Kenevirin sanayideki mucizeleri!

Kenevirin sanayideki mucizeleri!
7 Kasım 2018 11:35

Savunanlar, giyim sektöründeki yerini, kâğıt yapımında kullanılabilmesi nedeniyle ağaç katliamını önlemesini, yakıt ve ilaç sanayiindeki katkılarını öne sürüyorlar. Karşı çıkanlar ise, uyuşturucu etkisine dikkati çekiyorlar. Tarihin ilk zamanlarından beri var olan kenevir, artıları ve eksileriyle birçok tartışmaya konu oluyor…

 

 

 

Kenevir, tarım alanında son yılların en önemli keşiflerinden biri… Halk arasında daha çok uyuşturucu maddelerin yapımında kullanıldığından, “günah bitkisi” diye anılıyor. O nedenle de, insanlık için gerçek yararları ne yazık ki pek bilinmiyor. Birçok ülke, kenevir bitkisinin (Cannabis sativa) ekimini ve yetiştirilmesini yasaklamış durumda. Bazı Batı Avrupa ülkelerinde, sadece deney amaçlı kullanım için ilgili bakanlıktan alınan özel izinlerle ekimi yapılıyor. Doğanın bir parçası olan bir bitkinin bu denli denetim altında tutulmasının nedeni ise, içerdiği bir maddeden kaynaklanıyor: Thc (tetraidrocannabinolo)… Doğal kenevir az miktarda Thc içeriyor ve bu nedenle de asla uyuşturucuya dönüştürülemiyor. Öte yandan, tarladan elde edilen kenevir liflerinden, tekstil sanayiinde, çekirdeklerinden de kozmetik sektöründe yararlanılıyor. Odunsu sapı ise, kâğıt ve kumaş üretiminde kullanılıyor. Kısaca kenevir, derisinden, etinden, sütünden yararlanılan bir çeşit büyükbaş hayvan olarak nitelendirilebilir. Ana maddesi kenevir olan keten giysiler, hafiflikleri ve terletmemesi nedeniyle, tüm dünyadaki modacıların kreasyonlarında yer alıyor. Hatta, İsviçre’de “Her şey kenevirden” adlı mağazada, kitaptan şampuana ve biraya kadar birçok ürün kenevirden üretiliyor. Kenevirle yakından ilgilenen en ilginç sektör ise otomotiv sanayi. Son üretilen Opel Astra’nın kaplamasında hangi bitkiden yararlanıldı dersiniz?

 
“Kâğıt, kumaş ve gıda ürünlerinin yapımına, endüstriyel ve özel enerji üretimine katkısı olan ve aynı zamanda havayı temizlerken toprağı besleyen bir tek doğal kaynak bulunuyor: marihuana yani kenevir.” Bu cümlenin sahibi 50 yaşındaki Jack Herer, birçok engellemeye rağmen halen faaliyet gösteren Hemp’in (Help end marijuana prohibition) 20 yaşından beri önderi. Hemp, Amerika’da yasaklanamayan en önemli gruplardan biri. Herer, kenevirin en ateşli savunucularından… Bazı botanikçiler, çevre ve tarım bilimciler de onunla aynı kanıyı paylaşıyorlar. Öte yandan, Almanya’da bulunan çevre bilimleriyle ilgili bir enstitüde yapılan araştırmaya göre, kenevir, elverişsiz topraklarda ve bataklık bölgelerde yetiştirilebilen ender bitkilerden biri. Araştırmada varılan bir başka sonuca göre, derinlerde filizlenen kökleri toprağın verimliliğini artırıyor. Ayrıca, pamuk gibi lifli bitkilerin tarladan toplanmadan önce %50’si ziyan olabili-yor. Ama araştırma, kenevirin çürümeye yol açan asalakların saldırısına daha az maruz kaldığını gösteriyor.

Kenevirin kullanım alanlarını daha iyi inceleyebilmek için uygarlığın ilk dönemlerine bakmak yeterli. Örneğin, 1920’li yılların sonlarına kadar giysi için üretilen kumaşların %80’i, denizcilerin kullandıkları sicimlerin %90’ı ve kâğıt üretiminin %75’i, tüm dünyadaki yüzlerce hektarlık kenevir tarlalarından sağlanıyordu. Gutenberg 15. yüzyılda matbaayı icat edip hammaddesi kenevirli yüzlerce sayfadan oluşan İncil’i çoğalttı. 1776’da kenevirin üretiminde katkısı olduğu kâğıtlara Amerika’nın ilk bağımsızlık bildirgesi yazıldı. 1900’lü yıllarda, İtalya ve Rusya, yüzbinlerce hektarlık ekilmiş topraklarıyla dünyanın önde gelen kenevir üreticileriydi.
Mucizevi bitki kenevirin kullanım alanları ve yararları geçtiğimiz yıllarda çok sayıda araştırma ve yazıya konu oldu. Bu kitaplardan biri olan “Kenevir”, Amerikalı kenevir savunucularından Jack Herer tarafından kaleme alındı. Kenevir hakkında 1940’lı yıllardan beri süregelen önyargıları ve bilgi eksikliğini bu kitapla gidermeye çalışan Herer, birçok alanda kullanılabilen bu bitkinin, sadece “uyuşturucunun suç ortağı” olarak anılmasına karşı çıkıyor. 1937 ise, kenevir için en önemli yıl oldu. Ağaçtan ilk kez kâğıt üreten ve petrolden plastik (naylon) elde etmeyi başaran, her iki buluşun da belgesine sahip Lammont Du Pont firması, Amerika’da hızla yayılan kenevirin tarlalardan toplanması ve selülozlarının korunması amacıyla yeni makineler icat etti. Bu gelişmelerin ardından aklanmaya başlayan kenevir, kimya devlerinin ilgisini çekmeye başladı. Aynı dönemlerde, otomotiv sektörünün efsanelerinden Henry Ford, tamamıy-la kenevirden imal ettiği ve kenevirle çalışan “Biomasscar” adlı arabasıyla bir devri-me imza attı. Ford’un yeni icadı, kısa sürede insanların ilgi merkezi oldu. Bu durumu fark eden bazı kesimler, kenevirin zararlarını öne sürerek bitkinin karşı propagandasını yapmaya başladılar. Dönemin ünlü basın krallarından William Randolph Hearst, gazetesinde kenevir karşıtı haberlere yer verirken, Narkotik Federal Büro Başkanı Harry Anslinger de, kenevirden üretilen marihuananın insanlık tarihindeki en tahrip edici özelliğe sahip uyuşturucu olduğunu belirtiyordu. Anslinger’in 1948’de yapılan bir kongrede iddia ettiğine göre, komünistler Amerikan askerlerini etkisiz hale getirebilmek için, onları marihuanaya alıştırıyorlardı. Kenevir, zaman içinde siyahların tekeline girdi ve insanlara bir çeşit rahatlatıcı olarak pazarlanmaya başladı. Artık günahkâr ilan edilen bitkinin diğer özellikleri göz ardı edildi ve dünyanın birçok yerinde yasaklandı.

 

 

Öte yandan, Avrupa Birliği, 1989’da bu çok tartışılan bitkiye kendi üslubuyla onay verdi. Kenevir bitkisinin içerdiği ve uyuşturucuya dönüştürülmesini sağlayan Thc maddesinin oranı %0,3’ün altında (marihuanada ise %7,8 civarında) bulunacaktı. Bugün ise kenevirin durumu bir hayli farklı: 1996’da yeryüzünde 13.722 hektarlık a-landa yetiştirilirken, günümüzde 22.850 hektarlık alanda üretiliyor. Kenevirin katkıda bulunduğu ürünlerin başında kâğıt ve yağ geliyor. Avustralya’da sabun, şampuan ve hatta vücut şampuanına kadar çeşitli ürünlerin içeriğinde rastlamak mümkün. Kenevir konusunda lider ülke olan Fransa’da, Thc maddesi 0,1 ve 0,2 oranında olmak üzere 10.900 hektarlık bir alanda kenevir yetiştiriliyor. Ülkedeki “Le Mans la federation nationale du chanvre” adlı kuruluş, kenevir bitkisiyle ilgili araştırmalara yer veriyor. Ayrıca, bitkinin lifli kısmının arabaların fren ve debriyaj mekanizmasında kullanılma-sını hedefliyor.
Peki ya giyim sektöründe? Pamuklu kumaşlar nemin %8’ini emiyor. Ancak, keten giysilerde bu oran %12’ye yükseliyor. O nedenle, yazın tercih edilen kumaşları arasında yer alan ketenin ana maddesi kenevir, tekstil sektöründe de prestij sahibi bir bitki olarak yerini koruyor. Modanın öncü ülkelerinden İtalya’nın Milano kentinde bulunan Vimercate şirketine, Çin ile Doğu Avrupa ülkelerinden yılda 130 bin ton kenevir ihraç ediliyor ve bitkiden 500.000 metre kumaş dokunuyor.

 

 

Şifalı bitki kenevirin her zaman uyuşturmayan öyküsü:

 

 

Sigarasını içiyorlar. Hap ya da şurup olarak kullananlar, tatlı ya da kekle birlikte tüketenler de bulunuyor. San Francisco’daki Kenevir Severler Derneği’ne, kenevir bitkisini arzu ettiğiniz şekilde sipariş edebiliyorsunuz. Tıpkı uyuşturucunun serbest olduğu Avrupa’nın en uçuk ve uyuşuk kenti Amsterdam’daki 300 coffee-shop’ta ısmarlayabileceğiniz gibi…İnsanlar uyuşarak dünya sorunlarından biraz sıyrılmak ve kendilerine has eğlenme anlayışlarını gerçekleştirmek için bu tip yerlere ilgi gösteriyorlar. Peki ya polis bu durumda ne yapıyor? Birkaç yıl önce Dannis Peron adlı bir Amerikalı tarafından kurulan ve 1996’da zorla kapatılan kenevir dostu bir dernek, Amerika’da geçtiğimiz yıl yeniden faaliyete geçti ve büyük bir gelişmeye ön ayak oldu: Marihuana iyileştirici özelliklerinden ötürü artık serbestti.
İsrailli kimya profesörü Raphel Mechoulam’ın 1964’te keşfettiği Thc, yani tetraidcannabinolo, kenevirin içerdiği en önemli maddelerden biri. Uzmanların belirttiğine göre, Thc, AIDS’li ve kanserli hastaların iştahını açmak için kullanılıyor. Yapılan bir araştırmada, kemoterapi tedavisine geçilmeden önce, Thc takviyesi alan kanserli çocuk hastalarda, mide bulantısına rastlanmadığı ortaya çıktı. Dahası da var. Bir başka araştırmada, çocukluğunda beyin felci geçirmiş iki hastaya sentetik Thc hapları verildi. Bir süre sonra, hastaların ağrılarının azaldığı, hareket yeteneklerinin geliştiği ve ağrı kesici hap kullanımında azalma görüldüğü kaydedildi.

Kaynak: Focus Dergisi

 

http://www.focusdergisi.com.tr/doga/00052/