Kılıçdaroğlu: Ufku dolan ayrılıyor

Kılıçdaroğlu: Ufku dolan ayrılıyor
3 Kasım 2014 09:20

Kılıçdaroğlu; iş cinayetleri, çözüm süreci, MGK toplantısı ve Tarhan’ın istifasını değerlendirdi.

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinden istifa eden Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın zaten yollarını daha önceden kendileriyle ayırdığını belirterek,“Ufku dolanlar bizden ayrılıyor” dedi. Kılıçdaroğlu, Bağımsız Van Milletvekili Milletvekili Aysel Tuğluk’un çözüm sürecine dönük AKP dışında “yeni partner aranması” gerektiği yönündeki önerisine ilişkin soruya “CHP’nin partner olmasını beklemek doğru değil, böyle bir niyetimiz yok” karşılığını veren Kılıçdaroğlu, “Öcalan’la masaya yatırırsanız, bu çözümsüz bir süreçtir”dedi. Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun iş kazalarıyla ilgili yaptığı “işçilerin işvereni ihbar etmesi” önerisini “Alo Fatih’in çok fazla etkisinde kalmış, hangi işçi işverenini ihbar edebilir. Araya yine 50 kişi girecek” diye değerlendirdi. Kılıçdaroğlu, genel seçimlerde milletvekillerinin yüzde 85’inin “önseçimle” belirleneceğini bildirdi.

 

Partisinin milletvekilleri ve MYK üyeleriyle Antalya Belek’te “çalışma toplantısı” düzenleyen Kılıçdaroğlu’nun gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

 

Yollarımız ayrılmıştı: (Emine Ülker Tarhan’ın istifası) Biz bir aileyiz. Ülkeyi yönetmeye talibiz. Ufku dolanlar bizden ayrılabiliyorlar. Yeni bir olay da değil, yollar zaten daha önce ayrılmıştı. Davutoğlu herhalde söyleyecek başka bir şey bulamadı. CHP’yi eleştirmek için CHP’den istifa eden birisinin dilekçesine önem veriyorsa, kendi milletvekillerine çağrı yapıyor demektir. (Başka istifalar gelir mi?) Kimsenin iradesine ipotek koyma gibi bir düşüncem söz konusu değil. Önceki istifaların bir özelliği var, seçim bölgelerinde kaynaklanan kırgınlık nedeniyle ayrıldılar, bunu tamir etmek mümkün. Emine Hanım kendisine mutlaka bir yol haritası çizmiştir, bize başarı dilemek düşüyor.

 

CHP partner olmaz: (Tuğluk’un açıklamalarına ilişkin) CHP’nin partner olmasını beklemek doğru değil, böyle bir niyetimiz yok, sorunun nasıl çözüleceğine ilişkin görüşlerimizi açıkladık, dönemin Başbakanına verdik, çözüm adresini de gösterdik: Parlamento. Şu ana kadar ortaya çıkan tablo iç açıcı bir tablo değil. (Sürecin bittiğini mi düşünüyorsunuz?) Başladığını görmedik ki bittiğini görelim. Hükümetin doğu ve güneydoğuda ulusal güvenlik açısından ciddi bir zaaf penceresi açtığını herkesin bilmesi gerekiyor. Sorun çok boyutlu bir sorun. Bütün o boyutlarıyla beraber ele alıp masaya yatırmak lazım. Kiminle masaya yatıracaksınız, Öcalan ile masaya yatırırsanız bu çözümsüz bir süreçtir. Meşru organlarla bir araya gelir oturur çözülür. Herhangi bir partnerliğe gerek yok. Çözmek için oturursunuz masaya konuşursunuz. Kapalı kapılar ardında konuşmazsınız.

 

Hükümet sıkıştı: (CHP iktidar olursa İmralı görüşmeleri devam eder mi?) Ben bu sorunu çözmek istiyorum. Halkın bizi yetkilendirmesi lazım, iktidara getirdikten sonra oturulur tartışılır, bu hükümetin neler yaptıklarına bakılır bütün bunları reddedip sıfırdan yeni bir şey getirmeyeceğiz. Halkın kabul etmeyeceği bir taahhüdün altına bir siyasal parti giremez. Öyle anlaşılıyor ki AKP, halkın kabul etmeyeceği taahütlere kapalı kapılar ardından girmiş durumda, o yüzden sıkışmış durumda, Çıkıp, “Biz taahhütlerde bulunduk ama yerine getiremiyoruz” desinler.

 

Alo Fatih’ten etkilenmiş: (Davutoğlu’nun iş güvenliğine ilişkin ihbar hattı kurulacağını açıklaması üzerine) Alo Fatih’in çok fazla etkisinde kalmışlar. Hangi işçi kendi işverenini ihbar edebilir. Ertesi gün işine son verirler. Adamın dünyadan haberi yok, herkesi Alo Fatih gibi biliyor. Bu işçi zor bela iş bulmuş zaten, patronunu şikayet edecek, patron da onu çalıştıracak. İşçi ölümlerine karşı ürettiği çareye bakın, muhbir vatandaş. Önlem almıyor, sen patronu ihbar et. İhbar edip ne olacak? Araya yine 50 kişi girecek, kimin başı yanacak, patronun mu gariban işçinin mi? Allah akıl fikir versin. Sözde akademisyen, dünya gerçeklerinden, işçi işveren ilişkilerinden bu kadar kopuk biri görmedim. Sendika zorunluluğu getirin diye önerdim. Getirsin, hemen kabul edelim. Açık çek veriyoruz.

 

Yargıyı bölüyorlar: (Yargıtay ve Danıştay’ın yapısını değiştiren yasa önerisi) Yargıtay’daki kompozisyonun siyasal iktidar lehine değişmesini istiyorlar. Yargıda siyasi otoritenin verdiği kararların kabul edileceği bir düzeni yaratmak istiyorlar. HSYK yeni seçildi. AKP çevreleri, “Yargı çoğulcu yapıya kavuştu” diyorlar. Adalette çoğulcu yapı olmaz. Nedir çoğulcu yapı. 2 ülkücü, 3 sosyal demokrat, 3 cemaatçi, 5 AKP’li. Adalet dağıtan bir hakime ben “Bir dakika sen sosyal demokrat mısın, ülkücü müsün” diyeceğim. Yargıcın sırtındaki cübbeyi çıkardılar, ona siyasi bir cübbe giydirdiler. Ülkenin yurttaşları bölündü şimdi hakimi savcısı bölünüyor. Düne kadar aynı masada yemek yiyen hakim ve savcılar, seçimlerden sonra masalarını ayırdılar. Elbette ki hakimin bir siyasi görüşü olabilir. Biz şimdiden ona cübbe giydirdik. Sen sosyal demokratsın, sen ülkücüsün, sen AKP’lisin, sen cemaatçisin. Toplumu etnik kimlik, inanç temelli böldük, yargıyı da siyasi temelli bölüyoruz.

 

İşçiler CHP’ye neden oy vermiyor?: Beklediğimiz oyu alamıyoruz. Taşeronlaştırmanın getirdiği bir güvensizlik var. İktidara oy vermezsem beni işimden atarlar mı? İşçiyi güvencesiz bırakırsanız iradesini özgürce kullanamaz. (Erdoğan’ın Ermenek’teki işçinin çalışma saatine ilişkin açıklamaları üzerine) Kendisi başbakanken de parlamentonun nasıl çalıştığını bilmiyordu. Şimdi de bilmiyor. Onayladığı yasa, nasıl onayladığının farkında değil.

 

Sorun var demektir: MGK’nın çok uzun sürmesi Türkiye’de iktidarın görevini yapmadığı, ülke yönetiminde ciddi bir kaosun, boşluğun olduğu anlamında algılanabilir. Öyle olduğu da bilinen bir gerçek. Sağlıklı işleyen bir demokraside MGK bu kadar uzun süre toplanmaz. 12 yıldır ülkeyi yöneten bir iktidar, ülkenin geleceğiyle ilgili kaygı duyan bir kurulu saatlerce topluyorsa orada bir sorun var demektir.

 

Sık değişmemeli: “Kırmızı kitap” olabilir ama bunlar ulusal güvenliğimiz açısından ortak aklın üretebileceği metinler olmalı. Bu tür düşüncelerin çok sık değişmesi söz konusu olmaz.

 

Jandarma’nın İçişleri Bakanlığı’na bağlanması: Emniyet Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı’na bağlandı, hangi halde olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir kurum, gelenekleri oturmuş ve iyi çalışıyorsa görevini sürdürmesi gerekiyor ama siz onu alıp siyasallaştırırsanız sorun yaratmış olursunuz, danışmadan karar almak doğru değil.

 

Yüzde 85 önseçim: Tüzüğümüz yüzde 85 ön seçim diye bir belirleme yapmış durumda. Ağırlık ön seçim olacağına göre merkezde bizim karar verme şansımız yok. Üyeler karar verecek.Kılıçdaroğlu; iş cinayetleri, çözüm süreci, MGK toplantısı ve Tarhan’ın istifasını değerlendirdi.

 

Özçelik’e ‘AKP ağzıyla’ konuşmakla suçlaması

 

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partililere “özgüvenli”, milletvekillerinden de “Partinin militanı” gibi olmalarını istedi. CHP Lideri, partililerden, yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayının da bundan sonra “Ak Saray değil, kaçak saray” diye söz etmelerini istedi. Toplantıda muhalifler adına söz alan tek isim olan Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ise kampta özellikle Suriye’deki gelişmeler ve partinin dış politikasına ilişkin sunum yapan yeni Genel Başkan Yardımcısı Murat Özçelik’i, “AKP ağzıyla konuşmakla” suçladı.

 

Kılıçdaroğlu’nun başkanlığındaki çalışma kampı dün öğle saatlerinde sona erdi. Dış Politikadan sorumlu genel başkan yardımcısı Özçelik’in sunumunun ardından milletvekilleri söz alarak hem iç, hem de dış politika konusundaki eleştiri ve önerilerini yönelttiler. Partiden istifa eden Emine Ülker Tarhan’ın ardından istifa edecekleri konuşulan İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler ve önceki gün kamptan ayrılan Süheyl Batum’un da aralarında bulunduğu muhalif milletvekilleri toplantıda söz almadı.

 

‘Üçüncü kişilerin yanında eleştirmeyin’

 

Basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantıda eleştirileri yanıtlayan Kılıçdaroğlu, partililerde “özgüven eksikliği” bulunduğunu belirterek, “Önce özgüvenli olacaksınız, bir milletvekili, partinin militanıdır. Kendi içimizde eleştiri yapabiliriz, ancak üçüncü kişilerin yanında, üçüncü kişilere yönelik mecralarda parti politikalarını eleştirmememiz gerekir. Biz, eleştirmeyi çok seviyoruz. Bu, partide bir özgüven eksikliğine işaret ediyor. Bu güvensizliği kendi kendimize yaratıyoruz. Biz kendi partimizden şikayetçi olmayacağız. Birlik olacağız, tek ses çıkaracağız. Yoksa halk bize niye güvensin. Kendi kendimizi eleştirirsek iktidar olamayız. Tersini yaparsak ise umuda yürürüz” dedi.

 

‘Kaçak saray’ deyin

 

Kılıçdaroğlu, yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayını da eleştirirken, “Ak Saray değil, kaçak saray” ifadesinin kullanılmasını istedi. CHP iktidara geldiğinde, o saraya ODTÜ’ye vereceklerini belirten Kılıçdaroğlu, bir milletvekilinin “Silikon vadisi olsun” sözleri üzerine o şekilde de kullanılabilecğini söyledi.

 

‘Tuzak kuruyor’

 

Kılıçdaroğlu, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl eksende çözülmesine ilişkin parti politikasının net olduğunu vurgularken, “Kürt meselesinde bizi tuzağa düşürmeye çalışıyorlar. Bu sorunu çözeriz, çözeceğiz. Demokrasiler ve özgürlükler içinde çözeceğiz. Nokta. Bunun ötesine gitmeyin, bu tuzaktır” uyarısında buldu. CHP olarak eleştirilerinin AKP grubuna değil, hükümete yöneltilmesini isteyen Kılıçdaroğlu, “AKP’yi hedef almanız onları daha da kenetler” değerlendirmesinde bulundu.

 

Uzaydan gelmiş muamelesi

 

Edinilen bilgiye göre milletvekillerinden “sahaya inmelerini” isteyen Kılıçdroğlu, “Örneğin işçi kahvesine gidin. Oradakiler işsiz, aç. Oradaki insanlara demokratikleşmeyi, laikliği anlatamazsınız. Gittiğiniz yere uygun bir dil geliştirin, uygun bir kıyafetiniz olsun. Yoksa uzaydan gelmiş muamelesi görürsünüz” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, gelen talepler üzerine Türkmenlere bir yardım heyeti gönderileceğini anlattığı, bu konuda Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ile temasa geçilebileceğini kaydettiği öğrenildi.

 

Toplantıda sunum yapan Murat Özçelik, “Bölgenin bugün girdiği sorunlu ortamda herkesin gerek Irak’ta gerek Suriye’de mezhep temelli veya etnik temelli olmayan laik bir anlayışla ilişkileri geliştirmek isteyeceği yegane parti CHP’dir” görüşünü dile getirdi.

 

Türkmenlere kanton önerisi

 

Özçelik, Telafer ve Kerkük’teki Türkmenlerin durumuna işaret ettiği konuşmasında, “Madem ki Kürtler, Rojava’da bir kantonal çözümle bazı haklar kazandılar. Türkmenler için de kantonal bir çözüm neden olmasın” dedi. Özçelik, halkların huzur bulacağı idari yapıları kendilerinin belirlemesi gerektiğini vurguladı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik derinlik” kitabına göndermede bulunan Özçelik, “Davutoğlu bugün yazsa kitapda stratejik derinlik ifadeini kullanamazdı, çünkü o da bölge sınırındaki güçlükleri gördü” dedi.

 

Özgümüş: AKP ağzı

 

Özçelik’in konuşmasının ardından söz alan Özgümüş, Özçelik’in sunumu için “1991’de Amerikan askeri Irak’a girdiğinde Şiilerin onları çiçeklerle karşılayacağı bekleniyordu, maalesef bu olmadı’ dedi. Bu bir dil sürçmesi olmalı. Hangi ülke halkı işgalcileri çiçekle karşılar? Bu AKP ağzıdır, Erdoğan, Davutoğlu ağzıdır” dedi. Özçelik’in, Türkiye’de sadece CHP’nin laikliği savunduğu tezinin de son derece tehlikeli olduğunu belirten Özgümüş, “DSP de laiktir, MHP’de laik olduğunu söylüyor, hatta Selahattin Demirtaş cumhurbaşkanlığı seçiminde laikliklik üzerine kurdu. Sadece CHP laik derseniz, laikler yüzde 25 kabulü üzerinden bu Türkiye’yi muhafazakarlaşmaya götürür” dedi. Özçelik’in, “Suriye’de Esad, halkını kesiyor” dediğini belirten Özgümüş, “Bu tespit, AKP’nin sınırlarımızdan geçirdiği teröristleri, IŞİD’in, Nusra’nın katliamlarını meşru kılar, görmezden gelir. Suriye’de Mukaveme-i Suriye adıyla örgütlenen halk, müthiş bir halk savaşı veriyor”ifadelerini kullandı.

 

Toplantıda söz alan bazı milletvekileri, bu tarz toplantıların daha sık yapılmasını isterken, bazı miletveklleri de yıpranan örgütlerin değiştirilmesini istedi. İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel de AKP’nin ülkeyi kötü yönetmesine karşın “algı yönetimi” ile halka kendini inandırdığını belirterek, CHP’nin algı yöetiminde başarısız olduğunu vurguladı.

 

 

Kaynak: Ayşe Sayın / Cumhuriyet