Neden Liberal Demokrat Parti’den aday oldum?

Neden Liberal Demokrat Parti’den aday oldum?
9 Nisan 2015 12:29

Türkiye’nin bugün geldiği düzlem itibariyle Meclis içinde bulunan dört partinin kıskacı altında bulunduğunu ve buna dayalı olarak yıkıcı kumpas kaldığını bimeyen var mı?

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

Bu dört partinin, yani AKP, CHP, MHP, HDP’nin başlarında bulunan liderler tamamen kendi çıkarlarına endeksli fakat Türkiye’nin aleyhine olarak ”Ali kıran, baş kesen” mantığı ile partilerini yönetmektedirler.

 

Ayrılıkçı Kürtçü parti olan ve PKK’nın TBMM’deki uzantısı olan HDP’yi bir kenara bırakıp diğerleri için kısa kısa anımsatmalar yaparsak Türkiye’nin yıkılıp parçalanma süreci ile ilgili ne büyük risk altında olduğunu hep birlikte görürüz.

 

AKP küresel iradenin desteği ile kurulup iktidara getirilmiş ve misyonu Türkiye’yi etnik federasyonlara bölmektir.

 

İşte bu nedenle adına çözüm süreci dedikleri ama ben kişisel olarak ihanet süreci tanımlaması yaptığım kirli bir projenin içindedir ve seçimden sonra tekrar iktidar olurlarsa RTE’nin istediği Başkanlık Sistemi ile birlikte Türkiye bölünmüş olacaktır.

 

CHP’nin başına bir proje sonucu getirilen Dersimli Kemal’in Kürtçülük ve Dersimcilik sendromu dışa vurmuş ve onun görüşleri doğrultusunda PKK’nın bölücü istekleri çok makul karşılanarak önerdikleri bir teklifi AKP ile birlikte yasalaştırarak çözüm süreci dedikleri ihanet sürecini yasal bir zemine kavuşturmuşlardır.

 

Türkiye’ye bana göre bölünme düzleminde en büyük zararı veren Devlet Bahçeli’den başkası değildir.

 

RTE’nin her ayağı kaydığında onu bataklıktan çekip kurtaran ve AKP’nin kelle çoğunluğuna göre çıkardığı antidemokratik hukuk dışı yasaları bir noter marifetiyle yedi yıl boyunca onaylayan Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçtiren Devlet Bahçeli değil miydi?

 

Here zaman düşünürüm, eğer Devlet Bahçeli Abdullah Gül’ü verdiği destekle cumhurbaşkanı seçtirmeyip onun yerine demokratik çağdaş değerleri özümsemiş, Atatürk’ün başlattığı akıl ve bilim seferberliğinin önemini anlamış olan biri olsaydı RTE Türkiye’ye bu kadar büyük zarar verip bölünme düzlemine getiremeyecekti.

 

RTE, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığı döneminde bir iki sızıntı hariç, bu kadar zarar verememişti Türkiye’ye.

 

Çünkü RTE’nin despotluğu ile çıkarılan yasaların çoğunu Ahmet Necdet Sezer onaylamıyordu.

 

Özellikle Devlet Bahçeli’nin milliyetçilik kamuflajı altında sinsi tehlikesine MHP seçmenlerinin ve kamuoyunun dikkatini çekmek istiyorum.

 

AKP, CHP, MHP, HDP’deki aday profillerine baktığımız zaman Türkiye’nin ne büyük bir tehlike altında olduğunu net olarak görüyoruz.

 

Bu dört parti ile Türkiye’nin geldiği uçurum önümüzde duruyor.

 

Öyleyse Mecis dışından bir parti ile Türkiye’yi bu uçurumdan kurtarmak gerekirdi.

 

Meclis dışı partilere baktığımızda en iyi şekilde siyasal düşünce bazında kurumlaşmış olan, akıl ve bilgi ikliminde koşan parti olarak Liberal Demokrat Parti’yi görüyoruz.

 

İleri batı Avrupa ülkelerine Amerika kıtasına baktığımızda demokratik haklar ve ekonomik bakımdan kalkınan ülkelerin liberal sistemi uyguladıklarını görüyoruz.

 

Liberal ne demek?

 

Özgür demektir.

 

Liberalizm ne demek?

 

Özgürlük demektir.

 

Kısaca bir tanımlama getirirsek liberalism, bireysel özgürlük düşüncesi üzerine şekillenmiş siyaset felsefesi ve dünya görüşüdür.

 

Sosyal liberalizmde ifade özgürlüğü, mülkiyet hakkı, çoğulcu demokrasi, sivil haklar, inanç özgürlüğü, serbest ticaret, basın özgürlüğü ve özel mülkiyet en başta gelenleridir.

 

Kısaca bir açıklama getirirsek Tanrı’nın insana verdiği en büyük nimet olan aklın önündeki tüm engellerin kaldırılmasıyla birlikte bireyin girişimciliğinin önünün açılması ile birlikte ülkede hızlı kalkınmanın sağlanması ile birlikte refahın artması, işsizliğin yok edilmesi demektir.

 

Liberal sistemden başka tüm sistemler bireylerin başta düşünce ve inançları olmak üzere her tür girişimine müdahale etmektedir.

 

Bu durum da fakirliği ve işsizliği ardından da terörü getirmektedir.

 

İşte Türkiye bu nedenle ağır bir kaos altında yaşamaktadır.

 

Devleti yöneten iktidarlar girişimcinin kazandığı paranın çoğunu vergi ve çeşitli yasal soygunlarla elinden çekip almakta ve bu paraları kendi siyasal kitlesi ile bağımlı hale getirip yoksullaştırdığı oy depolarına aktarmakta, bu yolla sürekli iktidar olmaktadır.

 

Liberal ekonomiyi uygulayacak olan Liberal Demokrat iktidarında refahı artırmak, işsizliği yok etmek için girişimcinin önü tamamen açılacak ve vergi cehenneminden kurtarlarak çığ gibi yeni iş yerlerinin kurulması sağlanacaktır.

 

Çalışanı eşkıya gibi soyup taraftarları arasında pay eden devlet anlayışı terk edilecektir.

 

Liberal demokrasiyi uygulayacak olan Liberal Demokrat Parti iktidarında asla bir ayırım yapmaksızın inanç, düşünce ve bunları hiç korkmadan ifade özgürlüğü sağlanacaktır.

 

Sadece inanç ve düşünceyi ifade özgürlüğü değil, bunları sivil haklar çerçevesinde teşkilatlanarak yani sivil toplum kuruluşları şeklinde tanıtma, yayma özgürlükleri de mutlak anlamda sağlanacaktır.

 

Hatta okul ve kurslar şeklinde eğitim ve öğretimlerini bile yaptıracaklardır.

 

İnsanoğluna yapılabilecek en büyük zulüm akıl ve düşüncesine prangalar vurmaktır ve bud a terörizmi doğurur.

 

Liberal Demokrat Parti, Türkiye’yi bu çıkmazlardan kurtaracaktır.

 

Hiçbir düşünen insan, biliminsanı ve gazeteci hapislere despotların hastalıklı iradeleri ile kodeslere tıkılmayacaktır.

 

Hiç kimsenin iş yerlerine despotların alçak karakterleri ile baskınlar yapılmayacaktır.

 

Hiçbir grubun bankalarına baskınlar yapılmayacak, hesaplarına el konulup banka batırılmayacaktır.

 

Liberal Demokrat Parti genel başkanı Cem Toker’in dediği gibi ‘’Banka kapatmak, bir fabrikayı bombalamak gibidir.’’

 

Liberal Demokrat Parti iktidarında gençler KPSS cenderesinden kurtarılırak girişimcilik ruhu ile kendi işlerini kendileri kuracaklardır.

 

Liberal değerlerle yönetilen bir Türkiye’de tüm birey ve grupların düşünce ve inanç özgürlüğü ile bunları ifade etme, aynı zamanda örgütlenerek yayma özgürlüğü olacağından terör kendiliğinden duracaktır.

 

Liberal Demokrat Parti’nin yolu budur ve tüm kalkınmış özgür ülkelerin uygulamaları da böyledir.

 

Merak edenler internetten Liberal Demokrat Parti’nin programını inceleyebilir.

 

Çok yakın geleceğin Türkiye yönetiminde mutlaka Liberal Demokrat Parti olacaktır.

 

Seçim barajı diye dillendirilen bir sorun aslında beyinseldir; sen oy verirsen böyle bir kavram olmayacaktır.

 

Şunu unutmamamız gerekir ki, bizim en önemli görevimiz RTE ile birlikte onun güruhunu demokratik yollardan yönetimden uzaklaştırıp Yüce Divan önüne götürmektir.

 

Bu da çok yakın görünüyor.

 

Kaısaca 2016 Türkiye’sinde RTE ve güruhu olmayacaktır.

 

Bu durum da seçimden sonraki bir erken seçimi oldukça çağrıştırıyor.

 

Akıl ve bilgi bazlı yönetilmeyen hiçbir ülke kalkınamadığı gibi yerlerde sürünecektir.

 

Yukarıda saydığım nedenlerden dolayı ve akıl ile bilgiyi yönetimin en önemli değerleri olarak kabul eden Liberal Demokrat Parti’den Ankara 1.Bölge 1.sıradan milletvekili adayı oldum.

 

22.Dönem milletvekili olarak RTE ve onun AKP’sine karşı TBMM’de çok etkin mücadele etmiş birisi olarak Mahatma Gandhi’nin ‘’ÖNCE SENİ GÖRMEZDEN GELİRLER, SONRA ALAY EDERLER, SONRA SENİNLE SAVAŞIRLAR, SONRA SEN KAZANIRSIN’’ sözünü tüm düşünce sahiplerine anımsatmaktan geçemiyeceğim.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!