İlker Başbuğ’un mektubunu anlamadım

İlker Başbuğ’un mektubunu anlamadım
12 Ağustos 2013 18:02

Orgeneral emekli GK Başkanı İlker Başbuğ’un Hürriyet’e yazdığı mektubun bir bölümünü anlamadım.

Safile USUL H&H YORUM

Şöyle ki…

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesine mensup en yüksek düzeyli subayların soruşturma ve gözaltıları 2010 senesinde, sanırım Ekimdi, başlamıştı.

Org. İlker Başbuğ o zaman Genelkurmay Başkanıydı ve ifadeye çağırılan ilk yüksek düzeyli kurmay  Saldıray Berk idi.

Ancak Saldıray Berk ifade vermeye gitmedi ve gözaltına da dolayısıyla alınmadı.

Ondan bir süre sonra Harp Akademileri Komutanı Org. Bilgin Balanlı Ergenekon savcıları tarafından ifadeye çağırıldı.

Bilgin Balanlı ilk seferinde ifade vermeye gitmedi ve gitmemesine ilişkin olarak bir sağlık raporu sundu savcılığa.

Ben o dönemi çok dikkatle izlediğim için hatırlıyorum.

Bilgin Balanlı epeyce bir süre ifadeye gitmedi ve ben hatta artık gitmeyeceğini düşünmeye başlamıştım ki, sonradan gitti ve tutuklandı.

Bu durumdan ise şu sonucu çıkarmıştım o zaman…

Genelkurmay’da Bilgin Balanlı’nın ifadeye gidip, gitmemesi konusunda tam bir tutum belirlenmesi  ve nasıl davranılması gerektiği konusunda karara varılması zor olmuş ve tam bir net karara da hiç varılamamıştı.

Fakat nihayetinde de Bilgin Balanlı’nın ifade vermesine karar verilmişti.

Dolayısıyla tüm bu tablodan  İlker Başbuğ’un o dönemde başkanı olduğu Genelkurmay’ın, çok yüksek düzeyli askerlerin Ergenekon savcılarına ifade vermesi ve bunun  neticesinde gözaltına alınıp, tutuklanması konusunda nasıl bir yol izleneceğine dair karar vermede zorluk çekildiği sonucunu çıkarmıştım.

Fakat en nihayetinde ifade verilmeye gidilmesinden ise, Genelkurmay’ın bu dönemi bu şekilde ve siyasi iktidarla herhangi bir ağız vs. dalaşına girmeden atlatma kararı alındığını
düşünmüştüm.

Daha sonra da bilindiği gibi İlker Başbuğ emekli oldu ve YAŞ esnasında kuvvet komutanlarının istifasından sonra Necdet Özel Genelkurmay Başkanı oldu.

O da bir-iki kez demeç verdikten sonra muhtemelen de Hükümetin şikayeti ile bir daha hiç demeç vermedi.

Yani, şunu demek istiyorum…

Genelkurmay’ın konuşmama ve Hükümet ile “dalaşmama” kararı İlker Başbuğ döneminde alınmış olmalı ve Necdet Özel de bundan farklı birşey yapmadı.

İşte, benim İlker Başbuğ’un mektubunda anlamadığım Hürriyet’e yazdığı mektupta, Necdet Özel’e hitaben, “Bu kabul edilemez karar karşısında, devam eden sessizliğini sürdürecek midir?” demiş olması.

İlker Başbuğ bu sözleri ile Genelkurmay’dan biraz daha fazla tepki beklediğini ifade ediyor olabilir ancak Hükümetin verilen bu tür tepkileri kaale almadığı dikkate alındığında, İlker Başbuğ’un Genelkurmay’dan neden böyle bir tepki beklediğini anlayamadım.

Bu arada, bu sadece bir analiz yazısı ve İlker Başbuğ’a yönelik hiçbir eleştiri içermiyor.

Devam ediyorum…

İlker Başbuğ’un tepkisine neden olabilecek ve bizim anlayamayacağımız hususlar da olabilir fakat esas itibari ile Necdet Özel İlker Başbuğ döneminden farklı esasi bir tutum taşımadı.

Nitekim…

İlker Başbuğ’un mektubu üzerine Fikret Bila’ya açıklama yapan askeri kaynaklar şöyle demiş…

“Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel, geçmişte gündemdeki tartışmalı konularda TSK adına yapılan açıklamaların, hem Silahlı Kuvvetleri hem de siyasi iktidarları yıprattığına, dolayısıyla ülkeye zarar verdiğine inanıyor.”

Bu açıklamanın, “siyasi iktidarları da yıpratıyor” şeklindeki ve ince ayarla kaleme alınmış bölümünden ben şunu anlıyorum…

Necdet Özel (de) siyasi iktidarı tahrik edecek söz ve tutumlardan kaçınarak, onun daha da fazla kitlesel destek bulmasına sebep olmamaya çalışıyor.

Öte yandan da siyasi iktidarın zaman içersinde TSK ile daha iyi bir ilişki düzlemine geçmesine yardımcı olmaya çalışıyor…

Ki, AKP’nin TSK ile çatışan yönetim ve kesimi zamanla etkisini yitirdikçe yeni bir TSK hissiyatı şekillenebilsin.

Ben bunu böyle değerlendiriyorum.


Yazarın Son Yazıları:
AKP seçmeninden oy alacak
Mütekabiliyet
Kuyruğundan iyi tutuyor