Hükümet elini çabuk tutsun

Hükümet elini çabuk tutsun
29 Temmuz 2013 10:52

BDP-PKK cephesinden yeni açılım sürecine ilişkin yapılan açıklamalarda şimdilerde hep bir öneri gündeme geliyor:

Hilmi SARAL H&H YORUM

Hükümet elini çabuk tutsun! Abdullah Öcalan haber salıyor “Hükümet elini çabuk tutsun”; BDP sözcüleri konuşuyor “Hükümet elini çabuk tutsun”. Biz de haklı olarak merak ediyoruz: Hükümet hangi konuda elini çabuk tutacak diye. Şimdiye kadar bir “açılım ve çözüm süreci” lafından başka kamuoyu ile paylaşılan bir bilgi yok, rivayet çok.

Rivayetlerde; PKK sınır dışına çekilecekti, öyle bir şey olmadığı gibi ülkenin belli bir bölgesine iyice yerleştiler. O kadar ki devletin görevlerinin önemli bir kısmını bile üstlendiler. Silahlarını bırakacaklardı, uzun namlulu silahlarla şehirlerde dolaşmaya başladılar. Örgüt kendini lağvedecekti, Suriye sınırımızda devletini kurdu, bizimle resmi görüşmelere de başladı. Rivayetlerde ne varsa sizin anlayacağınız onun tam tersi gerçekleşiyor.

Ben bu “elini çabuk tutmak” deyimine takıldım kaldım! Biliyorsunuz, amacı bir olanların yapılması gereken  bir işi bir an önce yapmasını istemek için kullanılır bu deyim. PKK-BDP tarafından hükümete söylendiğine göre hükümetin amacı ile bunların amacının aynı olduğu anlaşılıyor. Demek ki hükümetle bunlar ittifak halindeler. Zaten Öcalan, AKP’yi biz iktidar yaptık dememiş miydi?

Ortak amacı gerçekleştirmede AKP’nın hızı BDP-PKK cephesini tatmin etmiyor ki her fırsatta hükümetten elini çabuk tutmasını istiyorlar. En son PKK yöneticisi Remzi Kartal, “AKP elini çabuk tutsun. Yoksa elimizdeki önderimiz Sayın Öcalan ile imzaladıkları belgeleri, yapılan pazarlıkları açıklarız” deyiverdi. Görüldüğü gibi, Kartal sadece bir istekte bulunmuyor; hükümete şantaj da yapıyor. Elimizdeki belgeleri ve anlaşmayı açıklarız diye tehdit ediyor.

Şantaj ve tehdit işe yaramış olacak ki Başbakan, Şırnak Şerafettin Elçi Havaalanını açarken yaptığı konuşmada “açılım ve çözüm süreci”nin sonunda ne olacağını da açıklayıverdi.

Başbakan burada konuşurken, “Çözüm sürecini ilerleterek, aradan silahı çekerek, sıkılı yumrukları açarak, hesaplaşarak değil, helâlleşerek bütün meseleleri aşacağız” dedi. Burada dikkatinizi “helâlleşmek” ifadesine çekmek isterim. Türkçe Sözlük anlamını “Alışverişte veya ayrılma anında haklarını birbirine bağışlamak” olarak açıklıyor. Başbakan “helâlleşerek bütün meseleleri aşacağız” dediğine göre BDP-PKK cephesiyle ya alışveriş yapıyor, ya da onların ayrılmasına razı duruyor. Ama hangi seçenek geçerli bu konuşmadan pek anlaşılmıyor.

Geçerli seçeneği BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş açıklayarak merakımızı gideriyor: “Şimdi tam da Türkiye’nin burnunun dibinde, sınırların ötesinde diyeceğim ama halklar arasında sınır da yok.” (…) Kürdistan komşunuz olacak diye niye kıyamet koparıyorsunuz.” Bu açıklamayı Başbakanın açıklamasıyla birlikte düşünmeye başlarsak “helâlleşme”nin ayrılmayla ilgili olduğu gerçeği çıkıyor ortaya. Baksanıza Demirtaş, “komşumuz” demiyor; “komşunuz” diyor. Kendilerini bizim dışımızda bir yerlerde konuşlandırmış çoktan. Anlayacağınız ayrılık anı gelmiş çatmış, sıra helâlleşmeye gelmiştir. BOP’un taşeronları akılları sıra işlerini başardıklarını sanıyorlar.

Ne var ki ulusumuz bu hain oyunu görmüş; seçmen, AKP ile “helâlleşmeye” başlamıştır. Anketlerdeki hızlı düşüş bundandır.  Hollywood yıldızlarına sataşmalar, Koç Grubuna polisiye baskınlar bundandır.

Boşuna değil Erdoğan’ın Don Kişot gibi yel değirmenlerine savaş ilan etmesi.

[email protected]