Kehanet

Kehanet
9 Ocak 2012 14:27

Günümüzde olanları anlamakta herkes sıkıntı çekiyor. İnsanlar olanları anlamak için birbirine sorup duruyor. Türkiye’de öyle şeyler oluyor ki normal düşünen insanlar olayları sorgularken kendi akıl sağlıklarını da sorguluyor. Gerçekten öyle şeyler oluyor ki şaşmamak elde değil.

Günümüzde olanları anlamakta herkes sıkıntı çekiyor.  İnsanlar olanları anlamak için  birbirine sorup duruyor.  Türkiye’de öyle şeyler oluyor ki normal düşünen insanlar olayları sorgularken kendi akıl sağlıklarını da sorguluyor. Gerçekten öyle şeyler oluyor ki şaşmamak elde değil.


         Geçen hafta Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ “terör örgütü yöneticisi” olmak iddiası ile tutuklandı. Hemen herkes bu konuda bir şey söylüyor. Askeri vesayetin sona erdiğini söyleyen de var, demokrasinin ilerlediğini söyleyen de… Üzülen de var, oh olsun diyende…



          Sokakta, kahvede konuşulanlara kulak kabartıyorum. İnsanlar çok değişik yorumlar yapıyor. Birisi, “Genelkurmay Başkanından terörist mi olur yav” diyor. Yanındaki “Yahu teröristi Genelkurmay Başkanlığına atarlar mı?  Hem o teröristse onu oraya atayanlar suçlu değil mi? Nasıl iştir anlamadım” diye karşılık veriyor.



           Sahi, teröristi böyle yetkin bir göreve getirmek, hem de ona yasal ve meşru zeminler sağlamak “azmettirmek, yardım ve yataklık” suçu oluşturmaz mı?



          Özel yetkili savcılar bu konuyu hiç düşündüler mi?



          Bir başka sohbette cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün bu konudaki değerlendirmesini konuşuyorlar. “Hukuk karşısında herkes eşittir” dedi ya Sayın Gül, haklı olarak.



           “İyi de diyor biri, o zaman Sayın Gül önce kayıp trilyon davasından kendi çıksın hakim karşısına da herkesin eşit olduğunu göstersin. Erbakan’la beraber yargılanıyordu. Erbakan’ın mahkum olduğu bu davadan kendisi dokunulmazlık nedeniyle sıyırdı. Hukukun herkese eşit uygulandığına inandırsın bizi. Yanındaki itiraz ediyor. “Oğlum, koca Cumhurbaşkanı hakim karşısına çıkar mı?” Bir başkası laf atıyor karşıdan. “Zaten Erbakan’ı onun için af etti.”



          Başka bir yerde, “Arkadaşlar, diyor biri. Bunlar kendilerinden olmayanlara bir kulp takıp içeri atıyorlar. Kendilerinden olanları da salıveriyorlar. Baksanıza Deniz Feneri sanıklarına. Hepsi tahliye oldu. Oysa Ergenekon, Balyoz, Odatv… davalarında hiç tahliye var mı? Ancak ölüleri serbest bırakıyorlar.” Yandan birisi gülerek, sen ancak ölüleri serbest bırakıyorlar diyorsun ama öyle değil. Baksana şuraya diyerek elindeki gazeteyi gösteriyor. Gazetede atanamayan öğretmenlerin hak arama mücadelesinin sembolü olmuş ve atanamadan kanserden ölmüş öğretmen Şafak Bay’la ilgili haber var. Haberde Şafak Öğretmenin üç yıl hapse mahkum edildiği anlatılıyor. “ Şimdi ölüleri de mahkum ediyorlar.”
        


   Gelmiş geçmiş en büyük kahin kimdir diye soruyor biri. Nostradamus diye cevap veriyor öteki. Bilemedin diyor beriki. En büyük kahin bizim yandaş medyadır. Baksana, mahkemelerin ne karar vereceğini hakimlerden önce açıklıyorlar. Bir diğeri, siz Samanyolu televizyonunu izlemezsiniz. Orda bir dizi var. Yalçın Küçük’ün adını Kaya Minik yapmışlar. Orada bu davalarda neler olacağı aylar önceden açıklanıyor.  Sahi, özel yetkili mahkemelerde kararları hakimler mi veriyor, yoksa yandaş medya mı? Anlamak mümkün değil!..



          Yıllardır terörle mücadele eden subaylar, generaller terör örgütü üyesi olmak iddiasıyla yargılanıyorlar. Siz kendi ordunuzun mensuplarını terör örgütü üyesi olarak suçlarsanız, ölen PKK’lının babası da kendilerine “Şehit maaşı bağlanmasını” ister. Haksız mıdır?



          Sen askerine terörist muamelesi yaparsan “şehitlik” de PKK’lıya kalır. Bu gidişle PKK’lının babasının isteği gerçekleşirse sizi bilmem ama ben şaşırmam.
        


 


HH – Hilmi Saral



[email protected]