Kılıçdaroğlu: Sarıgül ilgi alanımızda yok

Kılıçdaroğlu: Sarıgül ilgi alanımızda yok
24 Eylül 2013 11:27

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Birgün Gazetesi yönetimini parti genel merkezinde kabul etti ve Sarıgül’ün adaylığı konusunda “Çare henüz Sarıgül değil” sözlerini kullandı.

 

“ÇARE HENÜZ SARIGÜL DEĞİL”

 

Çok konuşulan Sarıgül adaylığı konusunda ne düşünüyorsunuz?

 

“Partimizin üyesi değil ki! Ne düşüneyim? Bu konuyu konuşmamız için, önce gelip partimize üye olması gerekiyor. Daha önce ihraç edildiği için benim imzamla ya da MYK kararı ile partiye dönemiyor. Parti Meclisi kararı gerekiyor. Geçmişte Fikri Sağlar ve Celal Doğan için de böyle oldu. Prosedür yine böyle işleyecek. Sayın Mustafa Sarıgül Parti Meclisi’ne başvuracak, başvurusu değerlendirilecek. Başka bir seçeneğimiz de yok. Tüzüğümüz var. Hepimiz bu metne uygun tavır almalıyız. Aksi halde biri yargıya başvurur, bizim alacağımız karar boşa çıkar.”

 

Sarıgül meselesinin bu kadar konuşulmasını rahatsız edici buluyor musunuz?

 

“Beni rahatsız eden şey, sürekli aynı sorunun sorulması. Yoksa Sayın Sarıgül’ü medya konuşur, tartışır, bunlar doğal. Ama benim ilgi alamın dışında.”

 

Daha partiye üye olmayan birinin çok fazla pazarlık ettiğini düşünmüyor musunuz?

 

“Ben bu konuları gazetelerden okuyorum. Böyle bir pazarlık yok. Bugüne kadar böyle bir konuya dahil olmadım. Yeğeninizin sosyal paylaşım sitesinden Sarıgül’ün adaylığı konusunun kesinleştiğini yazması tartışmayı ateşledi. Ben bu konuyu yeğenimle hiç konuşmadım ki. Bazen benim soyadımın bir harfini çıkarıyorlar ve ona uygun bir tweet atıyorlar, kimse ismin farkında olmuyor, benim ya da bir yakınımla ilgili olmuş gibi gözüküyor. Kısacası, çare şimdilik Sarıgül değil.”

 

henuz-care-sarigul-degil-1

 

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yeni seçim stratejilerini anlatırken Fransa’yı işaret etti. “Diğer siyasi partilerden çok önce çalışmalara başladık. Geçen yılın mayıs ayında ilk toplantısını yaptık” diyen Kılıçdaroğlu, Fransa konusuna şöyle açıklık getirdi:

 

“Fransa’da solun yerel seçimlerde kazandığı başarı üzerine oraya bir heyet gönderdik. Kampanyayı yürüten ekibi de Türkiye’ye davet ettik. Burada belediye başkanlarımızla görüştürdük. Hem kampanya hem strateji konuştuk. Orada söylenen çok ilginç bir şey vardı. Bir bildiriyi sokakta dağıtırsanız etki gücünüz yüz kişide bir kişi olur. Kapı kapı dolaşıp doğrudan yurttaşla konuşmak, aile ile ilişki kurmak gerekiyor.”

 

CHP Genel Merkezi’nde de seçim hazırlıkları için vaziyet alınmış. Kılıçdaroğlu binanın bir katını genel merkezi ziyaret etmek isteyen aday adaylarına ayırdıklarını anlattı. Bu, biraz da aday adayı kalabalığını yönetmek için düşünülmüş:

 

“Aşağıda beş kişilik bir komisyonumuz var. Genel Başkan Yardımcısı ve Genel Sekreterin de içinde olduğu. Her seçim bölgesi için ayrı ayrı aday nasıl belirlenmeli, bunun çalışmasını yaptılar. Bir iki görüşme yapacaklar. Nasıl aday belirleneceğine dair. Parti Meclisi’ne bilgi verdik ve yetki aldık. Şu anda anketler devam ediyor.”

 

MEYDANLARA SANDIK KONACAK

 

“Birden fazla anket yapıyoruz. Örneğin belediye başkanının bizde olduğu yerlerde yaptığımız anketlerde başkan ve CHP oylarını ayrı ayrı değerlendiriyoruz. Başka hangi adaylar var ya da halk kimi istiyor onu öğrenmeye çalışıyoruz. YSK’nin takvimine bağlı olmaksızın kendimiz bir takvim oluşturduk. Adaylar çok önceden başvuruyor ve biz adaylar üzerinden bir çalışma yapıyoruz.

 

Asıl olan halkın sevdiği, en çok oyu kiminle alabileceksek onunla yola çıkmak çok önemli. MYK geçen hafta eğilim yoklaması yapılacak üç yer belirledi. Bütün parti üyelerinin önüne sandığı koyacağız ve onlar belirleyecek. Süreç içerisinde bu sayı daha da artacak. Belki daha küçük ölçekli yerlerde sandığı meydana koyup parti üyesi olsun olmasın kimi belediye başkanı görmek istiyorsunuz diye halka soracağız.”

 

Meydana sandığı koyduğunuzda merkez sağa yakın isimler de çıkabilir. Merkez sağ adaylarına açık mısınız?

 

“Tabii. Merkez sağdan partimize gelirse memnun oluruz. Seçilen isim sadece CHP’lilere değil tüm halka hizmet sunacak. Eğer belde halkı şu insan olsun ve CHP’den olsun diyorsa tabii ki bunu değerlendireceğiz.”

 

Gezi süreci ve park forumları yerel yönetim anlayışınızı nasıl etkiledi?

 

“Elbette etkiledi. Partinin gençleşmesi isteniyor. Bu açıkça ifade edildi. Sadece bizim için değil bütün partiler için bu geçerli. Biz Gezi’den önce yüzde 11 gençlik kotası getirmiştik. Yüzde 33 cinsiyet kotası getirmiştik. Bu ikisi, Gezi talepleri ile örtüşüyor zaten.”

 

Siz, Gezi Direnişi sırasında Tayyip Erdoğan “Bu işi CHP’liler yapıyor” dediğinde “Onlar bizi de istemiyor” dediniz ve Taksim’e tek başınıza flamalar olmadan gittiniz. Gezi’yi anlamaya çalışıyorsunuz ama oralarda da sanki CHP’nin değişmeyeceğine dair bir kanaat var.

 

“Ben o sırada başka bir çağrı da yaptım. CHP’de değişim ve devrim mi istiyorsunuz, gelin dedim.”

 

Gezi gelsin partide devrim yapsın mı diyorsunuz?

 

“Diyorum. Gelin o zaman, üye olun, devrimi ve değişimi beraber yapalım. Devrimse devrim, değişim ise değişimi yapalım. Ben iddia ediyorum, son üç yılda en büyük değişim ve dönüşümü yaşayan parti CHP’dir. İl başkanları, tüzüğümüz değişti, gençlik ve kadın kotası geldi. Özgürlük ve Demokrasi bildirgesi yayınladık. Yüzde 10 seçim barajı insin dedik, sosyalist enternasyonale Genel Başkan yardımcısı olduk. AB ile yakın ilişki geliştirdik. Teknik bazda bile görüşmelerimiz devam ediyor. Dış politikamızı bütünü ile yeniledik.”

 

Gezi ile birlikte gençlere açılırken bir yandan da dış gezileriniz ağırlık kazandı? Dışarıda AKP ve CHP ile ilgili izlenimlerin değiştiğini düşünüyor musunuz?

 

“Artık biz Irak’a, Mısır’a, ABD’ye, Londra’ya da gidiyoruz. Şunu çok rahat iddia edebilirim ki CHP olmazsa AKP’nin baskıcı politikalarını Batı bu kadar rahat algılayamayacaktı. Her gittiğimiz yerde Türkiye’de olan biteni anlattık. Önce bize inanmadılar. Siz statükocusunuz, siz AKP’yi kötülüyorsunuz dediler. Biz ne yaptık da statükocu olduk? Demokrasiyi biz savunuyoruz. 12 Eylül yasalarını değiştirin diyoruz onlar değiştirmiyor. Yüzde 10 barajını indirelim diyoruz, onlar engelliyor. Dolayısıyla Batı sadece AKP’nin ağzından Türkiye’yi okuyordu. Şimdi durum tam anlamı ile değişti, yerle bir oldu.”

 

Bu algı değişikliğini Batı’da ve Ortadoğu’da hissediyor musunuz?

 

“Batı dünyasına daha erken gittik, orada anlattık. Arap dünyasına sonradan gittik ve anlatmaya başladık. Bakın Mısır’daki Müslüman Kardeşler Örgütü bile CHP Heyetine “Sadece AKP ile değil bütün Türkiye halkı ile ilişki kurmak istiyoruz” diyorlar. Anlayışları AKP’den çok daha ileride. Erdoğan bize ne diyordu: “Sisi’nin ayağına gidiyorsunuz.” Dünyadan bu kadar kopuk, gerçeklikten bu kadar kopuk bir dış politika inşa etmeye çalıştılar ve geldiler, duvara tosladılar.”

 

“Dünyadan, gerçeklikten kopuk” suçlaması CHP için kullanılıyordu. Statükocu, baskıcı gibi argümanları da öyle. Siz artık bu kavramları iade mi ediyorsunuz?

 

“Batı’da AKP için statükocu, baskıcı politikaları uygulayan, diktatörlük heveslisi bir parti var dedik. Erdoğan için diktatör kelimesini ilk kullanan benim. Artık dünyada herkes Erdoğan’ı diktatör olarak biliyor. Ağzından çıkan her sözü ertesi gün AKP’nin milletvekilleri, AKP’nin savcıları, AKP’nin hakimleri uygulamaya koymaya çalışıyorlarsa bu ülkede demokrasi rafa kalkmıştır, diktatörlük vardır. Statükonun temsilcisi de AKP’dir.”

 

 

 

Birgün