İç ekonomiden kastım nedir

İç ekonomiden kastım nedir
4 Aralık 2016 17:30

Değerli okuyucum, tarih öğretmeni Ferhan Hanım son yazımda iç ekonomi derken neyi kastettiğimi sormuş.

 

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 
Son yazımda ilgili bölümde şöyle demiştim…

 

 
“Türkiye’de döviz dengeleri dışında işleyen ve artık oldukça güçlü olan bir iç ekonomi var. Ve, hükümet bu iç ekonomiye dayanarak varlığını sürdürüyor.”

 

 
İç ekonomi ile neyi kasttettiğimi açmaya çalışacağım şimdi….

 
Türkiye’de sözünü ettiğim iç ekonomi, ülkenin iç tüketicisine ulaşan temel gıda maddeleri, bu gıda maddelerinin üreticiden aracıya, aracıdan satıcıya ulaştığı zincir, ki, bu zincirin içinde sebze, meyve ve hububat önemli bir yer tutuyor, bunun dışında sürüm hacmi çok çok büyük olan market zincirleri, oldukça iç pazara dayalı malzeme ve altyapı ile çalışan tavukçuluk sektörü, orta altı standartta ve ağırlıklı olarak iç pazar malzemesine dayalı inşaat sektörü, birikmiş altyapıya sahip ve iç pazarda dolaşım hacmi yoğun ulaşım sektörü, ucuz işçilikten kaynaklı ve dışarıya da üretim yapan tekstil sektörü, dış kaynaklı malzeme kullanımına birincil dereceden bağlımlı olmayan ayakkabı, deri, mobilya, çeşitli ev eşyaları, mutfak eşyaları vb. üretim sektörü, keza yine dış kaynaklı malzeme kullanımına birincil derecede bağımlı olmayan çeşitli kobiler sektöründen müteşekkil.

 
Bu yazdıklarımın sakın dünyanın birçok ülkesinde de olduğunu düşünmeyin.

 
Örneğin eski Doğu bloku ülkeleri, Ermenistan dahil Kafkas ülkeleri, Ortadoğu ülkeleri, Afrika ülkelerinin hiçbirinde yukarda saydığım ekonomik kalemler yok.

 
Bildiğiniz yok, oluşmamış, böyle sektörler yok, böyle bir sektör birikimi de yok, toprak da bu tür ürünler vermiyor.

 
Türkiye toprak yapısı ve coğrafyası itibari ile enteresan bir biçimde çok zengin.

 
Aynı anda bu kadar çok çeşit toprak ürünü dünyanın başka hiçbir ülkesinde yok.

 
Bırakın az gelişmiş ülkeleri, Avrupa ülkelerinde de yok.

 
Yunanistan deyin, yok, fındığı yok mesela.

 
İtalya deyin, kaliteli fındığı yok, kayısısı, fıstığı yok.

 
Ama onlarda olan herşey bizde var.

 
Diyeceksiniz ki, o zaman Türkiye’de eskiden neden en temel ihtiyaçların sıkıntısı oluyordu.

 
O zamanlar şöyleydi, en basit ürünleri ülke içinde sirküle edecek ulaşım altyapısı yoktu, elektrik bile çoğu yerde yoktu.

 
Ki, ekonomiler çoğu halde çok basit altyapı eksiklerinden dolayı uzun süre durağan olur sonra küçük küçük ivmelerle bu eksiklikler gittiğinde toprak ürünlerine bağlı büyük ekonomik birikimler ve iç pazar oluşur.

 
Türkiye’nin durumu da buydu.

 
70’li yıllarla birlikte toprak ürünlerini iç pazarda dağıtacak altyapı oluşmaya başladı, 80’lerde ilerledi ve 90’larda atılım oldu.

 
Üstüne bir de Turgut Özal’ın 1997’de AB’ye tam üyelik başvurusundan sonra, 1999’da Ecevit Başbakanlığındaki 57. Hükümet de AB adaylığı statüsüne resmiyet kazandıracak ilk adımı attıktan sonra Türk ekonomisine siyasal bazlı bir yükselme geldi.

 
İşte şimdi mirasyedi AKP Hükümeti demokrasi ve AB kaynaklı ekonomik yükselme faktörünü yok etti, dövizdeki stabil yükseliş de bundan.

 

 
Mirasyedi AKP Hükümeti artık 57. Hükümet kaynaklı bu siyasal yükselmeden dolayı miras yiyemeyecek, o bitti.

 
Fakat Türkiye’nin birikmiş iç ekonomik hacminden dolayı hala daha ayakta durabiliyor.

 

 
Türkiye Avrupa devletlerinin sanayideki yükselişine çok geç başladı.

 
Ama Atatürk’ün Avrupa devleti anlayışı, vatan ve dolayısıyla toprak sevgisi, hakiki milliyetçiliği, disiplini, zekası ve çağdaşlığı ile modern Türk ekonomisinin ilk atılan temelleri, bilhassa da 70’li yıllarda toprak zenginliğine bağlı üretim artışı ile donandı ve 90’lı yıllarda artık oldukça güçlü bir iç ekonomi şekil aldı, 2000’lerde ise, bu tamamen güçlü bir hacim aldı.

 

 
not: bu adamların her türlü milliyetçilik lafı kof, boş, sıfır, bunlarda ulus kavramı da yok zaten, o nedenle toprakdan da anlamazlar ama Türk toprağı da bir kere üründen yana epey bir iç ekonomi biriktirmiş olduğu için onun da meyvesini yiyorlar.

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Böyle bir kaza nasıl olur
İYİ Parti istifaları
Özel daha o gün tepki vermiş Köksal’a