JİTEM’in bıçağı korumada

JİTEM’in bıçağı korumada
4 Mart 2015 09:45

Kızıltepe’de JİTEM tarafından 22 kişinin öldürülmesine ilişkin davada durma kararı verildi.

 

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin JİTEM’in “Bıçak Timi” tarafından öldürülmesine ilişkin açılan dava, güvenlik gerekçesiyle taşındığı Ankara’da duvara çarptı. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 4’ü asker 5’i korucu toplam 9 sanık hakkında açılan davada dönemin Diyarbakır Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu ile Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı Hasan Atilla Uğur’un “en üst dereceli kolluk amirleri” olduğunu belirterek “adam öldürme” eylemlerini görev suçu kapsamında kabul edip HSYK’den kovuşturma izni alınmasına karar verdi. Davanın ilk duruşması dün Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Duruşmaya sadece Mehmet Emin Kurga, Abdurrahman Kurga, Ahmet Boncuk ve İsmet Kandemir katıldı. Uğur ile Hatipoğlu’nun da arasında bulunduğu 5 sanık ise SEGBİS sistemi ile farklı illerden duruşmaya katıldı. Bu durum da “duruşma neden güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya taşındı” sorusuna neden oldu. Kızıltepe’de yakınlarını yitiren müştekiler de davayı izlemek için Ankara’ya geldi.

 

Savcı durma istedi

 

Duruşma öncesi sanık Hatipoğlu’nun mahkemeye başvurarak, “O dönem ben adli görevimi yerine getiriyordum, alay komutanı olarak en üst dereceli kolluk amiriydim. Bu nedenle yargılanmam için HSYK’den izin alınması gerekiyor” şeklinde bir dilekçe verdiği anlaşıldı.

 

Müşteki avukatlarından Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, “yasal dayanağı olmayan talebin reddini istiyoruz” diyerek savcının talebine karşı çıktı. Müşteki avukatlarından Erdal Kuzu, başka bir faili meçhul cinayetler davasında yargılanan Ankara Alay Komutanı Musa Çitil hakkındaki benzer talebin Çorum Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildiğini anımsattı. Savcının talebine şaşırmadığını belirten Kuzu, “Sivil halkın öldürülmesi, asit kuyularına atılması görev gereği ise diyecek bir şeyimiz yok. Bu vicdanları yaralayan bir talepdir” dedi.

 

Mahkeme heyeti, Hatipoğlu ve Hasan Atilla Uğur’un o dönem en üst dereceli kolluk amiri olarak görev yapmaları nedeniyle, HSYK’den kovuşturma izni alınması gerektiğine karar verdi ve kovuşturmanın durmasına hükmetti. Mahkeme gerekçesinde, özel yetkili mahkemeleri kaldıran 6 Mart 2014 tarihli düzenlemede, bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihte Terörle Mücadele Yasası kapsamına giren suçlarla ilgili açılmış davalarda durma ve düşme kararı verilmeyeceğine dikkat çekti. Fakat bu davanın 20 Temmuz 2014’te açıldığını belirten mahkeme, yasaya göre “En üst dereceli kolluk amirleri hakkında” HSYK’den soruşturma ve kovuşturma izni alınması gerektiğini bildirdi. Sanıkların suçlandığı silahlı örgüt kurmak, yönetmek ve üyesi olmak suçundan izin almaya gerek olmadığını kaydeden mahkeme, buna karşılık davanın adam öldürme suçu yönünden izin şartına bağlı olduğunu savundu. Mahkeme, diğer sanıkların bu suçlarla bağlantılı olduğunu belirterek, tüm dosyada durma kararı verdi.

 

Sanıklar duruşmaya gelmeyecek

 

Duruşmayı 3 Haziran’a erteleyen mahkeme, 9 sanığın savunmalarının SEGBİS sistemi ile bulundukları illerde alınmasına karar verdi. Bu durumda hiçbir sanık, güvenlik gerekçesiyle dosyanın taşındığı Ankara’ya gelmeyecek. Durma kararı, yaklaşık bin kilometrelik yoldan gelen aileleri hayal kırıklığına uğrattı. İzleyiciler, alkış ve “yuh”lamalarla kararı protesto etti. Bazı müştekiler, “1500 kilometrelik yoldan geldik ama kimlik tespitimiz bile yapılmadı” dedi. Avukatlar, müştekilerin isimlerinin tutanağa geçirilmesini istedi, ancak mahkeme başkanı “duruşma bitmiştir” diyerek talepleri reddetti.

 

Adliye önünde toplanan kayıp yakınları, kararı protesto etti. HDP Bitlis Milletvekili Hüseyin Zenderlioğlu, açıklamasında “Cezaevinden çıkarılan iki kardeş, resmen asit kuyularına atılmıştır. Ama bu adliyede adalet yok” dedi. Avukat Erdal Kuzu, insanlığa karşı devlet eliyle işlenmiş cinayetlerin ve bunların devlet eliyle korunduğunun tipik bir örneğini yaşadıklarını belirtti.

 

Kaynak: Alican Uludağ/Cumhuriyet