Kılıçdaroğlu’ndan önemli açıklamalar! Tasfiye yapacak mı? Çarşaf liste mi, blok liste mi?

Kılıçdaroğlu’ndan önemli açıklamalar! Tasfiye yapacak mı? Çarşaf liste mi, blok liste mi?
27 Ağustos 2014 09:49

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 5-6 Eylül’de Ankara’da yapılacak 18’inci Olağanüstü Kurultay için “Kimi çevrelerce ‘Tasfiye kurultayı olacak’ nitelendirmeleri yapılıyor. Aday olanın da, adayları destekleyenlerin de tasfiyesi söz konusu değil. Tasfiye kesinlikle olmayacak, aksine bütünleşme kurultayı olacak” mesajı verdi.

 

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hürriyet gazetesinden Okan Konuralp’e kurultay sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu:

 

 

‘NEDEN ADAY OLDUN’ DEMEYİZ

 

 

İnsanlar özgürce çıkıp, kendilerine güveniyorlarsa, partiyi daha ileriye taşıyacaklarını düşünüyorlarsa, delegeden bu konuda destek almak istiyorlarsa aday olabilirler. ‘Neden aday oldun’ diye kimseyi eleştirmeyiz. Ne kadar fazla aday çıkarsa, bunu partinin zenginliği olarak görürüz.

 

 

KİMSE DIŞARIDA KALMAYACAK

 

 

Kurultayı daha büyük bir salonda yapmayı isterdik. Fakat spor karşılamaları nedeniyle Ankara Arena uygun olmadı. Biz de Ankara’nın en büyük salonunu tuttuk. Kurultayı izlemek için gelen kimse dışarıda kalmayacak, partililerimiz meraklanmasınlar. Son derece demokratik bir yarış olacak. Düşüncelerimizi özgürce paylaşacağız. Bir anlamda kendini yenileyen bir CHP olacak.

 

 

TERCİHİM ÇARŞAF LİSTE

 

 

Tüzüğümüze göre asıl olan Parti Meclisi seçiminin çarşaf liste ile yapılmasıdır. Tüzüğümüzü bu doğrultuda değiştirmiştik, kurultayda da aksi yönde bir değişiklik olması söz konusu değil. Ancak kurultay delegelerinin isteği halinde ise seçim blok liste ile yapılabilir. Benim kişisel tercihim de seçimlerin çarşaf liste yapılması yönünde. Aksi bir irade ortaya çıkması söz konusu olursa, tercihimi ifade ederim. Listemde ise sürpriz bazı isimlere yer vereceğim. Görüşmelerimiz sürüyor, isim telaffuz etmek için erken.

 

 

DEMOKRASİYİ GÜÇLENDİRECEĞİZ

 

 

Kurultayı çok önemsiyorum. Çünkü Türkiye’de son zamanlarda en çok tartıştığımız ve gittikçe de kendisinden uzaklaştığımız kavram, demokrasi. Biz demokrasiyi yeniden Türkiye’nin gündemine getirmek istiyoruz. Bunu da parti için demokrasiyi güçlendirerek yapacağız. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında, sonuçlardan memnuniyet duymayan arkadaşlarımızın eleştirileri oldu, kurultayın toplanmasını istediler. ‘İmzaları getirin, toplayalım’ dedik. Ancak imzaların toplanmasında başarılı olamadıkları ortaya çıktı. Ben de kurultay kararı aldım; kararım demokrasiye duyduğum saygının sonucudur.

 

 

CHP ÇAĞDAŞLIĞA DÖNÜK

 

 

Kendi genel başkanlığım dönemi ile ilgili söylüyorum: Her kurultay sonrası halkla daha fazla bütünleşen bir CHP çıktı ortaya. Bunun sonuçlarını görüyoruz. Geçmişin parçalı sosyal demokrat yapısı da ana gövdede birleşti. Türkiye’nin sorunlarını, sokaktaki yurttaşın sorunlarını daha çok dile getiren, projeleriyle çözümlerini sunan bir CHP var. Bu bağlamda ‘sol kulvarı boş bırakmak, sağa açılmak’ vb. değerlendirmeler doğru değil. CHP yönü çağdaş uygarlığa dönük, sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini benimsemiş bir kitle partisi.

 

 

ATOMU PARÇALAMAKTAN ZOR OLAN

 

 

Değişim taleplerini aşama aşama yerine getirdim. Son 4 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir. Değişimden yana olan parti CHP, statükoyu benimsemiş olansa AKP ’dir. Bir devlet partisi olarak AKP, kendisini Ankara’ya hapsetmiştir. Biz ise halkın partisiyiz. Dolayısıyla değişime devam edeceğiz, değişim daima sürecek. Değişimde sınır yoktur; biz dindarlarla, Kürtlerle barışmış bir partiyiz. Bunlar çok önemli adımlar. Çünkü bazı değişiklikleri yapmak atomu parçalamaktan zor. Kolay bir mücadele vermedik, değişim adına.

 

 

YEMİN TÖRENİNE GİTMEYECEĞİM

 

 

Erdoğan ve AKP hükümeti tarafından hukuka karşı bir darbe gerçekleştirilmiştir. Anayasa işlemiyor, hukuk çalışmıyor, ilgili kurumlar çalışmıyor. Herkes bir kişinin, Erdoğan’ın ağzına bakıyor. O nedenle biz bir dikta yönetiminden bahsediyoruz. Sivil bir darbeyle karşı karşıyayız. Tüm kurumlar uyuyor; yasama, yürütme ve yargı olduğu gibi bir kişinin ağzından çıkacak sözlere kilitlenmiş durumda. Hal böyleyken bizim Erdoğan’la ilişkimiz ‘zorunluluk’ kriteriyle sürecek. Zorunlu olmadıkça kendisiyle temasımız olmayacak, herhangi bir görüşmeye de gitmeyeceğiz zorunlu olmadıkça. Bunlara, milletvekillerimizin teamüller gereği cumhurbaşkanı gezilerine katılmaları da dahil. Cumhurbaşkanı olmadan Anayasa ve hukuku çiğneyen, aile boyu yolsuzluğa batmış olan ve kul hakkı yiyen birisinin yemin törenine de katılmayacağım. Grubu ise serbest bıraktım. İsteyen gider.