OHAL bu hal mi?

OHAL bu hal mi?
23 Eylül 2016 15:58

Mevcut Anayasamıza göre, yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması halinde, Bakanlar Kurulu tarafından olağanüstü hal (OHAL) ilan edilebilir (Anayasa, madde 120).

 

 

 

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

 

 

 

15 Temmuz darbe girişiminden 2 gün sonra, Genel Kurmay Başkanlığı tarafından darbenin tamamen bastırıldığı açıklandı. Yani bu nedenle OHAL ilânını gerektiren bur durum yoktu. Mevcut Anayasa, yasalar ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler gereğince asayişin temini mümkündü. Darbeye doğrudan veya dolaylı katılanların veya destekleyenlerin yargılanmaları önünde hiçbir engel yoktu. Buna rağmen Hükümet tüm ülkede (şimdilik) 90 günlük OHAL ilan ederek temel hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılmasını tercih etmiştir.

 

 

 

Yine Anayasa’ya göre, OHAL’in gerekli kıldığı (yani sadece şiddetin önlenmesi ve kamu düzeninin yeniden tesisi) konularda Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) çıkarabilir. Bu KHK’lerin Resmi Gazete’de yayınlandığı gün TBMM’nin onayına sunulması gerekir (madde: 121/3). Ancak uygulamada, Anayasa’nın emrettiği konularla ilgili olmayan hemen her konuda KHK’ler çıkarıldığını görüyoruz. Öncelikle bu durum Anayasa’ya, OHAL Yasası’na ve uluslararası sözleşmelere açıkça aykırıdır. Ayrıca çıkarılan bu KHK’ler Anayasa’nın açık hükmüne rağmen TBMM denetiminden kaçırılmaktadır. Temel hak ve özgürlükleri etkileyen bu düzenlemelerin Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte TBMM hemen tatile sokulmuştur. Geçen süre içinde yaklaşık 25 bin tutuklama, 100 bini bulan kamu personelinin işten çıkarılması gibi Anayasa ve OHAL Yasası’nın düzenlendiği amaçların dışına çıkılmıştır. Aileleriyle birlikte milyonlarca insanın mağduriyetlerine yol açılmıştır. Bir “kurunun” yanında binlerce “yaş”ın yanmasına sebebiyet verilmiş, “at izi, it izine karışmış”tır. Yaşanan hukuksuzluklar ve adaletsizlikler, 12 Eylül Darbesi’ni mumla aratmış, rahmet okutmuştur.

 

 

 

 

Anayasa ve OHAL Yasası’na göre, kamu personelinin işlerine KHK’lerle son verilmesi mümkün değildir. Memurun işine ya kesinleşmiş bir mahkeme kararı veya disiplin soruşturması sonucu son verilebilir. Her ikisinde de savunma hakkına sonuna kadar uyulmasına dikkat edilir. Uygulamada gördüğümüz 100 bin memurun savunması dahi alınmadan işine son verilmesi, Anayasa’nın, OHAL Yasası’nın ve başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) olmak üzere, uluslararası sözleşmelerin açık ihlalidir. Zira suçu yargı ve disiplin organlarınca sabit görülünceye kadar herkes masumdur. Tüm hak ve özgürlükler gibi “masumiyet karinesi” de askıya alınmıştır.

 

 

 

 

Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarına göre, OHAL sona ermesine rağmen, bu dönemde çıkarılan KHK’lerin olağan halde de uygulamasının devam etmesi olanaksızdır. Bu nedenle OHAL KHK’lerle kanunlarda değişiklik yapılamaz (10.01.1991 tarih ve 1991/1 sayılı karar). Zira OHAL, yasaların aksine, geçicidir. KHK’lerle getirilen düzenlemelerin de geçici olması gerekir. Oysa uygulamaya baktığımızda, OHAL süresinden sonra da geçerliliğini koruyacak düzenlemeler (memurların görevden ihraçları gibi) yapılmaktadır. Bu durum ve OHAL KHK’lerle yasaların değiştirilmesi de hem Anayasa’ya, hem OHAL Yasası’na ve hem de AİHS’ne açıkça aykırıdır. Bu nedenle Ana Muhalefet Partisi CHP’nin OHAL KHK’lerini Anayasa Mahkemesi’ne taşıması olumlu olmuştur. Umarız Anayasa Mahkemesi, önceki içtihatlarının da ilerisine geçerek, bu hukuksuzluklara son verir.

 

 

 

Yargı Yolu Kapalı mı?

 

 

 

 

Toplumda sanki OHAL KHK’lerle getirilen düzenlemelere (örneğin memurluktan ihraca) karşı yargı yolu kapalıymış gibi bir algı oluşmuştur. Oysa OHAL döneminde çıkarılmış KHK’lerin düzenlemelerine karşı yapılamayan tek şey, “yürütmeyi durdurma” talebidir. Ancak OHAL KHK’lerle yapılan idari düzenlemeler, örneğin memuriyetten çıkarılma işlemi de idarenin bireysel bir işlemidir. Bu bireysel işleme karşı 60 gün içinde idari yargıda dava açma yolu açıktır. Anayasa Mahkemesi dahil iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonuç alınmaması halinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvurulabilir. Umarız mahkemelerimiz ve Anayasa Mahkemesi OHAL KHK’lerle yapılan hukuksuzlukları ve mağduriyetleri gidermek suretiyle, vatandaşları AİHM’e gitmek zorunda bırakmazlar. Uluslararası kuruşlarda iyice sarsılan itibarımız, daha fazla örselenmez.

 

 

 

Kapatmalar OHAL Kapsamında mı?

 

 

 

 

OHAL’in hangi amaçla uygulanacağı, Anayasa’da ve OHAL Yasası’nda açıkça düzenlenmesine rağmen, siyasi iktidar OHAL’i muhalifleri sindirme ve cezalandırma fırsatına çevirmiştir. 15 Temmuz darbe girişiminin sorumlusu olarak görülen Cemaat’le taban tabana zıt dünya görüşüne mensup Derneklerin (YARSAV gibi), gazete ve TV’lerin kapatılmasıyla, OHAL’in amacı aşılmıştır. Hukukun olmazsa olmaz ilkeleri olan masumiyet karinesi, orantılılık, ölçülülük, amaçla araç arasındaki denge gibi ölçütler yerle bir edilmiştir. Cemaatlerle asla yan yana anılmayacak yazarlar, aydınlar ve gazetecilerin gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları da iktidar gibi düşünmeyenlerin cezalandırılmaları, kamu vicdanının onarılmaz yaralar almasına neden olmaktadır. Bir an önce bu hukuksuzluklara son verilmeli, “kurunun” yanında bir tane de olsa “yaş” yanmamalıdır. Büyük Ceza Hukukçusu, rahmetli hocamız Prof. Dr. Faruk Erem’in deyimiyle “Bir tane masum insan suçsuz yere yargılanacağına, bırakın bin tane suçlu dışarıda dolaşsın”. Günümüzde ise, bir tane suçlu yanında binlerce masum insan mağdur edilmektedir.

 

 

 

 

Darbelerin panzehiri; daha fazla demokrasi, hukuk devleti, bağımsız ve tarafsız yargı ve insan haklarıdır. Mevcut Anayasa’ya saygı duyularak ve uluslararası insan hakları sözleşmelerine uyularak da toplumsal barışın sağlanması mümkündür. Yeter ki istensin…

 

 

 

Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı

 
[email protected]

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü