Nazım Hikmet 118 yaşında

Nazım Hikmet 118 yaşında
15 Ocak 2020 15:11

Dünya’da insanlığa mal olmuş “dehâ”ların ünleri ve etkileri, ülkelerinin sınırlarını aşmaktadır. Ülkemizde ise yetişmiş bu insanların sayısı, maalesef oldukça azdır. Olanların da kıymeti bilinmez. Ya işkencehanelerde süründürülür, ya uydurma suçlamalarla cezaevlerinde çürütülür ya da faili “meçhul”e kurban edilirler. Çünkü bu topraklarda, sorgulayan, üreten, farklı düşünen insanlar pek sevilmezler. Oysa uygar ülkelerde, farklı düşünen ve üreten bu insanlar el üstünde tutulur, teşvik edilir, tüm fırsatlar ve olanaklar önlerine serilir. Bu nedenledir ki, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden, gelişmiş ülkelere sürekli “beyin göçü” olur…

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

 

Nâzım Hikmet de farklı düşünen ve üreten bir “deha” idi. Doğumunun 118. yılında, bu büyük şair, oyun yazarı, romancı, anı yazarı ve ressamı saygıyla ve özlemle anıyoruz.

 

Nâzım Hikmet’in şiirleri, 50’den fazla dile çevrilmiş ve birçok ödül almıştır. Yurtiçinde ise, farklı düşünceleri ve siyasi görüşleri nedeniyle defalarca tutuklanmış, yaşamının büyük bir bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir.

 

Ülkemizde, yakın tarihe kadar “vatan haini” olarak suçlanan bu büyük insan, Dünya’da 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir. Türkiye’de şiirleri yasaklanmış, yaşamı boyunca yazdıkları ve düşünceleri dolayısıyla 11 ayrı davadan yargılanmıştır. Şiddete bulaşmayan, şiddete karşı duran, barışı ve kardeşliği savunan bu büyük ozan, 12 yılı aşkın süre cezaevinde yatmıştır. 1951 yılında vatandaşlıktan çıkarılan şair, ölümünden 46 yıl sonra, 2009 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile yeniden vatandaşlığa alınmıştır. Oysa O, vatandaşlığı ve yurtseverliği kâğıtlara sığmayan, dünya vatandaşı bir dehâydı…

 

Nâzım Hikmet, sadece ülkemiz için değil, tüm insanlık için bir simge idi. Düşüncesinden dolayı hapiste olanlar için özgürlüğün, savaş dehşetini yaşayanlar için barışın, ezilenler için eşitliğin ve kardeşliğin, Japonlar için nükleer silahların dehşetinden kurtulmanın, Afrikalılar için kölelikten özgürlüğe geçişin, Ruslar için onurlu aydın sesin simgesiydi. Türkiye’de yaşayanlar için ise, değerli kültür varlıklarımızdan biri olmuştur.

 

Nâzım Hikmet, Dünya’dan ve insandan umut kesmemeyi öğretti insanlığa. En umutsuz anlarımızda bile umudun şarkısını söyleyerek…

 

İçinde bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun, her durumda, sadece gerçeği söylememiz gerektiğini hatırlatır bize. Yalansız bir Dünya’yı, ancak dürüstlükle kurabileceğimizi öğretir.

 

Nâzım Hikmet, haksız yere cezaevlerinde süründürülürken bile, Ulusal Kurtuluş Savaşı destanı olan “Kuvayi Milliye”yi ve 20. yüzyıl insanlarının tarihi olan “Memleketimden İnsan Manzaları” gibi dev eserleri insanlığa armağan etmiştir.

 

Aydın kişiliği ile baskıya ve tehdide boyun eğmeyerek, her zaman dimdik ayakta kalmayı başarabilmiştir. İnsanların yüreğine hitap eden şiirlerinin yanı sıra, bu ödünsüz kişiliği ile de efsane olmuştur. Bu benzersiz aydın duruşu ile, Dünya döndükçe ve insanlık durdukça anılacaktır.

 

118 yaşındaki Nâzım Hikmet, bizlere güncel sıkıntılarımızdan kurtulabilmemizi, insanlığın haklı mücadelesini, her durumda “insan” olmayı ve insan kalabilmeyi öğretiyor. Zamanın gelip geçtiğini, kalıcı olanın insanlık ve değerleri olduğunu öğrendik Nâzım’dan.

 

Nâzım Hikmet’in ölümünden bu yana 57 yıl geçti. Peki aydınlara, yazarlara, şairlere ve gazetecilere karşı tutum değişti mi? Gerçek aydınlar, yine “güruh”, “müsvedde” ve de “vatan haini” olmaya devam ediyorlar bu topraklarda. Ancak Dünya ve insanlık günün birinde barışa, özgürlüğe ve eşitliğe ulaşabilirse, bu; gerçek aydınların sayesinde sağlanacaktır.

 

Nazım Hikmet bugün yaşasaydı, düşüncelerini çekinmeden ifade edeceği için, yine yargılanacak ve muhtemelen cezaevlerinde süründürülecekti. Günümüzde haksız yere Silivri zindanlarını dolduranların yanında yer alacaktı. Düşüncelerinden ve ifadelerinden ödün vermeden…

 

Nâzım Hikmet’i ve binlerce aydını haksız yere yargılatanları, yargılayanları ve süründürenleri bugünkü kuşak ve gelecek nesiller anımsamayacaklar, gıyaplarında isimsiz olarak lanetleyeceklerdir. Ancak Nâzım Hikmet ve diğer aydınlar, insanlığı aydınlatmaya devam edeceklerdir. Sonsuza kadar…

 

Nâzım Hikmet’in “vatan haini” olarak suçlandığı şiirlerinden “Davet” isimli şiirine, bugün “insanım” diyenin bir itirazı olabilir mi?

 

“Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu,
Bu davet bizim!
Yaşamak, bir ağaç gibi, tek ve hür,
Ve bir orman gibi kardeşçesine,
Bu hasret bizim!..”

 

(*) Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü