Kleptomani-Mitomani-Hubris Sendromlu devlet reislerinin davranış kodları

Kleptomani-Mitomani-Hubris Sendromlu devlet reislerinin davranış kodları
4 Aralık 2017 09:32

Öncelikle bu makalenin kuramsal nitelikte olduğunu, özel olarak kimseyi hedef almadığını, ama bu şablona uyanları da genel anlamda formüle edeceğini belirtmeliyim.

 

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

 

Herkesin bildiği gibi hırsızlık hastalığına ”kleptomani”, yalancılık hastalığına ”mitomani”, kibir hastalığına ”hubris sendromu” denilmektedir kısaca.

 

 

Günlük yaşamda bu üçlü kişilik bozuklukların bir kısım sıradan sosyopat diğer adıyla psikopat insanlarda tamamı, bazen de bir veya ikisi bir arada bulunmaktadır.

 

 

Bu ruhsal bozukluklar insanların küçük yaşlarda geçirdikleri bir kısım travmalar nedeniyle meydana geldiği bilinmekte ve bunları en iyi olarak psikiyatri uzmanları veya uzman psikologlar engin bilgileriyle açıklamaktadırlar.

 

 

Bu böyle olmakla beraber, bizim işleyeceğimiz bu üçlü ruhsal hastalık kombinasyonu yani makalenin de başlığını oluşturan ”kleptomani-mitomani-hubris sendromlu devlet yöneticisi”nin durumudur.

 

 

Çünkü, tarihten günümüze kadar gelen zaman sürecinde, bilhassa diktatör veya diktatör eğilimi olan bir devlet başkanında kleptomani(hırsızlık hastalığı) varsa, çok büyük bir olasılıkla o aynı zamanda mitomani(yalancılık hastalığı) ve hubris sendromlu(kibir hastalığı) bir kişiliktir.

 

 

Bunun en büyük nedeni kleptomani bir devlet başkanı elinde bulundurduğu geniş devlet olanaklarıyla çok büyük hırsızlıklara imza atacağı ve küresel çapta yolsuzluklar yaptığı için yakayı ele verdiğinde kendini savunmak için mitomanik olması ve kamuoyu önünde ‘’hubris sendromu’’, Türkçe tanımıyla büyüklenme yani kibirlenme hastalığına tutulması gerekmektedir.

 

 

Mitomaniklerin en önemli özelliği söyledikleri yalanın doğru olduğuna inanarak söylemesidir.

 

 

İkincisi kleptomaniklerin yaptıkları hırsızlıkların kendi en doğal hakları olduğuna inanarak ulusal ve küresel çapta hırsızlık yapmalarıdır.Örneğin İslam ülkelerindeki hırsız devlet başkanları İslam’ın ‘’Darul harp’’ hukukunu esas alarak hırsızlık yaparlar.

 

 

Üçüncüsü mitomanik ve kleptomanik devlet başkanları aynı zamanda hubris sendromlu kişiliklerdir ve bu üçlü kombinasyonla hareket ederler.

 

 

Hubris sendromu olan kişiler kendilerini bir peygamber kadar kutsal olarak algılarlar toplum önünde.

 

 

Bu nedenle kleptomani-mitomani-hubris sendromu üçlü kombinasyonuna sahip devlet reisleri toplum önünde yargı kararıyla da olsa meydana çıkan hırsızlıklarını örtmek için doğruluğuna yürekten inanarak yalan söylerler.Toplum söylediği bu yalana inanmazsa yine doğruluğuna inanarak daha büyük yalanlar söylerler ve bufalo derileri gibi kalın derili olan suratları asla kızarmaz ve zerre kadar utanmazlar.Hatta bunlar o kadar beyinsiz geri zekalıdırlar ki, çok harika işler yaptıklarına inanırlar.

 

 

Ama bunlardan daha önemlisi kleptomani-mitomani-hubris sendromu üçlü kombinasyonu ruhsal hastalığına sahip devlet reisleri yargılama sonucu yakalanıp kodese tıkılma aşamasına gelindiğinde milletini yine yalanlarla kandırarak, bu yargılamanın milli bir mesele olduğunu ve buna karşı milletçe direnilmesi gerektiği propagandasını yaparak, ülkeyi bir savaş dahil her türlü tehlikeye atmaktan çekinmezler, çünkü şunu da biliyoruz ki, hubris sendromlu (kibirlilik, büyüklük hastalığı) bu insanlar hastalıklarının gereği olarak şahıslarına yönelik suçlama ve yargılamaları millet ve devlete karşı yapılmış olarak algılarlar.Bu durumda devletin organları devlet refleksi gereği gardını alır ve asla bu tür hastalıklı tavırlara prim vermeden devleti, milleti koruyup kollama adına gereğini yaparlar.

 

 

Kleptomani-mitomani-hubris sendromu üçlü kombinasyonuna sahip ruh hastası devlet reislerinin diğer bir özelliği de işlediği suçları belgelerle ortaya çıkaran diğer siyasetçileri tehdit etmesidir ki, karşı taraf gevşek davrandığında ona bir fenalık yapmadan asla çekinmezler.Ama aslında bu üçlü kombinasyon ruh hastası devlet reisleri çok aşırı korkak oldukları için karşı taraf daha büyük bir atağa geçerse kuyruklarını iki bacakları arasına kıstırıp kıvrılarak kalırlar.

 

 

Bu üçlü kombine ruh hastası devlet reislerinin yakalanıp kodese tıklılmaktan kurtulmak için en son deneyecekleri oyun daha önceden ülkeye yerleştirdiği ve ileride lazım olur saikiyle iyi davranıp milletin parasını yedirdiği sığınmacıları ve ayrılıkçı terör örgütleri ile sempatizanlarını silahlandırıp kendisi için savaşmasını sağlamaktır ki, devletlerin güvenlik birimleri buna karşı da teyakkuz halinde olur ve yabancı ülkelerdeki birliklerini de en azından bunun için geri çağırır.

 

 

Rakiplerinin eski defterlerini karıştırma ve onları tehdit etme girişimlerinden de sonuç alamayan küresel ve ulusal hırsız ‘’kleptomani-mitomani-hubris sendromlu’’ ruh hastası olan devlet reisleri kurtulmaları adına daha önceden hazırladıkları silahlı milislerini katliam yapmaları adına harekete geçirmekten de asla geri durmazlar çünkü bir gün yakayı ele vereceklerini sürekli gözönünde bulundururlar.

 

 

Suçluluğuna içinden inanan kleptomani-mitomani-hubris sendromu devlet reisleri kendilerini yargılayan mahkemeleri halkı kandırmak için hayali mahkemeler olarak lanse ederler ama üye olan her ülke için AHİM’in de yabancı mahkeme olduğunu unuturlar.

 

 

Bu üçlü ruhsal kombinasyona sahip mücrim devlet reisleri bir de savaş suçlusu olarak yargılanacak olurlarsa, ‘’Uluslararası Ceza Mahkemesi’’nin varlığını nereye koyacaklar?

 

 

ERZURUM TÜRKÜLERİNİN DE İÇİNE ETTİLER!

 

 

Bir Erzurumlu olarak bunu yazmak zorundayım.

 

 

Değerli okurlarım, kendini bir Tanrı gibi gören adamın anlamadığı ve karışmadığı hiçbir konu kalmadı.

 

 

Gerdeğe girecek genç evlilere bile ne yapmaları gerektiğine ait öğüt vermeye ramak kalmıştır artık!

 

 

Bu bağlamda Erzurum’un iki türküsünün hem fiziği, hem de buna bağlı olarak ruhu ile oynayıp genlerini değiştirdiler.

 

 

Bakın nasıl?

 

 

TRT’de okunan iki türkümüzün orijinal hallerini bozarak adeta yolunmuş tavuğa döndürdüler.

 

 

Bu türkülerden biri ‘’Kürd’’ün Kızı ki şöyle başlayıp, devam ediyor:

 

 

‘’Kürd’ün gızı çayda gezer

Vay l e le Kürd’ün gızı,

Hem geziyor hem oynuyor

Vay l e le Kürd’ün gızı.

Kürd’ün gızı un eliyor

Vay l e le Kürd’ün gızı,

Hem eliyor hem oynuyor

Vay l e le Kürd’ün gızı.

Kürd’ün gızı süt bişirir

Vay le le Kürd’ün gızı,

Hem bişirir hem döşürür(toplar)

Vay l e le Kürd’ün gızı’’

 

……………Böyle 7 dörtlük halinde devam eder türkü.

 

 

Türkünün hikayesi şu, Kürt bir aile Erzurum’un bir köyüne çoban olarak gelir ve o köyde bir delikanlı bu ailenin kızına aşık olur; sonunda onu kaçırır.Erzurumlu kaçırdığı Kürt kızını o kadar çok sevmektedir ki, ona bu türküyü yakar.

 

 

Müzik uzmanları da çok iyi bilir ki türkülerin, şarkıların ve arajmanların birer ruhları vardır.Bu ruh o müzik parçasının fiziği, yani sözleri ile tam bir uyum içindedir.Erzurumlu kaçırdığı kıza olan aşkından dolayı bu sözlerde Kürtlere olan sevgini açığa vurmaktadır aslında.Örneğin, kaçırdığı bir Türkmen kızı olsaydı, bu segisini Türkmenlere yönelik olarak açıklayacaktı.Ama ırkçı düşünen tek haneli IQ’lü kafa buradaki ‘’Kürd’ün gızı’’ sevgi dolu betimlemesini ‘’köylü gızı’’ olarak değiştirip iyi bir iş yaptığını sanıyor.Bunu değiştiren geri zekalı aslında aslında bilinçaltında Kürt düşmanlığı taşımaktadır.Erzurumlu kız kaçıran delikanlı ise Kürt sevgisi ve dostluğu taşımaktadır.

 

 

Diğer bir Erzurum türküsü ise aynı tek haneli IQ’lü kafa tarafından akılsızca değişikliğe uğratılıp ruhu ve fiziksel güzelliği kaybettirildi ki, ilk dörtlüğü aşağıdaki gibi:

 

 

‘’Hele dadaş hoş musan

Dolu musan boş musan?

Ayakların yan basir

Yoksa sen sarhoş musan?’’

 

……………..Böylece devam eder türkü.

 

 

Süper kafa içkinin haram olduğunu, sarhoşluğun reklamı olacağı savıyla son iki dizesini:

 

 

‘’Ayakları yan basir

Yoksa sen oruç musan?’’ olarak değiştiriyor.

 

 

Bunu değiştiren o malum kafanın IQ’sü o kadar düşük ki, aslında kutsal olarak inandığı oruca hakaret ediyor, çünkü oruç tutanlar iyi bilir ki, açlıktan insanın ayakları yan basmaz, olsa olsa fersizleşir.

 

 

Yani kısaca burada da türkünün ırzına geçilip ruhsal ve fiziksel travmaya uğratılıyor.

 

 

Biz bu türküleri yine ruh ve söz uyumu halindeki orjinali ile okuyacağız ve yakın zamanda TRT’de bu şekliyle okutturacağız.

 

 

CHP’DE KAVGA NE ZAMAN BİTECEK?

 

 

CHP’nin her kademesindeki örgütlerinde meydana gelen kavgalara hem ülkem, hem de orada siyaset yapan yurtseverler adına , hele aydın kadınlar ve aydın gençlerden oluşan siyasetçileri adına çok üzülüyorum.

 

 

Anladık, CHP aydınların, okumuşların, mürekkep yalamışların partisi, çok tartışma olmalı, çok sözel kavga olmalı ama meydana gelen fiziksel saldırılar çok mide bulandırıcı ve Atatürk’ün partisine yakışmayan çirkinlikte.

 

 

Kadın mensuplarına saygısı olmayan, kavga çıkaran örgüt yöneticilerinin derhal görevden alınması gerekir.-il başkanlığı yapmış birisi olarak fütursuzca acımadan yaptığım bir şeyi öneriyorum-

 

 

En çok kadın haklarından bahsedilen sözümona sosyal demokrat ilerici bir partide kadınlar yanında şiddet!

 

 

Annelik içgüdüsünden dolayı kadınlar fiziksel şiddetten çok etkilenirler ve bu durum baygınlıklara kadar gider.

 

 

Kadınlara saygı göstermeyip kavga çıkaran siyasetçi gerçekten ruhsal olarak çok çirkindir.

 

 

Böylelerine siyasetçi değil, siyasetçi yamağı diyerek onları nefretle kınamak gerekir.

 

 

CHP ne zaman parti gibi parti olur?

 

 

Kılıçdaroğlu gibi bir sinsi mezhepçinin CHP’nin başından gidip, yerine süzme Atatürkçü bir yiğit aydının gelmesiyle.

 

 

Tunceli’ye Dersim diyen, Atatürklü yılları eleştiren, kendini Dersimli Kemal olarak yaftalayan birinin zaman zaman Atatürk’ü övmesi sahteciliktir.

 

 

Ey CHP’nin tüm saygıdeğer üyeleri ve delegeleri, şu genel başkan değiştirme işini biraz ciddiye alın ve çok yoğun çalışın.

 

 

Dersimli Kemalli bir CHP her zaman yenilgiye uğrayacaktır ki, bunun nedenlerini siyaset sosyolojisi açısından yüksünmeden defalarca yazdım.

 

 

 

Ülke ve halk için meyvesini toplamadığınız bir parti için neden evcilik oynuyorsunuz?!

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!