Onur Öymen’den Kılıçdaroğlu’na Annan tepkisi

Onur Öymen’den Kılıçdaroğlu’na Annan tepkisi
20 Ağustos 2018 07:30

Eski siyasetçi Onur Öymen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın ölümü nedeniyle yayınladığı mesajla ilgili Facebook hesabından şu sözlerle tepki gösterdi.

 

 

 

“Sayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın ölümü nedeniyle yayınladığı mesajda “”Kofi Annan’ı, Kıbrıs barışı için verdiği mücadele dolayısıyla hep saygıyla hatırlayacağız,” demesi sosyal medyada haklı kaygı ve tepkilere yol açtı.

Gerçekten Kofi Annan, hazırladığı ve diplomasi tarihinde bir benzeri hatırlanmayan “Kıbrıs çözüm planı” ile Türk toplumunun geleceğini büyük tehlikeye atmıştı.
Kıbrıs Türklerinin unutulmaz lideri ve o zamanki Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Kofi Annan Planına kuvvetle tepki göstermiş, “Bu metin iki kesimliliği sulandırıyor; Türkleri egemenlikten yoksun bırakıyor, bir vilayet haline getiriyor; mal mülk meseleleri bir saatli bomba haline gelecektir; Türkiye’den gelenler açıkta kalacaktır; Garantörlük hakları kağıt üzerinde kalacaktır” demişti.

CHP de Kofi Annan Planına açıkça karşı çıkmıştı. O zamanki Genel Başkan Deniz Baykal, Grupta yaptığı konuşmada Kofi Annan Planın güçlü biçimde eleştirmişti. Baykal, “Planın kabul edilmesi durumunda Güney Kıbrıs’ta Rum kesimi olacaktır. Kuzey Kıbrıs’ta yaşayacak olan nüfusun üçte biri ise Rum olacaktır,” demişti. 24 Nisan 2004 tarihinde Grupta yaptığı konuşmada Baykal, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmemesi durumunda Kıbrıs’ta durumun tam bir felaket olacağını belirtmişti. Deniz Baykal, bir türlü ortaya çıkmayan 9 bin sayfalık anlaşmanın ne olduğunu kimsenin bilmediğini belirterek, ”O anlaşmanın ne olduğunu Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı da KKTC’nin Cumhurbaşkanı da bilmiyor, oy kullanacak olan vatandaşlar da…” demişti.

Ben de 6 Nisan 2004 tarihinde TBMM’de yaptığım konuşmada “Evvelce Yüce Meclis’te bunu bir teslimiyetçilik belgesi diye takdim etmiştim. Şimdi bu sözlerimi geri alıyorum. Teslimiyet belgesinde hiç değilse neyi imzaladığınızı bilirsiniz Bu belge teslimiyet belgesinden de beterdir. Çünkü neyi oylayacağınızı bilmiyorsunuz,” demiştim.

Planın milletvekillerine dağıtılan yaklaşık 200 sayfalık özetinde KKTC topraklarının önemli bir bölümünün Rumlara bırakılması, geride kalan Türk topraklarına da yaklaşık 70.000 Rum’un yerleştirilmesi, Türk askerlerinin Kıbrıs’tan çekilmesi, geride sadece 650 askerimizin bırakılması öngörülüyordu. O askerlerimizin görevleri arasında Türklerin korunması yer almıyordu.

Büyük devletlerin Kıbrıs politikalarının özünde Türklere yapılacak baskılarla Rumları tatmin edecek bir çözümün dayatılması yatıyor. CHP bu politikalara kesinlikle karşı çıkmıştır. Parti Programının dış politika bölümünde Kıbrıs’tan söz edilirken “CHP Kıbrıs sorununa Rum tarafını tatmin etme amacıyla yapılacak baskılarla ve dayatmalarla çare aranması yaklaşımını rededer,” denilmektedir. Kofi Annan Planı işte böyle baskıların aracı olarak kullanılmak istenmişti. Nitekim Kofi Annan, Amerika’da ağır bir kalp ameliyatı geçiren Denktaş’a gönderdiği mektupta Planının halka haber vermeden ve bir hafta içinde kabul edilmesini istemiş, Denktaş bunu kuvvetle reddetmişti.

CHP sözcülerinin TBMM’de Kıbrıs konusunda dile getirdikleri görüşler ve Kofi Annan Planına yönelik eleştiriler “Uçurumun Kenarında Dış Politika” isimli kitabımın 167 ila 198. sayfalarında yer almaktadır.

Bizim bütün eleştirilerimize rağmen AKP Hükümeti Kofi Annan Planını benimsemiş ve Kıbrıs Türklerine de olumlu oy kullanmalarını telkin etmişti. Kıbrıslı soydaşlarımız Ankara’nın bu telkinleri üzerine referandumda olumlu oy kullanmış, bereket Planda elde ettiklerinden daha fazlasını alabileceklerini ümit eden Rumların olumsuz oyu sonucunda Plan onaylanmamıştı.

Bütün bu gerçekler ortadayken Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Kofi Annan’ı, Kıbrıs barışı için verdiği mücadele dolayısıyla hep saygıyla hatırlayacağız,” sözleri Türkiye’de ve Kıbrıs’ta bu milli dava için yıllardan beri mücadele edenleri derinden yaralamıştır. CHP Tüzüğüne göre Genel Başkanın sözleri Partiyi bağlar. Bu sözler sehven söylenmişse hemen geri alınmalıdır. Bilinçli olarak söylenmişse ciddi bir durum var demektir.

Çağdaş demokrasilerde Genel Başkanların milli davalara, kendi partisinin programına ve geçmiş söylemlerine uygun bir tavır içinde olmaları esastır. Aksi yönde tavır içine girenlerin Parti Genel Başkanlığı görevini sürdürmeleri beklenemez.”