Kocası Monika’yı o da bizi

Kocası Monika’yı o da bizi
13 Ağustos 2012 13:45

ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton, Kocası Oval Ofiste stajerl Monika Lewinsky ile fingirdeşmeye başlayalı beri eve uğramaz oldu.

 O ülke senin bu ülke benim demeden dünyayı geziyor. Geçen hafta da bize geldi. Davutoğlu’yla Suriye konusunu değerlendirdi.

HİLMİ SARAL H&H YORUM

Yere göğe sığdıramadı Davutoğlu’nun yaptıklarını. “Türkiye’nin şu aşamada yaptıklarını ne kadar övsem yetmez. Biz müttefik olmasından gurur duyuyuruz.” diye de açıklama yaptı. Böylece Bill Clinton’un Monika’yı, Hilary’nin de bizi sevdiğini öğrenmiş olduk.
 
Şaka bir yana,  bu açıklama Suriye konusunda yaptıklarımızın bizim mi ABD’nin mi yararına olduğunu çok açık bir biçimde ortaya koyuyor. Eğer bizim yararımıza olsa Bayan Clinton neden bu kadar memnun olsun ki…
 
ABD Dışişleri Bakanı “PKK’ya karşı Türkiye’nin yanındayız. Türkiye’ye destek vermeye devam ediyoruz.” diye de ekledi. Ekledi ama terör örgütü Türkiye’ye cephe savaşı açtı. Belli illerde haftalardır süren çatışmalar var. Foça’ya kadar uzandı eylemler. Şehit sayısı akılda tutulamayacak hızda ve miktarda çoğaldı. Bu durum bana Bayan Clinton’un “ Türkiye’ye karşı PKK’nın yanındayız.” diyecekti de dili mi sürçtü acaba diye düşünmeme neden oldu.
 
Düşünebiliyor musunuz; Türkiye, ABD, dolayısı ile de Nato bir tarafta, PKK bir tarafta. Buna rağmen alt edemiyoruz onu. Sizi bilmem ama ben inanmam. Bayan Clinton bizi kandırıyor.
 
Bu olan biteni kim konuşuyorsa Başbakanımız ona kızıyor. CHP, TBMM’ni bu konuları konuşmak için toplantıya çağırıyor. Başbakan küplere biniyor. “Ak Parti, bölücü terör örgütünün CHP gibi kuyruğuna takılacak bir parti değildir.” diyor. Böylece yakın tarihin bilinmeyenleri göz önüne seriliyor(!) Hemen anlıyoruz ki; Habur’da müsteşarı, savcıyı, hakimi PKK’lıların ayağına CHP gönderdi. Oslo görüşmelerini CHP organize etti. Barzani ricacısı Davutoğlu da hükümette gizli CHP’li bakandır her halde(!) Değil mi ama..
 
Yetmiyor, meclisi toplantıya çağırmayı “Terör örgütüne teslimiyet” olarak açıklıyor. “Ey kılıçdaroğlu, sen hiç aynaya baktın mı? Senin gramın ne, senin çapın ne, şunun ölçüsünü bir ver de görelim. Daha dur bakalım dün bir bugün iki.” diyerek azarlıyor, aşağılıyor, küçümsüyor.  Başbakan, gram, çap, ölçü derken ölçüyü kaçırıyor. Milletin sorunlarının Milletin Meclisinde konuşulmasına öyle karşı çıkılıyor ki sanırsınız Meclisi terör örgütü yönetiyor.
 
Benzer sözleri, “Hakkari elden çıktı” diyen Emekli General Osman Pamukoğluna söylüyor. “Sen kimsin diyor.” Böylece kargadan başka kuş tanımadığını herkese ilan ediyor. Haksız da sayılmaz hani! Meclis dediğiniz yerde Başbakanımızın isteklerinin dışında bir faaliyet mi var ki toplantıya çağırıyorsunuz. Ne söyleyecekseniz Başbakanımıza söyleyiniz. O gereğini yapar. Hem mecliste konuşup herkesi bilgilendirip meşgul etmek de ne oluyor. Nasılsa Başbakanımız her şeyi biliyor. Durum kontrol altında.
 
Ya şu köşe kapmış gazeteciler. Onlara ne oluyor. Onlara köşe veren patronlara “Yazıklar olsun.”
 
Suriye’de işler umduğu gibi gitmiyor. Terör, Belediye Başkanı, asker, kaymakam, milletvekili kaçıracak kadar azıttı. Cemaat eskisi gibi tam destek değil. Cumhurbaşkanlığı konusunda parti içinden oyun bozanlık yapanlar var. Velinimetimiz ABD, Şangay Beşlisine girmek istememize neden olacak tavırlar sergiliyor. Başbakanımız için şakası bile kötü. Her fırsatta istismar ettiği Adnan Menderes’in ABD’den kredi alamayınca Moskova’ya gitmek istemesi değil midir başını yiyen. Deliğe süpürülme süreci hızlandı. Doğal olarak Sayın Erdoğan çabuk kızıyor.
 
Kızmak çaresizliktendir, yetersizliktendir, ne yapacağını bilememektendir. Seçim akşamı parti balkonundan ulusa seslenen sevecen, hoşgörülü, yetmiş beş milyonu kucaklayan başbakanı arıyor herkes. Öfke bir hitabet sanatıdır diyen başbakanımız unutmasın ki öfkeyle kalkan zararla oturur ve dahi keskin sirke kabına zarar verir.
 
[email protected]