Mehmet Metiner ile Mehmet Görmez aynı terazide

Mehmet Metiner ile Mehmet Görmez aynı terazide
10 Ocak 2015 10:35

İki Mehmet; biri AKP Adıyaman milletvekili, diğeri ise yine bu hükümetin göreve getirdiği Diyanet İşleri Başkanı.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Bu iki Mehmet’in sadece ön adları ile ortaklığı yok; bunun yanında gerçeklere karşı aldıkları olumsuz tavırları ile de müştereklilikleri var.

 

 

Bakın nasıl?

 

 

Geçenlerde, anımsarsanız Mehmet Metiner’in kendi memleketi olan Adıyaman’da aylar önce çıktığı bir yerel televizyon izlencesinde(program) sunucu kendisine ”Bir akrabasını torpille işe sokmasının doğru olup olmadığını” sorunca o da ‘‘Akrabaya yardım etmenin Allah’ın emri olduğunu” söyleyerek her cuma namazında imamın hutbede okuduğu ayeti referans gösteriyor.

 

 

Sunucu böyle bir şeyin olamayacağını söyleyince Mehmet Metiner ”Sen eğer ayete inanmıyorsan ona bir şey diyeceğim yok…” mealinde söz söyleyerek demagojik bir yanıtla gerçeğin üstünü örtüyor.

 

 

Bu diyalogu bir televizyon yayınında bizzat izledim.

 

 

Sevgili okuyucularım böyle bir şey, yani İslami gerçeği saptırmak din tüccarlarının tavrıdır.

 

 

Yani, sıkışınca dinin kurallarını ayet hadis demeden eğip bükerek muhatabı susturmak için yanıt verirler ve tarih boyunca tüm din tüccarları bu yöntemi kullanmışlardır; hatta gerçek İslam ile ilgisi olmayan ”Emevi İslamı’‘ bile böyle meydana gelmiştir.

 

 

Şimdi size Mehmet Metiner’in her cuma hutbesinde imam tarafından okunan ve Kuran’ın Nahl suresi 90. ayetinde yer alan o ayeti aktarıyorum:”Şüphesiz Allah adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı,fenalık ve azgınlığı da yasaklar; O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”

 

 

Mehmet Metiner akrabalara yardım etmeyi bu ayetle kanıtlamak isterken demagojik bir kurnazlık yapıyor ama mızrağın çuvala sığmayacağını hesap edemiyor; herkesi kör, alemi sersem zannediyor.

 

 

Ne yapıyor Mehmet Metiner?

 

 

Dikkatle okuduysanız, ayette geçen adalet, fenalık, azgınlık sözcüklerini es geçiyor.

 

 

Nasıl es geçmesin adamcağız, adalet sözcüğünü belirtse yaptığı işin bir zulüm olduğunu televizyon izleyiciler derhal anlayacaklar.

 

 

Yine ayette geçen hayasızlık, fenalık ve azgınlık sözcüklerini anımsatsa, akrabası için yaptığı torpilin izleyiciler tarafından bu üç kavramsal betimlemeden herhangi birine veya hepsine kalıpsal olarak oturtulacağını bildiği için gerçeğin üstünü örtüyor.

 

 

Böyle bir tavır tam da Mehmet Metiner klasiği, anımsarsanız yaklaşık iki yıl önce geçmişte Recep Erdoğan aleyhinde konuşmaları ses kaseti ile meydana çıkınca kendini affettirmek için onun yanına gitmiş ama yüz bulamayınca başka bir şehre bir program için giden Emine Erdoğan’ın yanına giderek bu hususta yardım isteminde bulunmak için adeta karşısında namaz kılan birinin rüku etmesi gibi ellerini dizine koyarak eğilmesi herkesin belleğindedir ki bu tavır İslam’ın reddettiği bir tavırdır; çünkü Allah’tan başka kimsenin huzurunda eğilmek yasaktır, şirk(Tanrı’ya ortak koşmak) olarak kabul edilir.

 

 

Ama çıkarlar söz konusu olunca bunların hiçbir önemi yoktur bu işlerin erbabınca.

 

 

İslami kültürde demagoglar ‘’Allah Kuran’da namaza yaklaşmayın diyor’’ sözü ile betimlenir ve ilgililer ‘’Ayetin başını söylemeyip, sadece sonunu söylüyor’’ derler.

 

 

Bu demagojiyi anlatan Kuran’ın NİSA suresi 43. ayeti şöyle: ’’Ey inananlar!Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar; cünüpken-yolda olmanız durumu müstesna-yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın…’’ anlamındadır ki Mehmet Metiner’de tam buna uygun olarak yukarıda yazdığım ilgili ayeti yolunmuş kuşa çevirerek kendini toplumsal karalamadan kurtarmaya çalışıyor.

 

 

Şimdi şöyle bir şey aklınıza gelebilir; yoksa Mehmet Metiner ayetin anlamının tamamını bilmiyor muydu?

 

 

Kesinlikle bildiğini biliyorum.

 

 

Hatta gerçeklerin üstünü gizleyerek örtmenin İslami literatürde hangi sözcükle ifade edildiğini bildiğini çok iyi biliyorum.

 

 

Çünkü, tarihini tam anımsamıyorum ama 80’li yılların sonu veya 90’lı yılların başlarında çıkarılan ve birkaç yıl yayın yaşamını sürdüren radikal İslamcı dergi olan ‘’Girişim’’in kurucularından ve başyazarlarındadır ki dergiyi o yıllarda ben de okuyordum.

 

 

Bu kadar ipucu yeter.

 

 

Şimdi gelelim Mehmet Görmez’e.

 

 

Diyanet İşleri Başkanı ve ilahiyat profesörü.

 

 

Önceki gün Mehmet Metiner’in kendi çıkarı doğrultusunda ilgili ayeti kedisine sordukları halde es geçip hiç yanıt vermedi.

 

 

Üstelik bu çarpıtmadan dolayı Mehmet Metiner’i öyle çok da aşırı olmayan bir üslupla eleştiren Kırklareli müftü yardımcısı hakkında soruşturma başlatılıyor Diyanetçe.

 

 

Sevgili okuyucularım, Kuran’dan sonra İslam’ın en önemli altı hadis külliyatından olan Buhari, Müslim, Ebu Davud, İbn-i Mace, Tirmizi, Nesai’dir ki bunların toplamının orijinal adı ‘’Kütübi sitte’’dir ve en sağlam hadisler, yani uydurulmuş olanlardan ayıklananlar burada toplanmıştır.

 

 

İşte bu altı hadis kaynağının üç tanesinde şöyle bir hadis geçer: ’’Soru sorulan kimse, bildiği halde cevap vermezse kıyamet gününde ağzına ateşten gem vurulur.’’

 

 

Bu hadisin geçtiği kaynaklar, yukarıda bahsettiğim altı hadis külliyatından üçü olan Ebu Davud, İbn-i Mace ve Tirmizi’dir.

 

 

Şimdi bakın, bırakın böyle bir hadisin varlığını Mehmet Görmez gibi bir ilahiyat profesörünün bilmemesi, en alt bilgi seviyesindeki bir ilahiyatçı bile bilir.

 

 

İşte Mehmet Görmez bunu bildiği halde Mehmet Metiner vakası ile ilgili olarak bir muhabirin sorduğu soruya yanıt vermiyor.

 

 

Neden yanıt vermiyor?

 

 

Makamını sağlama mı alıyor?

 

 

Çıkarlarını mı ön plana alıyor?

 

 

RTE veya AKP’den mi korkuyor?

 

 

Hangisi olursa olsun böyle bir yanıtsızlık İslami tavırla yukarıda bahsettiğim hadis çerçevesinde bağdaşmaz.

 

 

Ben şunu da belirteyim ki toplumsal sorunları dinsel paradigma ile çözmeye asla çalışmam.

 

 

Çünkü laik bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde böyle bir şey fevkalede yanlıştır.

 

 

Ama toplum dinsel uydurma kalıplarla kandırılınca ülkemin ve milletimin çıkarları adına işin gerçeğini yazarak uyarı görevimi yapıyorum.

 

 

Ama Diyanet İşleri Başkanlığı kendisine sorular sorulmadığı halde eften püften işlere karışıp toplum çürümesini yakından ilgilendiren önemli bir soruya yanıt vermemesi son derece acıdır.

 

 

Diyanet İşleri Başkanlığı Mehmet Görmez’in döneminde AKP iktidarı döneminde zirveye ulaşan vatan bölünmesinden tutunda tüm yolsuzluklara kadar hiçbir sorunu camilerde konu edinmedi.

 

 

Mehmet Görmez büyük kötülükleri bir türlü görmek istemiyor.

 

 

Diyanet İşleri Başkanlığı artık AKP’nin propaganda merkezi haline gelmiştir.

 

 

Her cami de AKP’nin seçim karargahı gibi çalışmaktadır.

 

 

Böyle bir durum ise hem İslam’ın içini boşaltmakta hem de toplumsal ahlaksızlığı yaymaktadır.

 

 

İslam dinini ticaret, siyaset ve çıkarlar yolunda kullanılarak dindar kitleleri sömürmekten, aldatmaktan, ‘’din iman size, han hamam bize’’ kurnazlığından sıyrılmadığımız sürece toplumsal çürümeden ve geri kalmışlıktan kurtulamayacağız.

 

 

Din tacirliği bir toplumun en büyük belasıdır.

 

 

Yukarıdaki iki prototip olay da belirttiğim gibi dindar görünen ve din alimi sayılan insanların ayet ve hadislere rağmen tam tersi davranışları karşısında hep ‘’bu insanlar acaba gerçekten İslam’a inanıyorlar mı?’’ sorusunu sorarım.

 

 

Şu acı bir gerçek ki tarih boyunca topyekun olarak insanlığı sömürücü, kazıklayıcı, aldatıcı kalleşlik ve kurnazlıkların en katmerlisi dinsel kamuflajla yapılandır.

 

 

Bu nedenle uygar olmak isteyen bir toplum bilimsel, kültürel, sanatsal ve de uzun çağların mayası ile yoğrulmuş evrensel ahlakla donatılmalıdır.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!