Minarede saklı gerçekler

Minarede saklı gerçekler
11 Mayıs 2013 13:14

Durun, hemen minare meydanda olur, orada saklanacak ne var demeyin!

Hilmi SARAL H&H YORUM

Minareyi çalan kılıfını hazırlar deyimini de açıklayacak değilim. Sözünü edeceğim gerçekler, hani bu hafta Rize’de yaptığı minarenin parasını alamayan minare ustası Hasan Yazıcı’nın minarenin şerefesine çıkıp açıkladığı gerçeklerdir.

Hasan Yazıcı, özel ihtisas isteyen minare ustasıdır. Her inşaat ustası minare yapamaz. Hasan Yazıcı, Başbakan Erdoğan’ın doğum yeri olan Rize’nin Güneysu ilçesinde yapılan bir caminin minaresinin yapım işini on beş bin liraya üstlenir. İşini bitirir. Parasının bir kısmını alır. Beş bin iki yüz elli lira alacağı kalır. Cami yaptırma derneği başkanı ustanın bu alacağını vermez, onu oyalamaya, başından savmaya başlar. Müftü, kaymakam, vali kime başvurursa çözüm bulamaz. Son çare minarede basın açıklaması yapar.

Bu açıklama dikkatimizi “Allah’ın Evi” olarak bilinen camilere yöneltti. AKP hükümetleri döneminde camiler alınıp satılan mal durumuna getirildiler. AKP’li belediyelerin bir kısmı borçlarına karşılık camileri satıyorlar. AKP döneminde satılan bankalar, sigorta şirketleri, Telekom, limanlar, fabrikalar ve yollara şimdi de camiler eklendi. Elbette evinin satılmasının hesabını Allah onlardan sorar. Bize ne, ev bizim değil ki…

Bir yandan “Allah’ın Evi”ni yaptırmaya kalkanlar öte yandan Allah’ın af etmeyeceği en büyük günahı işliyorlar; kul hakkı yiyorlar. Bunu yaparken de hakkını yedikleri insanla dalga geçiyorlar. “Allah bana ben sana” diyorlar Hasan ustaya. Hasan usta burada isyan ediyor. “Allah sana vermezse sen bana vermeyecek misin? Allah senin gibi adama para verir mi?” diyor. “Hani, işçinin alnının teri kurumadan emeğinin hakkını veriniz” diyen hadisin gereği neden yapılmıyor diye sorarak din bezirgânlarına esaslı bir din dersi de veriyor.

Sonra konuyu dış politikaya getiriyor. Suriye gerçeğini apaçık ortaya döküyor! Nasıl mı, anlatayım: Oğlunun Suriye’ye mücahit olarak savaşa gittiğini, Mart ayında orada şehit olduğunu, eşini oğlunun mezarını ziyarete götüreceğini söylüyor. Şimdi durun! Hasan Yazıcı nereli? Rizeli, yani Suriyeli değil. Peki oğlu Suriye’de ne arıyor? Onun ifadesiyle mücahitlik yapıyor. Kimin saflarında kime karşı? Özgür Suriye Ordusu saflarında Esad’a karşı. Bunlar doğru mu? Doğru. Tanık kim? Başbakan Erdoğan’ın hemşerisi minare ustası Hasan Yazıcı.

Hani Suriye’de Esad yönetimi halkına zülüm ediyordu, zülme karşı Suriye halkı ayaklanmıştı? Biz de zülüm gören halk için bir an önce Esed’in gitmesine dua ediyorduk. Demek ki bunların hepsi koca bir yalandı. Gerçek odur ki, Suriye’yi karıştırmak isteyenler Türkiye’den ve benzeri başka ülkelerden Hasan Yazıcı’nın oğlu gibilerin ellerine silahları verip oraya ortalığı karıştırmaya gönderdiler. Bunların yetersiz kaldığını görünce PKK ile yapılan anlaşmayla     PKK’ nın Türkiye’deki askerlerini şimdi oraya sevk ediyorlar. Erdoğan’ın son aylardaki hırçınlığı bu yüzden olmalı, gönderdiği askerler (mücahitler) beklenileni veremediler ki PKK imdada gönderiliyor.

Zaten Hasan Yazıcı, “Bu olayın Rize’de, hem de Sayın Başbakanımız Tayyip Erdoğan’ın ilçesinde vuku bulması beni üzdü.” diyerek bütün bu gerçeklere bir gönderme mi yapıyor?

Ne dersiniz?

Not: Konuyla ilgili videoyu Youtube’de Rize’de Minare Ustası Parasını Alamayınca İsyan Etti diye arama yaparsanız izleyebilirsiniz.

[email protected]