Kadına dair

Kadına dair
20 Ekim 2014 09:44

18 yaşındakinin zinasına karşı çıkamıyorsanız, 7 aylık bebeğe tecavüze karşı çıkmak timsahın gözyaşlarıdır diyor müftünün biri.

 

Çağların IŞIK H&H YORUM

 

Zaten daha önce de “Yanınızdaki kardeşiniz bile olsa kadınlı- erkekli el ele tutuşup horon oynayamazsınız. Kadın oynayacak kadınlar izleyecek. Erkek oynayacak, kadın- erkek izleyecek.” demişti.

 

Yüzlerce yıl önce de Hristiyan din adamları “kadının rahmi beyniyle ters orantılı çalışır” demişlerdi.

 

Kadının okudukça, bilgilendikçe doğurganlığının azalacağını, kısırlaşacağını söylemiş, kadınların bu şekilde toplumdan soyutlanmasına meşruluk kazandırmaya çalışmışlardı.

 

Hristiyanlıkta özellikle 9. yüzyılda kadın düşmanlığı öylesine akıl almaz boyutlara ulaşmıştı ki; ölen Papa Leon’un ardından yeni papa seçilen erkek kılığındaki Papa John, Aziz Petrus Kilisesi’nden dışındaki kutsal yolda yapılan tören ayini sırasında aniden yaptığı doğum sebebiyle kimliği deşifre olmuş ve diğer din adamları ve kardinaller tarafından oracıkta yeni doğmuş bebeğiyle taşlanarak öldürülmüştü.

 

Öldürüldüğü yerde gömülen ve temsili bir anne ve bebek heykeli dikilen mezarı 16. yüzyılda ortadan kaldırılmış ve papalık arşivindeki tüm kayıtları ise silinmiştir.

 

Papa John erkek kimliğine, cinsiyetinin verdiği dezavantajdan kurtulmak için12 yaşından itibaren girmiş ve sahip olduğu geniş din bilgisi sayesinde kilise içinden olmamasına rağmen papa seçilmiş, öldürülene kadar yaklaşık üç yıl bu görevde kalmıştı.
Esasında insanlık tarihinde cinsiyet ayrımcılığı; Eskitaş Çağındaki toplayıcılık ve sürü yaşamından sonra, avcılığa geçilen birinci toplumsal işbölümüyle-kadınlar toplayıcılık, erkekler avcılık- başlamış ve yaşanılan tarihsel süreçlerle günümüze değin –binlerce yıl- azalarak ta olsa süregelmiştir.

 

Bugün bile zaman zaman kadının toplumsal konumunu, gerçekte kadını toplumdan soyutlayan bir anlayışla değerlendirme çabalarına, üzülerek şahit olmaktayız.

 

Sivil toplum kuruluşlarının güçlü olduğu ve yüksek demokratik standartların hakim olduğu toplumlarda çokbelirgin bir cinsiyet ayrımcılığı görülmese de, demokrasi karnesi nispeten daha zayıf coğrafyalarda cinsiyet ayrımcılığınınhala belirgin şekilde devam ettiği görülebilmektedir.

 

Yine demokrasinin tamamen reddedildiği yapılarda ise kadına biçilen rol binlerce yıl öncesi rollerden farklı olmamaktadır.
Örneğin yanı başımızda devam eden Kobane savaşındakikadın savaşçılarındurumu, her iki taraf için farklı anlamlar ifade etmektedir.

 

IŞİD militanları bir kadın savaşçı tarafından öldürüldükleri taktirde cennete gidememekten korkarlarken, YPG saflarında savaşan Kürt kadınları savaşı kaybetmeleri durumunda ganimet sayılarak köle alınma yada tecavüze uğrama korkuları yaşamaktadırlar.
Kaybedecek bir şeyleri olmadığından sayıları binlerle ifade edilen bu Kürt kadın savaşçıları en ön cephede ve ölümüne bir mücadele veriyorlar.

 

Hatta savaşın kaderinin belirleyicisi olduklarını söylemek dahi abartılı olmayacaktır.

 

Kobane’deki olası yenilgisi IŞİD’inyenilmezlik algısı ve karizmasına büyük darbe vuracağı gibi, bazı bölge ülkelerinin filen çöken politikalarının da resmi iflası anlamına gelecektir.

 

Ancak bu sonuç asıl etkisini cinsiyet ayrımcılığı alanında gösterecektir.

 

Her gecen gün biraz daha daralan cinsiyet ayrımcılığının sınırları, Kobane savaşının asıl kahramanları olan kadınların şahsında, erkeğin fiziksel üstünlüğü temellicinsiyetçi yaklaşıma vuracağı ölümcül darbeyle daha çok daralacaktır.

 

Zira halen erkek egemen dünyada kadınların kariyer yapmak için çok daha fazla çalışmaları bile genellikle yeterli olmayabiliyor ve sosyal statü edinebilmeleri bile çoğu zaman pozitif ayrımcılık çabaları gerektiriyor.

 

Örneğin bazı siyasi partilerde uygulanan kadın kotasıgibi uygulamalar bu konudaki en iyi örneklerden biri sayılabilir.

 

Kurulu düzenin sonucu olarak aslında kesinlikle fiziksel üstünlük gerektirmeyen bu ve benzeri alanlarda dahi kadınların duygusal yapıları ve eşitlikçi zaaflarından yararlanan erkekler onları rekabetçi ve kariyerist doğalarının cinsiyetçi baskılarına maruz bırakıyor.

 

Ancak tarihsel düzeninbu baskılarına karşı kadınlar her alanda mücadele vermeye devam ediyorlar ve bu mücadelede elde edilen her kazanımla sadece daha feminen bir dünya değil aynı zamanda sosyal ve siyasal tüm alanlarda dabireyler ve toplumlar arası daha eşitlikçi bir dünyanın oluşmasına katkıda bulunuyorlar.

 

Bunu sadece 2007 yılında İsviçre’de yayınlanan bilimsel bir anket sonucuna göre,eğitim seviyesi arttıkça kadınlarda eşitlik ve emek ağırlıklı sol dünya görüşünün erkeklere nazaran daha fazla kabul görmesindenanlamıyoruz.

 

Arjantin Devlet Başkanı CristinaFernandez de Kirchner’in Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda IŞİD terörizmine karşı Obama’nın yüzüne bakarak ABD’yi suçladığı soğukkanlı ve yürekli konuşmasından da anlıyoruz.

 

Artık kadınlar her alanda üstlendikleri sorumluluklarıyla, kendilerini cinsel bir obje olarak gören erkek efendiler ile erkeğin hizmetindeki bir meta olarak gören dinci efendilere karşı kazandıkları mevzileri tarihsel bir güç ve kararlılık içinde savunacaklarıbir dünyaya doğru hızlıbir yol alıyorlar.

 

Bu yolda yürüyen dünyanın her yanındaki tüm kadınlara başarı dilekleriyle ithaf olunur.
Twitter @caglarinisik

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Seni başkan yaptıracağız
Yarının gülüşleri bugünün gözyaşlarında boğuldu
Dağlıca saldırısının Cizre’yle ilgisi var mı?