Millet ve görev ihmale gelmez

Millet ve görev ihmale gelmez
14 Mart 2013 02:10

Başbakan Erdoğan yerleşmiş kavramları alt üst etmeye, toplumda kavram kargaşası yaratmaya devam ediyor.

Hilmi SARAL H&H YORUM

Geçen hafta Siirt’te yaptığı konuşmada öyle şeyler söyledi ki eğer onun söylediklerini ilkokul öğrencileri  “yurttaşlık bilgisi dersi”nde söylemiş olsalardı sınıfta kalırlardı. Şanslı olan Erdoğan öğretmen karşısında değil de vatandaş karşısında konuştuğu için alkış bile aldı.

Hani son haftalarda milliyetçiliğe savaş açtı ve milliyetçiliği “şeytanın izinde olmak” olarak tanımladı. Bu yetmedi kafatasları resimleri göstererek milliyetçiliği ırkçılık olarak aşağıladı. Siirt’teki konuşmasında da yeni bir millet tanımı yaptı.



“Bizim bir inancımız var. Bu inanç bizi bir yere taşıyor, bir millet olmaya. Bu inanç bizi millet yaptı. Biz tek millet olduk.”

Eğer bu cümleleri ilkokul öğrencisi söylemiş olsaydı öğretmeni ona “Çocuğum; Almanlar, İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar aynı inanca mı sahipler?” diye sorardı. Çocuk da “Evet öğretmenim, hepsi Hristiyan bunların.” derdi. “Peki, yavrum bunlar aynı milletten mi?” diye öğretmen sorarak çocuğun açıklamasının yanlış olduğunu gösterirdi.

Milleti tanımlarken sosyologların en çok tartıştığı konular dil, din ve ırk birliği konuları olmuştur. Kimileri aynı dili konuşmanın, kimileri aynı dine inanmanın, kimileri de aynı ırka sahip olmanın millet olamaya yeteceğini ileri sürmüşlerdir. Yapılan tartışmalar göstermiştir ki değil bunların biri, hepsi bir arada olsa bile millet olmaya yetmemektedir. Milletin oluşumunda bunların katkısı çok olmakla birlikte bunlara ortak geçmişe sahip olma, geleceğe yönelik ortak yaşama amacı gütme, ortak bir vatana sahip olma ve devlet biçiminde örgütlenmiş olma durumlarını da eklemek gerekir.

Aynı dine, ırka ve dile sahip olan Arapların aynı millet olduğunu söylemek mümkün değil. Bir Mısırlı ile bir Iraklı hem aynı dili konuşur  hem aynı dine inanır hem de aynı ırka mensuptur. Ama aynı milletten değildir. Vatanları ve devletleri farklıdır. Geleceğe yönelik ülküleri de değişiktir. Alman milleti, Fransız milleti, İngiliz milleti diye tanımlananlar da hep aynı ırka sahip değillerdir. Bu milletlerin içinde farklı etnik kesimler vardır. Farklı etnik kesimler olduğu gibi farklı dine inananlar da vardır. Görüldüğü gibi bir millete ait olmak için aynı dine ve ayni etnik kimliğe sahip olmak yetmiyor.

Buradan anlaşılacağı üzere insanları millet olarak ortaya çıkaran vatan ve devlet birliğidir yani ortak çıkarlarının olmasıdır. Bu dediğimin anlaşılması için miras paylaşımından sonra ailelerin yaşadığı çözülmeyi düşünürsek konu daha somutlaşır. Miras paylaşılmadan önce aile bireylerinin çıkarları ortak olduğu için insanlar birbirine daha tutkundur. Miras paylaşımından sonra ilişkiler çözülmeye başlar. Hele beklentiler karşılanmamışsa kardeşler arasında husumetler oluştuğunu bile hepimiz yakın çevremizde gözlemlemişizdir.

Milletin oluşumunun olmazsa olmazı vatan ve devlet sahibi olmak ve bu ortamda anlaşmayı sağlayacak ortak bir dil kullanmaktır. Başbakanın dediği gibi aynı inanca sahip olmak insanların millet olmasına yetseydi dünya milletleri dünyadaki dinlerin adıyla anılır olurdu. Hristiyan milleti, Müslüman milleti, Budist milleti… gibi.

Başbakan bunları bilmez mi, bilir. Peki , neden bilmezmiş gibi davranır? Çünkü, Türkleri Araplaştırmak gibi bir amacı ve BOP Eşbaşkanlığı gibi bir görevi vardır. Görev de ihmale gelmez.

[email protected]