Milli şuur ekseninde uyanış

Milli şuur ekseninde uyanış
15 Şubat 2014 10:49

Saygıdeğer okuyucularımız! Kalemlerin, elimizde büyük Türk Milletinin ülkesiyle, milletiyle bölünmez bütünlüğünü, şerefini ve refahını koruyan birer kılıç olduğunun bilincinde olmalıyız. Bugünkü yazımızın konusu, milli şuur ekseninde uyanış hakkında olacaktır.

 

Numan ALADAĞ H&H YORUM

 

Yazımıza bir Hadis-i şerifle başlayalım: Dünyada iki yüzü olanın kıyamet günü de ateşten iki dili olur. (C.11, s. 166.)

 

Ey büyük Türk Milleti! Milli şuur hali, toplumla fert arasındaki gizli müzik tellerini seslendiren bir sosyal uyanış, sağlam bir realitedir. İçtimai manası ile ideal, milli şuurun kişiye özel şuura yönelmesi, heyecanlarla doldurması anlamındadır.

 

İmanın altı şartından biri de kaza ve kadere imandır. İmanın diğer şartlarına inanmak farz olduğu gibi kadere inanmak da farzdır. Bu, İslam’ın kesin emridir. İslamiyetin vazgeçilmez temel prensiplerinden, Allah’a iman eden, kadere iman etmiş olur. Müslüman ”Ben kadere, yani hayır ve şerrin Cenab-ı Allah’ın bilmesi, dilemesi ve yaratmasıyla meydana geldiğine inandım” diye dil ile ikrar eder, kalp ile onaylar.

 

Her şey Cenab-ı Allah’ın ilim ve iradesine, takdir ve yaratmasına bağlıdır. İyi bilinmelidir ki, Allah’ın ilim ve iradesinin, takdir ve kudretinin dışında hiçbir şey meydana gelmez ve gelmesi de mümkün değil. Bir bal arısının kanadının hareket etmesi bile kader çizgisinin haricinde değildir. ”Ol” dediği olur, ”Olma” dediği de olmaz. Hayrın da yaratıcısı O’dur, şerrin de, ancak Allah’ın hayra rızası vardır, şerre rızası yoktur.

 

Bir taraftan hayrı da şerri de kadere bağlayacaksınız, bir taraftan da hayır işleyeni mükafatlandıracak, riyakarlık yaparak şerri işleyeni de cezalandıracaksınız. Bu nasıl olur?… Bu soruya nasıl cevap verilir?

 

İslam alimleri, bu soruya şöyle cevap vermişlerdir: Evet herşey takdire bağlıdır, kader ölçülerine göredir. Ancak, mükafat veya cezaya layık olabilmek için, insanlara cüz’i bir irade, bir sorumluluk verilmiştir. İşte bu da sorumlu olmanın dayanağıdır. Anlaşılan odur ki, kendisine tanınan bu cüz’i irade ve seçme hakkını hangi yönde kullanırsa, ona göre değerlendirilecektir. Hak etiği sevaba ve müstehak olduğu azaba ma’ruz kalacaktır. Bir kişi şer işlemiş ise şerrin, hayır işlemiş ise hayrın müsebbibi kendisidir. Sorumlusu da kendisidir. Bu husus, Kelam ilminde şöyle ifade edilir: ”Kul kasiptir, ALLAH halıktır.”

 

Bir kişi meydanlarda, kadirşinas Yüce Türk İslam Alemi’nin karşısına çıkıp Allah korkusu, İslamiyeti, dürüstlüğü, haram yiyenlere fırsat vermeyen ve yiyenleri cezalandırmak, Vatan sevgisi, ailesinin midesine haram lokma girmesine ve haram kazanç elde etmesine fırsat vermeyen, Maliye bakanı Mehmet Şimşek’in, ”Allah yolsuzluk yapanın belasını versin” özdeyişini desteklemek, riyakarlık ve haram işlere bulaşan gafillere tasarrufunda olan imkanları vermez ve çevresinde barındırmaz, yetim hakkı yiyenlere fırsat ve sorumluluk vermez, sadakat ve samimiyetle görevini yapıp, Allah’tan korkmak bakımından, benden daha iyi sahip çıkan yoktur diyecekler. Halen önderlik yapan ve yapmaya talip olan kişiler, yukarıda yazdıklarımızın arkasında ise, cüzdan muhasebesine odaklı ve kendisini aldatan riyakar gafilleri barındırmaz ve sorumluluk vermez. Bunu yapan sorumlu önderlerin eli öpülmez mi? Bize düşen, Allah yolunda daima iyi düşünmek, daima iyi şeyleri aramak, Vatanın geleceğini teminat altına almak için üretimi destekleme gayreti göstermektir. Kaderimiz nedir, bilmeyiz ve kadere sarılarak ”Ne yapalım kader böyle imiş” diyemeyiz.

 

Kader ne ise odur, diye oturup kalamayız. Daima hakkı arayacak, hakkı seçecek ve batıldan sakınmaya çalışacağız. Sağlıklı olmanın, faydalı olmanın, helal rızık kazanıp varlıklı olmanın, hastalıklardan kurtulmanın, riyakar gafillere sorumluluk vermemenin ve hayırlı olmanın yollarını arayıp ve en doğru girişimi yapmalıyız. Bu işlerin aksi zuhur ederse, o zaman ”Ne yapalım kader böyle imiş.” diyerek kadere rıza göstermeli, ve bununla teselli olmalıyız.

 

Gelecek nesil için, vicdan muhasebesini, cüzdan muhasebesine tercih eden ve iyiliği kötülüğüne galip olanı tercih edip, sorumluluk vermeliyiz ki, vicdan muhasebesi yapan önderin Allah yolunda attığı her adımdan bizim de katkımız olsun .

 

23-63 ve Akçakale ekseninin stratejik önemi olduğunu defalarca yazdık ve zamanı geldikçe de yazmaya devam edeceğiz. Bir kere daha hatırlatmakta fayda olduğuna inanıyorum. Elazığ ve Şanlıurfa halkının, önünde çok zor bir sınav (imtihan) olduğunun farkında mıdır? Allah, Kur’an, Hz. Muhammed ve Hadis-i Şerifleri ve ay yıldızlı Türk bayrağının dalgalandığı yolda daima Milli benliğini muhafaza etmiştir. Tarihin de onayladığı gibi, kimse 23-63 Ekseninin, Milli bağlılığından taviz vermesini beklememelidir. Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü bozmak isteyen sanayi ötesi toplum ülkeleri ve Türkiye de ki uzantılarının, en büyük engeli Elazığ-Şanlıurfa (23-63 Ekseni) ve Akçakale ilçesidir.

 

İnsanın başını dik tutması için sağlam bir karekteri, sarsılmaz namusu ve yüksek bir ahlakı olması gerekir. O zaman samimiyetle Müslüman ve vicdan sahibi isen, ağzından çıkan söz namustur ve arkasında isen, sözünü tut, haram işlere bulaşan ihanet şebekesi riyakarlara fırsat verme. Tasarrufunda olan sorumlulukları zamanında uygula, kimseyi aldatma, güvenli ol ki, samimi olduğuna inanılsın. Bunlar, Türk İslam kültürünün ve ahlakının vazgeçilmez ana prensipleridir.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin, Ay Yıldızlı bayrağının daima dalgalanması uğruna şahadet şerbeti içen aziz vatan şehitlerimizi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle, gazilerimizi minnetle anarız.

 

Cenab-ı Allah, büyük Türk Milletine, şifasını ve güzelliğini ihsan etsin.

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun