“Memur Evi”  Genç nesillerin okuması gereken yazı

“Memur Evi” Genç nesillerin okuması gereken yazı
6 Kasım 2013 10:00

Mithat Melen Cumhuriyet Gazetesi’nde bugün öyle bir yazı yazdı ki, günümüze ışık tuttu…

 

“Memur Ev”i İsmet Paşa Ayten Sokak’a taşınınca epeyce sevinmiştim. Her bayram kravatımı takıp takım elbisemle elini öpmeye gittiğim babamın ve CHP‘nin Genel Başkanı’yla komşu olmuştuk. Sadece komşu olmadık, çok iyi de arkadaş olduk. Her akşam mahallenin bütün çocuklarıyla kapısında bekleyip sonra da sohbet etme imkânım vardı. Herhalde Türkiye’de İsmet Paşa’yı en çok gören ve evine en çok girip çıkan bizim mahallenin çocukları ve bendim.

 

İsmet Paşa tekrar başbakan olunca daha az görüşmeye başladık.

 

Hatta komşumuz meşhur Sabit Sağıroğlu o 85 yaşına rağmen kızmış ve İsmet Paşa’ya baston sallamıştı, “Sen Başbakan oldun, şımardın. Beni artık az görüyorsun” diye. Doğrusu, Sabit Bey gibi ben de kendimde bu hakkı görmeye başlamıştım. Babam, annem, ablam Büyükada’dan Heybeliada’ya, Paşa’yı ziyarete gittiklerinde ben bir bahane uydurup onlara katılmadım.

 

Genç nesillerin okuması gereken yazı…

 

İsmet Paşa’nın aileme ilk sorusu, “Mithat niye gelmedi? Burada değil mi?” olmuş. Bizimkiler de bir bahane uydurmuşlar. O cevaben, “Mithat bana bozuluyordun Çünkü az meşgul oluyorum. Zaten geçen gün Mithat’ın arkadaşı Sabit Bey’den şımarık damgası yedim” demiş.

 

Basında ve medyada son zamanlarda birtakım yeniyetmeler tarafından bazen küfüre varacak kadar İsmet Paşa’yı aşağılayan, aslı astarı olmayan o kadar çok laf ediliyor ki…

 

Hatta daha ileri gidip Cumhurbaşkanlığındaki altın tabakları, çatal bıçakları evine götürdüğünü söyleyecek kadar alçalıyor!

 

Mevhibe ve İsmet İnönü’nün evine çocukken sürekli girip çıkmış biri olarak değil altın tabak, sıradan memur hayatı yaşadıklarını çok iyi bilirim. Ayrıca harp içinde büyümüş bir insanın ne kadar tutumlu ve devletin parası konusunda ne kadar hassas olduğunu gözlerimle gördüğüm gibi çevresindekilerin de kendinden farklı olmayıp devletin cebiyle kendi ceplerini birbirine karıştırmadıklarından eminim.

 

Sözüm ona bazı tarihçi geçinenler önce tarihi doğru dürüst öğrensinler. Bana inanmıyorlarsa da belgelere baksınlar. Cumhuriyet tarihinde Türkiye’nin ödemeler dengesi ve bütçe 1950’li yıllara kadar bir kere açık vermiştir. Onun için de halk bunalmıştır.

 

Ama koskoca bir İkinci Dünya Savaşı’nı Türkiye’nin yarasız beresiz atlatmasının nedeni işte bu akıllı ve gerçekçi tutumdur. Yanlış anlamayın. İsmet İnönü eleştirilemez değil. Mutlaka politik hataları olmuştur.

 

Ancak nedense televizyonlarda, bazı dizilerde İsmet inönü’yü kötülüklerin anası gibi göstermek tarihi bilmemek demektir. Bir de bu ülkeyi yönetenleri, hangi partiden olursa olsun, hayattan ayrıldıktan sonra yargılamak insani bir davranış değildir. Bazı hükümleri tarih verir. Şimdi de bazı konularda sesimizin çıkmamasının nedeni bağımsız yargıya inanmamızdır.

 

Demokrasi kontrol ve denge mekanizmasıyla çalışır. Bu mekanizmayı bozarsanız sistem çalışmaz. Sonra da, niye basın özgürlüğü yok, diye yurtdışından müdahale edildiği zaman ona buna mesnetsiz çatıyorsunuz.

 

Hanımlar, beyler ve sevgili çocuklar, geçmişimize sahip olamazsak geleceğimizi kuramayız.