Hayır, hayır, hayır, kimseyi atmak yok

Hayır, hayır, hayır, kimseyi atmak yok
26 Ağustos 2014 17:30

CHP’den kimseyi atmak yok.

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 

Kendi isteği ile ayrılmadığı sürece (ağır bir suç işlememe kaydıyla tabii) kimseyi partiden ihrac etmek yok.

 

Bence bunda anlaşılsın.

 

Bu şimdi aklıma nerden geldi?

 

Kılıçdaroğlu’nun Birgün Gazetesi’nde bugün yayınlanan röportajından geldi.

 

“Farklı görüşler olmasını olağan karşılıyoruz. Beni rahatsız eden CHP’lilerin eleştirilerinin meşru zeminlerde dile getirilmemiş olmasıdır. PM’de, kapalı grup toplantısında, MYK’da eleştiriler dile getirilebilir ancak parti bir karar aldıktan sonra herkes o kararın arkasında durmalıdır. Parti terbiyesi, partili olmak bunu gerektirir. Parti bir karar aldığında beğensen de beğenmesen de arkasında duracaksın. Arkasında durmuyorsan o zaman partiden ayrılacaksın. Çıkıp medya önüne “Partinin aldığı kararı beğenmiyorum, çalışmayacağım” diyemezsiniz, dememelisiniz.”

 

Tabii, bir siyasi parti bir konuda karar aldıktan sonra, en azından, ona karşı çalışmamak gerektiği doğru.

 

Ancak, bilhassa da, parti içi iletişim kötüyse ve karar mekanizmaları bütünleştirici olmaya yönelik değilse, şu vaya bu parti kanadından birilerini aykırı konuştu, davrandı diye partiden atmak asla doğru değil.

 

Kaldı ki, parti içi iletişim ve etkileşim mekanizmaları iyi olsa dahi, farklı kanattan ve farklı pozisyonları savunan insanlar partiden ihrac edilmemeli.

 

CHP farklı kanatları içinde barındırmayı öğrenmeli, ki, Avrupalı sosyal semokrat partilerde de çeşitli kanatlar hep var. Bu bir demokrasi toplumunda çok da normal ayrıca.

 

Farklı kanatlar olur tabii ki, son derece heterojen toplum kesitleriyle ve bireyselliklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz.

 

Şimdi bir de…

 

Yukarda dedim ki…

 

Parti içi iletişim kötüyse ve karar mekanizmaları bütünleştirici olmaya yönelik değilse…

 

İşte CHP içindeki iletişimin iyi olmadığı ve karar mekanizmalarının bütünleştirici olmaya yönelik olmadığına dair benim zaten izlenimlerim vardı ama örneğin dün Muharrem İnce’nin yine Habertürk’e verdiği demeçte yer alan şu sözleri de buna dair bir gösterge.

 

Dünkü yazımda ikinci nokta olarak değineceğimi söylediğim de buydu.

 

İnce dünkü röportajının bir yerinde Kılıçdaroğlu için şöyle diyor…

 

“Eleştirilere cevap vermez.

 

Susar, dinler, yorum yapmaz, durur öyle, kendi hesaplarını yapar, kendine göre karar verir. Herkes biliyor bu huyunu zaten.”

 

Bu cümlede anlatılan durumu ben de gözlemledim ve bu tutum herhangi bir alandaki iletişim açısından hiç iyi olmayan, insanları yoran ve de birbirinden koparan bir tutumdur.

 

Bir aile içinde bile, bir karı-koca arasında bile bu tür bir tutum sorun çıkarır.

 

Çünkü insanlar birbirleri ile konuşurken hakiki ve samimi tepkiler görmek ve muhataplarının duygu ve düşüncelerini bilmek, anlamak ister.

 

Sorun çıkmasın diye susmak, cevap vermemek belki o anı kolay atlatmaya yardımcı olabilir ama bir ilişkinin sürmesini ve verimli olmasını, iyi yürümesini engeller.

 

Ve, hayatta hiçbirşey samimiyet ve o andaki gerçek iç tepkisini vermek kadar güçlü, etkili ve sonuç alıcı olamaz.

 

Susarak geçiştirme samimi olmadığı kadar, ayrnı zamanda da muhatabını ciddiye almama ve onunla hakiki bir iletişim kurmama yöntemidir.

 

Ve, bu kimseye tavsiye edilecek bir yöntem değildir.

 

Bu durumda tabii ki CHP içindeki diğer kanatlar iyice kutuplaşır ve tepkilerini dışarıya doğru patlatırlar.

 

Ama bunun da ötesinde şu var ki…

 

CHP içinde yer alan hiçbir siyasi kişilik ve/veya kanat CHP’den atılmamalı.

 

CHP bir kamu tüzel kişiliğidir, Atatürk’ün kurduğu siyasi partidir, bu ülkeyi kurmuştur ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşlarına arzu ettikleri takdirde açıktır.

 

Parti içinde araza çıkmamasını sağlamanın yolu insanların CHP içinde olma hakkını ellerinden almak değil, bir siyasi partiyi ehlince ve gereğince yönetmektir.

 

Bir de…

 

İhrac edilmek olayı dışında kendiliğinden CHP’den ayrılmayı düşünen ve/veya başka parti kurmayı düşünenler varsa, bu konuda da şunu söylemek isterim ki…

 

CHP’den parti içi dengeler nedeniyle ayrılan herkes yeni bir parti kursa bile fazla birşey elde edemez.

 

Bence, “İlle de CHP, sadece CHP” demeyi başarmak zorundayız.

 

Kaldı ki, Türkiye toplum olarak ve bunun yansıması olarak da siyasi alanda çok şeylere gebe.

 

Daha çoook sular akacak bu köprünün altından.

 

O nedenle siyasi olaylara ve partilere çok daha geniş bir perspektiften bakmak lazım.

 

Bugünlerin yarınları var, gidiyorum ben, sen hoşçakal. (pardon ikinci bölüm olmadı, “gidiyorum ben, sen hoşçakal”a gerek yok yani)

 

Hülasası, hülasası, ihrac etmek yok, ayrılmak yok.

 

Herkes burda.

 

NELER OLUYOR ŞU HAYATTA

 

Emine Erdoğan’ın o zamanki Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar’a bir arkadaşının arazisi için talimat verdiğini bugün bizzat Bayraktar doğruladı.

 

Emine Erdoğan birgün bu ülkenin bakanına arkadaşının arazisi için emir vermek konusunda yasalardan aldığı hiçbir yetkinin olmadığını anlamalı.

 

SAYIN HOCA SİZİNLE GURUR DUYDUM

 

Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Necip Çakır açıklamış bugün…

 

“Türkiye’de yılın ilk 7 ayında temel gıda fiyatları % 50 oranında arttı. Oysa Birşleşmiş Milletler Tarım Örgütü dünyada tarım fiyatlarının aynı sürede % 2 oranında gerilediğini açıkladı.”

 

Üniversitelerimizden gelen bu tür değerli bilgiler gurur verici.

 

Üstelik de iktidardan çekinmeden.

 

Benim okuduğum üniversitede girişte büyük bir tabelada, “Bilim ve onun öğretisi özgürdür” yazardı. Onu her okuyuşumda çok etkilendirdim.

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan