Kuzu’nun ifadesi ortaya çıktı! Suikast girişimini kim planladı, nasıl kaçtılar?

Kuzu’nun ifadesi ortaya çıktı! Suikast girişimini kim planladı, nasıl kaçtılar?
26 Ekim 2016 16:14

MARMARİS’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı otele saldırı düzenleyip kaçan karma timde olan İzmir Çiğli 2’nci Ana Jet Üssü’nün ‘cemaat imamı’, ‘Paşa’ lakaplı Zekeriya Kuzu’nun yeni bir ifadesi ortaya çıktı.

 

 

 
Kuzu, örgüt elebaşı Fethullah Gülen’in 1 dolarlık banknotu kendisine gönderildiğini ifade etti. Kuzu, 2 polisin şehit olduğu o gece özel kuvvetler personelinin villa içerisinde çıkarttıkları kişilere “Buraya cehenneme çevireceğiz” diye bağırdığını söyledi.

 

 

 

Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki FETÖ/PDY üyesi askerlerin darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te tatilini geçirip, ayrıldığı otele saldırı düzenlendi. İzmir’in Çiğli İlçesi’ndeki 2’nci Ana Jet Üs Komutanlığı’ndan Marmaris’e gelen karma tim, başarısız operasyon sonrasında, 2 şehit veren polisin yoğun ateşi üzerine helikopter yere inemeyince ormanlık alana kaçmak zorunda kaldı. Ormanlık alanda gizlenmeye çalışan askerlerden aralarında ‘Çiğli Ana Jet Üssü’nün imamı’ olduğu belirtilen ‘Paşa’ lakaplı astsubay Zekeriya Kuzu’nun da bulunduğu 36 kişi çeşitli tarihlerde yakalanıp, tutuklandı. Firari olarak aranan Yüzbaşı Burkay Karatepe’nin yakalanması için halen 81 ilde çalışmalar sürüyor. Şüpheli 1’i firari 37 darbeci asker hakkındaki iddianamenin hazırlıkları sürüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da kendisine suikast düzenlemeye çalışanlardan şikayetçi olduğuna ilişkin dilekçeyi, avukatı Hüseyin Aydın aracılığıyla Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianameyi iki ay içinde tamamlanmasının beklendiği öğrenildi. İddianamenin hazırlanması ardından 37 darbeci askerlerin Muğla 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanacakları bildirildi.

 

 

 

1 DOLARI GÜLEN GÖNDERMİŞ

 

 

 

‘Paşa’ lakaplı Zekeriya Kuzu’nun yakalandıktan sonra Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’nda verdiği ifadeye DHA ulaştı. Kuzu’nun FETÖ’yle bağını ortaya koyun ifadesi şöyle:

 

 

 

“Uzun bir süre önce (2008 veya 2010 yılı olabilir) bir sohbetimiz sırasında soyadını bilmediğim Arif bana 1 dolarlık banknot verdi. Bu parayı Amerika’da bulunan Fethullah Gülen’in gönderdiğini, bereket olsun diye bu parayı cüzdanımda taşımam gerektiğini söyledi. Ben de gırgır olsun diye ‘hocanın başka işi yok mu, para dağıtıyor’ şeklinde cevap vermiştim. Bunun üzerinde ben de aldığım parayı cüzdanımda saklamaya başladım. Bu para halen Çiğli 2 Ana Jet Üssü’nde bulunan askeri araç içerisindeki cüzdanımda bulunur. Aramızda daha sonra bu parayla ilgili bir sohbet geçmedi. Paranın seri numarasıyla ilgili de herhangi bir bilgim bulunmamaktadır.”

 

 

 

MARMARİS SALDIRISININ DETAYLARINI ANLATTI

 

 

 

Yaklaşık 1.5 ay önce Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan bir emir aldıklarını söyleyen Kuzu, girişimin olduğu 15 Temmuz’dan 10 gün önceye kadar öğretmen adayları dahil tüm Muharebe Arama Kurtarma (MAK) personeline yoğun atış, kapı pencere açma, el bombası eğitimi verdiklerini söyledi. O gece yaşananları da anlatan Kuzu, şöyle dedi:

 

 

 

“15 Temmuz’da öğleden sonra saat 15.00’te Taner binbaşı beni arayarak Gökhan paşanın geldiğini, harekat komutanı Ramazan Elmas’ın odasında olduğunu söyledi. Yanına gittim. Odada Ramazan Albay da vardı. Normal bir sohbetten sonra bana bir görev olduğunu, 36 kişilik malzeme ayarlayıp ayarlayamayacağımı sordu. Ben de bakıp bilgi vereceğimi söyledim. Hasan Üsteğmen ve Ömer Faruk Göçmen ile birlikte önce Kaklıç’a gittik. Daha sonra Çiğli’deki malzemeliğe baktık. Çelik yelek ve bazı malzemelerdeki eksikliklerle birlikte belirtilen sayıda malzeme çıkarabileceğimize karar verdik. Durumu Gökhan paşaya bildirdik. Gökhan paşa aslında operasyona misafirleriyle gideceğini ancak yeterli personel bulunmadığından bizim de görev alacağımız söyleyerek kaç kişinin operasyon için hazır olabileceğini sordu. Taner binbaşı ve ben dahil 13 kişinin ismini verdim. O gün mesaide Murat Uçar da vardı. O da müsaitti. Ancak Taner binbaşı ile sorunu olduğundan onu listeye dahil etmedik.”

 

 

HAREKAT ÖNCESİ BAŞKA YERİN FOTOĞRAFI GÖSTERİLMİŞ

 

 

 

Görevin ne olduğunu sorduklarında kendilerine hava fotoğrafı çıkarttığını belirten Zekeriya Kuzu, şöyle devam etti:

 

 

 

“Bu fotoğraf, o günün sonunda bizim gittiğimiz otel ve çevresine ait değildi. Bu fotoğrafın bulunduğu yerde üst düzey bir PKK’lı yönetici olduğunu, bu yöneticiyi alacağımızı söyledi. Ben de ekibin genç olduğunu, toplama bir ekip olduğunu, bu işin nasıl olacağını sordum. Ben zaten bununla ilgili uzun zamandır hazırlanan özel bir ekibin olduğunu, bizim sadece artçı olarak görev yapacağımızı söyledi. Bu sayede arkadaşların tecrübe kazanacağını belitti. O an için bu durum hoşuma gitti. Sonra göreve ‘hayır’ diyen personel olup olmayacağını sordu. Biz de personeli motive edeceğimizi söyledik ve yanından ayrıldık.”

 

 

 

ÖNCE İPTAL EDİLİP SONRA HAREKETE GEÇİLMİŞ

 

 

 

Taner Binbaşı’nın saat 19.00’da Gökhan Sönmezateş’in kendisini çağırdığını söylemesi üzerine odasına gittiğini belirten Kuzu, şunları söyledi:

 

 

 

“Yanına gittiğimizde tedirgin ve morali bozuktu. Görevin iptal olduğunu, herkesin evine gidebileceğini söyledi. Bunun üzerine üzerimi değiştirmek için Hasan üsteğmen ile birlikte Kaklıç’a gitti. O da telefonunu orada düşürdüğünden bahsetmişti. Kendisiyle Kaklıç’ta çay içerken, Taner binbaşı beni aradı. Derhal gelmemizi istedi. Dönüp Gökhan generalin yanına çıktık. Kendisi misafirlerin geleceğini, göreve bugün çıkabileceğimizi ancak gelecek olan misafirlerin ilk başta beklenilen sayıda olmadığını, bizim ekip dahil 27 kişilik malzeme hazırlamamız gerektiğini söyledi. Kursiyerlerin önünde curcuna içerisinde hazırlık yaptık. Gizli- saklı bir hazırlık olmadı. Ömer Faruk ile beraber gelecek misafirleri almak üzere uçuş alanına gittik. O arada birden fazla helikopter sesi duydum. Uçuş alanında 5 tane Couger marka helikopterin indiğini bunların motor susturduklarını gördüm. Yanlarından geçerken pilotlardan bir tanesi ‘Paket mi getirdiniz?’ diye sordu. Ancak. ne olduğunu anlamadık. Kendisi de ne olduğunu açıklamadı. Ona özel kuvvetler personelini geleceğini onları beklediğimiz söyledik. Bu pilot 10 dakikaya kadar Sikorsky’nin ineceğini söyledi. Gerçekten de bir süre sonra Sikorksy inerek 14 civarındaki özel kuvvet personelini indirdi. Onları arabamıza alarak malzemeliğe götürdük. Liderleri daha önceden tanımadığını daha sonrasında Şükrü binbaşı olduğunu öğrendiğim kişi idi. Malzemeliğe gidince herkes telaşla malzemeleri almaya başladılar. Gökhan General Şükrü binbaşıyı çağırarak “bu işin erbabı sizsiniz, bundan sonra biz size tabiiyiz” dedi. Herkes dağınık ve düzensiz bir biçimde malzemelerini temine etmeye çalışıyordu. Şükrü Binbaşı Gökhan generale brifing yapılması gerektiğini, öncelikle makineli tüfekçilerin belirlenmesi gerektiğini, onların görevlerinin çok önemli olduğunu söyledi. Ben de malzememi tamamlamak için malzemeliğe girdim. Bir süre sonra döndüğümde brifingin başladığını gördüm. Biraz geç kalmıştım. Gittiğimde Şükrü binbaşı yere koyduğu hava fotoğrafı üzerinden makineli tüfekçilere görevlerini anlatıyordu. Onların gideceği alanı önceden yumuşatmaları gerektiğini söylüyordu. Sonrasında acele ile helikopter başına gitmemizi istedi. Yine dağınık bir şekilde gruplar arasında kopukluk olacak biçemde helikopter başına gittik. Biz kalkışta iken Taner binbaşının ekibi toparlayarak kursiyerlerin de önünde bir terör örgütü liderini almaya yönelik operasyon yapılacağını söylediğini öğrendim. Bu nedenle helikopter başına giderken, kursiyerler yanımıza gelip ‘Biz de gelelim’ şeklinde coşkunu bir şekilde talepte bulunuyorlardı.”

 

 

 

“HIRSIZIN ÇOCUKLARI İNİNİZE GİRDİK”

 

 

 

Gökhan Sönmezateş’in o anlarda uçuş ekibine bağırdığını duyduğunu söyleyen Kuzu, şunları anlattı:

 

 

 

“Yüksek sesle emirleri Genelkurmay adına Hulusi Akar’dan aldığını, derhal kalkmaları gerektiğini söylüyordu. Pilotların ona cevap vermediğini duymadım. Biz iptidai ve plansız bir şekilde 3 ayrı helikoptere bindirildik. Bu esnada kim olduğunu hatırlamıyorum ancak bizim ekipten bana birisi ‘cumhurbaşkanını almaya gidiyormuşuz’ dedi. Durumu içerisinde bulunduğum helikopterin teknisyenine sordum. Kendisi bana başparmağını kaldırarak ‘Tamam’ işareti yaptı. Ancak, söylediğimi anlayıp anlamadığımdan tam emin değilim. Orada helikopter çalışıyordu ancak uçuşa geçmemiştik. Bir ara Ankara’ya gidileceği söylendi ve havalandık. Gidiş güzergahında Ankara’ya gitmediğimizi anladım. Saati hatırlamıyorum, telefonum ise açıktı. Bölgeye geldik ancak, bu bölge bana gösterilen fotoğraftaki yer değildi. Fotoğraftaki yer bir koy içerisinde ormanlık alanın ortasında bulunan birkaç binadan ibaretti. Burası ise, oteller bölgesiydi. Daha doğrusu yerleşim yeri olduğunu hatırlıyorum. Helikopterden indik. Özel Kuvvetler önden sivilleri uzaklaştırdı. Hatta havaya ateş ettiler. En öndeki grup ile aramız da 50 metrelik mesafe açıldı. Önden bir silah sesi geldi ve çatışma başladı. Villadan birisini çıkartıp bize doğru getirdiklerini gördüm. Şükrü binbaşı orada bulunan villanın içerisindekilere ‘Teslim olun yoksa roket atacağız’ diye bağırıyordu. Ancak, yanımızda roket yoktu. Bu şekilde bağırdıktan bir süre sonra el bombasına ait olduğunu düşündüğüm patlama sesi duydum. Sonrasında özel kuvvetler personelinin villa içerisinde çıkarttıkları kişilere ‘Burayı cehenneme çevireceğiz, hırsızın çocukları ininize girdik’ diye bağırarak sözler söylediklerini duyduk. Ben ‘Hani inimize girecektiniz, biz sizin ininize girdik’ şeklindeki gibi sözler kullanmadım. Özel kuvvetler binadan çıkardıklarını tekmeliyorlardı. Ancak, ben kimseye vurmadım. İçlerinden bir- iki tanesi gelip bize kızarak ‘Ne duruyorsunuz, içeriden malzeme alın, sağa-sola ateş edin’ dedi. Bu sözler üzerine binaya girdik. Yine özel kuvvetçiler bizim personele içerinden çıkan polislerin üzerlerini aramalarını, cüzdanlarını almalarını söyledi. Ben kimsenin üzerini aramadığım gibi cüzdanını da almadım.”

 

 

HELİKOPTER İNEMEYİNCE KAÇMIŞLAR

 

 

 

Zekeriya Kuzu, kendi aralarında tartıştıklarına da değinirken, korumaların odasına girerek bir tüfek ile tabanca aldığını, bu sırada özel kuvvetçilerin arasında bulunan Serdar isimli kişi ile tartıştıklarını söyledi. Kuzu, şöyle dedi:

 

 

 

“Ona kızıp elimdeki tüfeği yere attım. Ancak, tabancayı Serdar’ın çantasına koydum. Koruma personelini elleri bağlı bir vaziyette yerlere yatırmışlardı. Şükrü binbaşı ise devamlı telefonla konuşuyordu. Sonra bağırarak yanımıza gelip buradan derhal kaçmalıyız helikopter gelmiyor’ dedi. Bu sözler üzerine kaçmaya başladık. Ateş altında kalınca bir otelin içerisine girdik. Burada Taner binbaşı mevzi aldı. Ona ateş etmemesini öğütledim. Nitekim ateş etmedi. Bir ara özel kuvvet personeli gelip bize kızdı ve onları takip etmemizi istedi. Onların arkasından otelden çıkıp kumsala indik orada bir evin içerisine indik. Burada da ateş altında kaldım. Yukarıda bir helikopter olduğunu ve aşağıya doğru ateş ettiğini gördüm. Kumsal boyunca yürürken yine ateş altında kaldık. Yerde sürünürken silahımın takılı bulunduğu kemer orada bulunan bir çıkıntıya takıldı. Bende silahımı bıraktım. Kumsalın bitiminde bir özel güvenlik görevlisi gördük. Özel kuvvetçiler ona ormana nasıl gideceğimizi sordu. Gösterdiği yoldan ormana ulaştık. Aramızda sadece MAK’çı Yakup Özcan yaralıydı. Oda kurşun kaynaklı değil, bir camın yüzünü kesmesi nedeniyle yaralanmıştı.”

 

 

POLİSİ O ŞEHİT ETMİŞ

 

 

 

Kaçarken yaklaşık birkaç saat yürüdükten sonra yorulunca mola verdiklerini söyleyen Zekeriya Kuzu’nun ifadesi şöyle:

 

 

 

“Şükrü binbaşı bize Gökhan general ve ekibinin muhtemelen öldürüldüğünü, helikopterlere yakıt alamadıklarını söyleyerek bundan sonrası için hayati idame yapacağımızı söyledi. Kaçtığımız dönemde bizi yanına alan, yiyecek-içecek veren, konaklama imkanı sunan kimse olmadı. Kendi başımıza hayatımızı sürdürdük. Kaçtığımız esnada bir dinlenme sırasında İsmail yüzbaşı isimli özel kuvvetçi bize dönerek ‘burada hizmet harekatından olmayan var mı’ diye sordu. Kimseden cevap gelmedi. Bu konuşma olduğu sırada biz 18 kişiydik. Daha önce aramızdan ayrılan Serkan Elçi, Yakup Özcan, Ekrem Benli sonradan ismini öğrendiğimiz Ali isimli SAD’çı ve Şükrü binbaşı ile yaptığımız konuşmalarda bana ve ekibine polisi kendisinin öldürdüğünü, kendisi ateş etmese polisin ona ateş edip onu öldüreceğini söyledi. Bunu net olarak duydum. Süreç içerisinde birkaç kez teslim olmayı teklif ettim. Şükrü binbaşı yakalandığımız takdirde polisin bizi öldüreceğini söyledi ve teklifi kabul etmedi. Ancak yakalanmadan önce son iki gün zaten hasta olan Taner binbaşının rahatsızlığı artınca özel kuvvetçilerle görüşüp ayrılma karar verdik. MAK’çıların içerisinde sadece Muhammet Burak İpek özel kuvvetçilerle birlikte kaldı. Tahmin ediyorum öldürülmekten korktu. Geri kalan bizler 7 kişi olarak Taner binbaşıyı hastaneye götürmek isterken yakalandık.”

 

 

AĞZI GEVŞEKMİŞ

 

 

Örgüt içinde ‘İmamlık’ gibi bir makamda olup olmadığını bilmediğini söyleyen Kuzu, şunları ekledi::

 

 

 

“Birlik içerisindeki bu yapıya mensup bu kadar kişiyi bilme sebebim, normalde bu yapı tedbir kavramıyla adlandırılan, kimsenin kimseyi tanımadığı daha doğrusu hiçbir hizmet erbabının, bağlığı kavramı ile adlandırılan, kimsenin kimseyi tanımadığı bir güvenlik tedbirini alır. Ancak, astsubaylar olarak bizim en büyük zaafımız ağzımızın gevşekliğidir. Tedbir kavramına çok dikkat etmeyiz. ‘Hizmet hareketi’ içerisinde olduğu düşürdüğümüz bir astsubay var ise gider onunla konuşur ve kendi kendimizi de ifşa ederiz. Ben üst astsubayı olduğum için çok sayıda astsubay gelip kendisinin de bu gruptan olduğunu bana anlatmıştır. Öte yandan Taner binbaşının bana hocam diye hitap ettiği doğrudur. Ancak bu hitap tarzı bu yapı ile ilgili değildir. Havacılıkta mesleğinde temayüz eden kişilere bu şekilde hitapta bulunulabilir. Ayrıca bizim kursiyerlerimiz bulunduğundan da hocam diye edildiği görülmektedir.”

 

 
Cavit AKGÜN / MUĞLA, (DHA)