadar pek çok konuya değindik. Dolayısıyla yakın geçmişi ve gündemi değerlendirme fırsatı bulduk.Sizi o mülakatla başbaşa bırakıyorum. Buyrun…

 

Osman ERCAN H&H YORUM

 

Osman Ercan: Merhaba Özge hanım.Öncelikle yoğun iş temponuza rağmen s öyleşimize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Geçtiğimiz haftalarda kitabevi raflarında yerini alan ve um:ag’dan çıkan ”Direnen Diriliş” isimli kitaptan bize biraz bahsedebilir misiniz?

 

 

foto 1 foto 2

 

 

Özge Mumcu :Kurulduğu ilk günden itibaren um:ag’ın gönüllüleri arasında yer alan değerli gazeteci, Cumhuriyet yazarı Işık Kansu’nun editörlüğünde, Gezi’den sonra olayları farklı açılardan ele alındığı on yazarın makaleleriyle yer aldığı bir çalışma. Olaylar sırasında medyanın tutumundan insan haklarına, mizahın kullanımından komplo teorilerine, toplumsal hareketlerden ekonomi politiğe kadar farklı yazarlar ve başlıklarla yapılan bir derleme çalışması oldu. Ergin Yıldızoğlu, Doğan Akın, Özgür Mumcu, Serdar Şahinkaya, Ali Rıza Aydın, Asker Kartarı, Sencer Ayata, Bahar Gökler, Muzaffer İlhan Erdost ile ben derlemede birer yazıyla yer aldık.

 

FOTO 3 FOTO 4

 

 

Osman Ercan : Gezi protestolarını değerlendirirken elbette birkaç cümleye sığdırmak zor fakat biraz daha resmin tümünü görecek olursak Gezi’nin sizde uyandırdığı etki nedir ve diğer toplum hareketlerinden farkı nedir?

Özge Mumcu :Diğer toplum hareketlerinden farklı hareketin bir anda, baskıya bir tepkiyle başlaması ve bir anda tüm ülkeyi sarmış olması. İçişleri Bakanlığı, bir ayda ülke çapında tam 5532 eylem olduğunu açıklamış. Bu resmi rakam bile durumun ne kadar olağandışı olduğunu gösteriyor. Toplumun farklı kesimleri – kemalistlerden kürtlere, alevilerden futbol taraflarına kadar genişleyebilen farklı toplumsal kesimlerden söz ediyoruz – davalar üzerinden de o kadar baskı altına alındı ki… Yargının iktidar tekelinde karar aldığı algısı ve derin haksızlık duygusu bu ani tepkinin nedenleri arasında yer alabilir. Sorun sadece park değildi. Sorun parkı korumakla simgeleşen bir nevi ‘İnşaat Cumhuriyeti’ne, ekonomi – politiğin ezici etkisine karşıydı. Yani, bir anlamda, bir yanıyla anti-kapitalist bir yanıyla da kimlik temelliydi. Ancak temel nedeni, yoğun hissedilen ve nefes alınmayı zorlaştıran gaz katkılı baskı ortamı oldu.

 

FOTO5

 

Osman Ercan : Bu konuda size katılmamak mümkün değil.Aslında hepimiz biliyoruz ki Gezi sadece Gezi değildi ! İnsanların önemli bir bölümü de yaşam biçımine müdaheleyi protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.Buradan akıl yürütecek olursak ; sizce iktidar yurdun dört bir tarafında gerçekleşmiş bu protestoları doğru algıladı mı yoksa “kızlı-erkekli” tartışmalarının gündemde yer bulduğu ve bazı yaşam biçimlerine müdahale edildiği günleri yaşarken Gezi’nin acısı mı çıkarılıyor?

Özge Mumcu : ”Kızlı-erkekli” tartışmasının, CHP’nin mecliste başörtüsü kullanımına karşı aldığı eski görece yumuşak tavra karşı iktidarın elinin boşa düşmesiyle beraber başlatıldığını düşünüyorum. Ve bir kaç ay daha – seçimlere kadar da- gündeme geleceğini ve yeni bir toplumsal gerilim konusu olarak sunulacağını dadüşünüyorum. Yani, geçmişten bugüne taşınan laik – anti/laik gerilim, kızlı erkekli meselesinde, bir anlamda sulandırılarak yeniden sunuluyor. Gezi’nin acısı ise daha çok sorgulamalar üzerinden yaratılacak yeni bir baskı ortamıyla çıkarılacak. Bugün Barış Atay’ın tutuklamasını da bu çerçevede değerlendirmek iyi olacaktır. Yaşam tarzına müdahale, toplumun her kesimi azınlığa dönüşünceye kadar devam edebilir, müdahale alanı sınırsız. Kaygan bir hukuki ve siyasal zeminde ayakta durmaya çalışıyoruz açıkçası.

 

FOTO6

 

Osman Ercan : Türkiye’de iktidarın demokratikleşme adına attığı adımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Özge Mumcu :Bugün tabletten Marx & Engels’in Alman İdeolojisini okudum. Okurken aklıma 80 öncesi, Marx kitaplarını yakmak durumunda kalanlar, sadece bu kitapları bastığı dövülerek öldürülen İlhan Erdost geldi. Şu anda bu kitabı tablete indirip rahatça okuyabiliyorsam, bu insanların hayatları alınıncaya kadar verdikleri mücadele nedeniyledir…

 

FOTO 7 FOTO8

 

Soruya gelince, demokratik adımlar zorlukla atılır ve haklar zorlukla alınır. İktidarın attığı adımların yüzeyde kaldığını ve makyaj niteliğinde olduğu kanısındayım. Kendinin büyük bir mağduriyet ile çıktığını her konuşmada vurguluyor ancak toplumun farklı kesimleri, aileleri ve çocukları -yani gelecek nesilleri- mağdur ediyor. Sonra bir anda tüm davalarda genel bir affı sağlayacağını söylüyor mesela…. Katillere müebbet verilmezken nasıl bir adaletten söz ediyoruz bu arada? Tüm bu adımları ve söylemleri açıkçası derin bir kuşkuyla izliyorum. Her adımında, toplumun farklı kesimlerini birbirine düşman da edebiliyor… Bu da bir yönetim stratejisi elbette. Gezi ise bu düşmanlığı bertaraf ettiği ve insanları birbiriyle konuşur, birbirini anlayabilir kıldığı için hala iktidar için korkutucu nitelikte…

 

Osman Ercan : Sayın Mumcu ; sorularımı yanıtladığınız ve vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim.

Özge Mumcu : Rica ederim…

 

http://tr.linkedin.com/pub/dir/Ozge/Mumcu

http://umag.org.tr/tr/haber/goster/197/-direnen-dirilis–kitapcilarda

https://twitter.com/osmanercan06

 

[email protected]

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Koalisyon öcü müdür yoksa uygarlık mıdır?
Çok seçenekli seçim
Ankara Sohbetleri 2- “Başka Kent Ankara” (Feridun Büyükyıldız)