Ölen parçamızdı

Ölen parçamızdı
17 Eylül 2016 17:30

Uzun bir yolda araba kullanırken radyodan öğrendim Tarık Akan’ın öldüğünü.

 

 

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 
Zaten bizim köklerimizin ve ruhlarımızın çanına ot tıkılırken, onu kaybetmek çok sarsıcı idi.

 

O kadar da iyi bir insan, o kadar da dürüst bir insandı ki.

 

Tüm bir Türkiye mazisi denebilecek kadar da büyük bir isimdi Tarık Akan.

 

Tüm bir çocukluk, yetişme, gençlik mazisinin içine yer etmiş olduğu gibi, inadını yeni ufuklara açagelmişti hep.

 

Hep vardı aktif olarak Türkiye yaşamının içinde.

 

Esasen, onun karakterini yakın bir zamana kadar anlamamış olduğumu ise, CHP’nin birkaç yıl önce İstanbul’da düzenlediği bir yemekte onunla konuştuktan sonra anlamıştım.

 

Tarık Abimiz, Ferit olarak çok sakindi sanki.

 

Sonradan siyasi filmler yaptı ama ruhundaki derin dalgaları ve isyanı ilk kez o yemekte gördüm gözlerinde.

 

Anlamı çok sorgulayan bir hali vardı.

 

Anlamsız görüyordu birçok şeyi.

 

Türkiye’nin durumunu kabul edemiyordu ama bundan çıkış pek görmüyordu.

 

“Bunları söylemek ne getirir ki, ne değişir ki, ne anlamı var ki” gibi cümleler kurdu sohbetimizde.

 

Çok iyi, halis yürekli, çok yüksek değer yargılı olanlara ait türden bir dik başlılığı ve isyankarlığı vardı.

 

Hali ve tavrı ile sahtekarlığa ve boyaya sonuna kadar kapalı ve sonuna kadar dürüsttü.

 

Bugün daha iyi anlıyorum ki, Tarık Akan’ın herşeyin anlamsızlığından bahsetmesinin sebebi olayların ve insanların bizi nereye götürüp, götürmeyeceği konusundaki isabetli bir hassasiyete sahip olmasıydı.

 

Hakikate bu yakınlık ve ona yakın olmak isteyişteki bu dürüstlük ve kararlılık ve de kendisini dahi bunun gerisinde hizalandırması bana onun siyasi arenadaki siyasilerin hemen hiçbirinde olmayan ve o olmadan yaşamın değişmediği o hasletin sahibi olduğunu gösterdi sonradan.

 

Pekala o da hayatın tadını çıkarabilirdi kendisi için.

 

Ordan oraya çağrılıp, takdir görüp, mutlu olabilirdi.

 

Tarık Akan ama böyle biri değildi.

 

Gerçekte ne nedir, neden ne çıkar ve neyi değiştirir, bununla meşgul bir idealistti.

 

Gerçeği teğet geçmeye tahammülü olmayan asil ruhlu bir idealistti.

 

Hakikaten de Türkiye’ye kafa yoruyordu ayrıca da, kendisine değil.

 

Muhtemeldir ki, kendisini daralmış da hissediyordu ve içine de kapanmıştı.

 

Akciğer kanseri denen melanet onu bizden belki bu kadar kolay alamayabilirdi şartlar farklı olsaydı.

 

Kanser çünkü biliyorum ki, bila istisna, depresyona dönüşmeyen dertlerin beden üzerindeki tahribatıdır.

 

Neticede kaybettik onu.

 

Ve, mazinin, Türkiyemin, vatanımın bir parçasıydı toprağa düşen dün.

 

Ve, diliyorum ki, birgün Tarık Akan’ı da mutlu edecek bir Türkiye yine gelir.

 

Öyle bir günde ona bir müze açarız belki veya bir anıt yaparız veya başka birşey.

 

Parçalarımızı birleştiririz belki birgün.

 

Belki birgün yeniden Türkiye oluruz.

 

Ama belki.

 

Sadece belki.

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Eski camlar bardak oldu
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor