Nasuh Mahruki

Nasuh Mahruki
13 Ekim 2016 17:30

AKUT Başkanı Nasuh Mahruki bugün Sözcü’de yayınlanan yazısında AKP’nin üzerindeki baskılarını ve onu AKUT’un başkanlığından uzaklaştırma yönündeki yoğun çabalarını anlatmış.

 

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 

 
Mahruki kendisine karşı yürütülen kampanyanın başını çekenin ise, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Genel Koorinatörü ve Erdoğan’ın anonsçusu ve devamlı Erdoğan’ın yanında olan Orhan Karakurt olduğunu açıklamış ve Orhan Karakurt’un 4 senedir kendisini AKUT Başkanlığından uzaklaştırmak için organize çalıştığını anlatmış.

 

 
Bu Orhan Karakurt 15 Temmuz’un naylon olaylarından sonra, ertesi gün 16 Temmuz’da twitter hesabından Nasuh Mahruki’yi hedef gösteren şu tweeti atmış…

 

 
“Darbe sevici, postal yalayıcı şerefsiz. İnsanlar ölüyor, susuyorsun. Sözde insan kurtaran derneğin başkanısın. Hesap vereceksin.”

 

 
Demek ki bu Orhan Karakurt isimli şahıs hakikaten bir darbe tehlikesi yaşamamış ki 15 Temmuz’da sabah kalkınca ilk aklına gelen Nasuh Mahruki olmuş.

 

 
Yoksa hakikaten darbe tehlikesi yaşayan bir insanın aklına ertesi sabah Nasuh Mahruki’ye tweet atmak gelmez.

 

 
Bu bir yana ve kim neyi yalayarak yaşar, ekmeğini çıkarır onu bakan görür de…

 

 
Bir yalayıcıdan Nasuh Mahruki çıkmayacağı çok açık…

 

 
Hiçbir yalayıcı Nasuh Mahruki gibi deprem enkazının altına girmez, giremez.

 

 
Hiçbir yalayıcıda böyle bir karakter ve yürek ve insiyatif olamaz.

 

 
Ben Nasuh Mahruki ve AKUT adını 17 Ağustos 1999’un sabahında New York’da duydum ilk kez.

 

 
Kaldığım otelin lobisinde bir gazeteyi seçti önce gözlerim…

 

 
“İstanbul’un doğusu depremle yıkıldı”

 

 
İstanbul’ın doğusu, yani Anadolu yakası gitti…

 

 
Böyle bir çöktüm ve anlamadım yazanı.

 

 
Bu başlığın dünyayı bilmeyen aptal bir ABD’li editör tarafından atılmış olabileceğini o anda düşünemezdim ama evet deprem olmuştu ve Türkiye canının ortasından ikiye bölünmüştü.

 

 
Hemen otelin sokağındaki telefon kulübesine koştum.

 

 
Ama Türkiye’de hiçbir telefona ulaşmak mümkün değil.

 

 
Bu durum da bende Türkiye’nin yıkıldığı gibi bir his yaratıyor ki, hayatımda kıyamet duygusunu bana yaşatan gün o gündü.

 

 
Yerlerde sürünerek ağlıyorum, bedenim iflas etmiş ve bitmişim…

 

 
Nihayet kardeşime ulaştım ve bana dedi ki…

 

 
“Aliağa petrol rafinerisi yanıyor, orası patlarsa mahvolacak Türkiye. İngiletere uçak yollamış, ordaki yangın söndürülmeye çalışılıyor…. Yalnız AKUT diye bir grup, çıktı, onlar enkazdakileri, birer birer kurtarıyor….”

 

 
AKUT ne? Kardeşim, “ben de bilmiyorum ama müthiş insanlar, enkazın tam altına, içine giriyorlar. Dağcı filanlarmış galiba…”

 

 
O anda içime doğan tek ışık bu, içimi bu adını ilk kez duyduğum AKUT’a bir sevgi ve minnet kaplıyor.

 

 
O andaki tek çıkışımız AKUT, tek ışığı onlar veriyorlar kıyamette bana.

 

 
Onları ne ben unutabilirim ne de bu vatan ey Orhan Karakurt isimli şahıs.

 

 
Ekmeğini yediğin yere itaat ve tetikçilik senin işin olabilir ama TÜRKİYE denen bir vatan var.

 

 
Bu vatana yerkabuğu kırıldığında omuz veren, topraktan Türk insanını kazıyan kahraman evlatları var.

 

 
Bunların ekip lideri de işte saldırdığın Nasuh Mahruki.

 

 
Senin Nasuh Mahruki’ye karakterin yetmez.

 

 
De…

 

 
Arkana aldığın kirli güçle onu AKUT’ın başından uzaklaştırabilir misin?

 

 
Umarım hayır.

 
Bugünkü yazısında Nasuh Mahruki okuyucuya ve halka soruyor, “Benden dolayı AKUT’a zarar veriyor bunlar, ne yapayım size, AKUT Başkanlığından ayrılayım mı?”

 

 
Bence hayır.

 

 
AKUT örgüt olarak sahip çıksın kurucusuna.

 

 
Bizler de Türk toplumu olarak.

 

 
Ne yani, 17 Ağustos’da topraktan canlarımızı çıkaran evladı, evlatları hayasız akınlara kurban mı vereceğiz?

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan