İslamiyete göre İdarecilik

İslamiyete göre İdarecilik
16 Temmuz 2014 10:34

Ey Yüce İslam alemi! Yazımızın konusu, İslamiyete göre idarecilik hakkında olacaktır:

 

Numan ALADAĞ H&H YORUM

 

Hz. Ömer (r.a) ”Şiddet göstermeksizin kuvveti, zayıflık belirtmeksizin yumuşak ol.” buyuruyor.

 

İdare: ”Bizi yöneten kimselerin, bizim kadar akıllı olması, bizim yapabileceğimiz kadarını yapması yetmez, bizden çok üstün değillerse bizden çok aşağı sayılırlar, çok şeyler vaat ettikleri için, çok şeyler yapmak zorundadırlar.” (Montaigne)

 

Çekip çevirme, yönetme, kullanma bir nizam ve düzen kurma anlamına gelir. Her ulusun, topluluğun, kabilenin, kurumun ve ailenin kendine has bir bir idare şekli vardır. Sohbetimizin ana konusu İslamiyete göre idarecilik olduğuna göre, devletlerin idare yönetim şekilleri konusunu sizlerle paylaşacağız.

 

Devletlerde idare şekilleri genellikle iki ana grupta toplanabilir. Bunlardan ilk sırada yer alan, halk tarafından seçilen parlamenterler tarafından idare olunan, diğeri kuvvet veya miras yolu ile idarenin başına geçenler tarafından idare edilenlerdir. Her iki idare şeklinde de, birinden farklı bir çok sistem ve kültürler mevcuttur.

 

Türk kamuoyuna İslamiyetin savunuculuğunu en iyi kendilerinin yaptığı mesajını verip, perde arkası sanayi ötesi toplum ülkelerinin çıkarı için, uzantılığını yapanlar iyi bilmelidirler ki, İslamiyetin Anayasası Kur’an-ı Kerim dir? İslamiyette idare şeklinin ne olduğunu anlayabilmek için Kur’an-ı Kerim de, bu konu ile ilgili ayetlerin incelenmesi şarttır.

 

Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerimin bir çok ayetinde ey kullarım! Ey insanlar! Buyururken, hiç bir ayetinde ey Türk, Arap, Kürt; İngiliz, Alman, Çerkez, Gürcü, Amerikalı, Afrikalı, Asyalı diye bir hitap yoktur. Irk ve renk üstünlüğüne de rastlanmamıştır.

 

Bir insan nerede dünyaya gözünü açarsa açsın, ırkı, rengi ve ulusu ne olursa olsun, Cenab-ı Allah’ın yanında aynıdır. Reşit olana kadar da İslamdır. Anne ve babalarının durumu ve inanışlarının bunda hiçbir rölü de yoktur. Herkes her yönden eşittir. Kimse kimseden üstün veya aşağı değildir. İslamiyette insanların biribirlerinden üstün olmaları ırkta, renkte, makam mevkide veya maddi zenginliğinde değil,-takva – ilim, ahlak ve Allah korkusunda dır.

 

Ey insanlar! ”Biz sizi bir dişi ve bir erkekten yarattık, birbirinizi tanıyasınız diye sizi büyük cemaat ve kabileye ayırdık, Şüphesiz sizin yanımda en şerefliniz, manevi meziyetleri en üstün olanınızdır.” El-Hucurat Suresi. Ayet 13

 

”Mü’minler hakikatte kardeşlerden başka bir şey değildir. Artık iki kardeşin arasını bulun, Allah’a karşı durmadan sakının, Tanrı’nın rahmetine ümit var olun.” (El- Hucurat Suresi. Ayet 10)

 

Yukarıdaki ayetlerden de anlaşılacağı üzere Allah yanında ve onun dini olan İslamiyette insanlar o kadar eşittir ki, sade bir vatandaşla Başbakanın, Cumhurbaşkanının ve Kralın hiç bir farkı yoktur.

 

Allah bir hadis-i kutsisinde; bir kulum beni nasıl düşünürse ben öyleyim buyuruyorlar. Düşünce, söz ve yazı hürriyetine bu kadar geniş hudut tanıyan, herkesin fikrine hürmet etmeyi esas bilen, baskı ve cezanın da olmayacağını çok açık ve net olarak belirten ve tatbikata koyan bu gün dahi bir idare şekli var mıdır?

 

Kur’an-ı Kerimin (En- Nisa Suresi. Ayet 58) ”Şüphe yok ki Allah size emanetleri ehline ödemenizi, insanlar arasında icray-ı hüküm ettiğiniz zaman adalet ile hükmetmenizi emrediyor. Allah size ne güzel öğüt veriyor, çünkü Allah Semi’dir, basirdır.” buyuruyor. O zaman, Yüce Türk İslam alemi olarak, bizi idare eden ve yöneten idarecilerin, ilk önce Allah korkusu ve vicdan sahibi olmalarına inandıktan sonra tasarruflarına (Seçme-Atama) sorumluluğunu vermeliyiz ki, rüşvet, ahlaksızlık ve diğer haram olan faaliyetlerine ortak olmayalım. En küçük kamu görevlisinden Cumhurbaşkanına kadar amme işi gördüğüne göre, işlerin istenildiği gibi düzenli yürüyebilmesi için, bu işleri göreceklerin atama ve seçimlerinde bu görevlerde verimlilikte başarı sağlayabilecek kabiliyette olanların tercih edilmesi şarttır. Memleketin geleceğini teminat altına alma, bu seçim veya atamalara bağlıdır.

 

Her iş bir emanettir. Emanete ihanet edildiğinde, kıyametin kopacağı muhakkaktır. Bunun için İslamiyette adam kayırma yoktur, olamaz da. Adam kayırarak seçilen ve atananların sorumluluğuna verilen görevlerde acemiliğini fırsat bilen yurtiçi ve yurtdışı bölücü ihanet şebekeleri tarafından sevinçle karşılanıp, menfaatler müşterektir kültürünün uygulanmasına neden oluyor. Bu da ülkenin geleceğini ve bölünmez bütünlüğünü bozmanın ilk adımları demektir. ”Allah korusun.” Gerçekten vicdan muhasebesi yapan ve riyakar olmayan Müslümanım diyebilenin, yapamayacağı bir iş için menfaatler müşterektir ahlakına odaklanarak (Adam kayırma ve vefa borcu ödeme) ile göreve getirilmek istense bile o işi kesinlikle kabul etmez. Çünkü herkesin gözü onda olup, psikolojik yönünden huzur bulamayıp, daima nazar olacaktır.

 

Namusu ve şerefi ile hayatını idame etmek ve tarihte daima Rahmetle anılmak isteyenler: Cüzdan muhasebesi tarafına odaklandığınız şey kötü, vicdan muhasebesi tarafına odaklandığınızda da huzurlu ve iyi görünürsünüz. O zaman tek çare: Cenab-ı Allah’ın sevgisine, emirlerine ve Kur’an-ı Kerim de emrettiği ilahi ahlaka tutunabilmektir.

 

İslamiyet: Her şeyden önce güzel ahlak dini olduğunu unutmamalıyız?

 

İslam dini hiç kimseye veya aileye imtiyaz tanımaz. Kur’an-ı Kerim, her yönden sosyal adalet, hak hukuk ve eşitlik prensipleriyle yüklüdür. Bu o kadar net ve açık ki, akıl ve insaf sahibi hiçbir kimse bunun aksini söyleyemez.

 

Yalan söyleyerek, cüzdan muhasebesine odaklı idarecilerin, hem benden daha iyi İslam ahlakını esas alarak idareciliğini yapan yok diyeceksin hem de İslam dininin kabul etmediği bir idare şeklinin ve haksız kazanç elde edenlerin devamını savunacaksın. Halk tarafından seçilmesine onay verilmeyen ve sunni (Seçim barajı) yollarla çoğunluğu sağlayıp idare edilen bir devlet şekli dinimizin emirleri ve ruhu ile asla bağdaşamaz. Bu yoldan ayrıldıkları için, İslam ulusları gelecek vadeden ileri hamleler yapamamış, hatta gerilemişlerdir. ”Devlet idaresi aile veresatı olamaz.” Dinimizin emri bu yolda olmuş olsaydı, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) sağlığında yerine geleceğini bildirirler buna da kimse karşı çıkmazdı.

 

Bu mübarek günlerde hatmedilen Kur’an-ı Kerimin, yapılan ibadet ve duaları, Vatan şehitlerine, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve okuyucularımızın atalarının da ruhlarına hediye eyledik. Mekanları Cennet olsun. Hastalara da şifa-i şeriflerini veren kullarından eylesin.

 

Ayetler kaynakçası: İsmail Hakkı İzmirli Kur’n-ı Kerim ve Türkçe meali 1977

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun